SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPMAK YA DA YAPMAMAK
-ADANA-
Kişisel gelişim programlarında, eğitimlerde, okuduğumuz makalelerde sevdiğimiz işi yapmanın önemi, güzelliği anlatılır. Hatta sevdiği işi yapan insanlara imrenilir, onlardan övgü ile bahsedilir.
İnsanın sevdiği işi yapması gerçekten de çok güzel bir şey.
“Hobiyi işe dönüştürmek” de diyorlar ya hani, tam da o galiba.
Bu konu her açıldığında, “İnsanların sevdiği işi yapması, bunun neredeyse kutsanma düzeyinde yüceltilmesi acaba ne kadar doğru?” diye düşünmeden edemem.
İnsanın sevdiği işi yapması güzel, mutluluk veren bir şey ama her güzel, mutluluk veren şey de doğru mu?
Hayatımızda çok hoşumuza giden, bizi mutlu eden ama farkında olarak ya da olmayarak bize zarar veren şeyler de yok mu?
Çok sevdiğimiz, onsuz yapamadığımız narsist, bencil bir insanla bir arada yaşamak mesela… Bu anne baba, kardeş de olabilir, sevgili de arkadaş da…
Alkol, kumar, sigara gibi bağımlılıklar ya da masum alışkanlıklar mesela…
Alışveriş, yemek, gezmek, eğlenmek…
Uyku…
Bilgisayar oyunları, sosyal medyada geçirilen zamanlar…
Bunların biri ya da birkaçıyla mutlu olan, bunlarla sağlanan mutluluktan vazgeçmek istemeyen o kadar çok insan var ki!
Bunların hangisi bağımlılık, hangisi farkında olduğumuz ya da olmadığımız konfor alanlarımız?
Belki de çoktan iç içe geçmişlerdir…
Sevdiğimiz işi yapmak bana bunları düşündürüyor.
Sevdiğimiz iş bizde bağımlılık yapıyor olabilir mi?
Sevdiğimiz işi yapmak, zaman içinde bize bir konfor alanı oluşturup bu alan içinde kendimizi kaygısız, huzurlu, mutlu hissetmemizi sağlıyordur belki de!
Yaşadığımız o huzurlu ortam, dış dünya ile aramızda görünmez bir duvar örüyor olabilir mi? O duvarın arkasında belki daha farklı, daha güzel, daha huzurlu bir dünya ve başka mutluluklar vardır…
Olabilir mi?
Olabilir tabii ki.
Neden olmasın?