YAŞAM 

İÇİM ANLATTI, BEN DİNLEDİM

O’nun 52 yılının çok kısa hikâyesi…

İsis, adını ‘sen’ koyardı, geleceğini bilebilseydi eğer…

Haziran ayının son günleriydi. Adana sıcağının içe işlemeye başladığı zamanlar… Buğdayın hasadı bitmiş çoktan. Yüzlerde bereketin verdiği huzur var. Gözlerde ise hasretle beklenen hayatın başlangıç ateşi…

Çukurova’nın artık daha güzel olacağını herkes biliyor. Herkes bekliyor.

Genlerinin başköşesine kurulmuş elmacık kemikleri, köklerinin izi. Gözlerinin hafif çekikliği de…

Yüzün ise güzelliklerin toplamı. En seçkin organlardan kurulmuş özel birlik. Zapt edemeyeceği hiçbir kale yok gibi.

Herkes hissettiriyor bu öznelliği, sen de hissediyorsun. Prenses geçer, bütün çiçekler açar.

Keyifli zamanlar, Ceyhan sokaklarında kaçak bisiklet sürmek… Yetişmeyen bacaklarla gidon arasından hem de… Baba korkusunun yükselttiği adrenalin zevk vermiyor da değil hani.

Okul yıllarının insana oyun oynadığı zamanlar olur. Vücudun aklının önüne geçmeye çalışır. Seni kısıtlamak ister bir yanılsamayla. Bazen kapıldığın bu dalgayı, yüzündeki gülüşün ve sıcaklığın dinginliğe çevirir.

Göğüs üzerine kapatılmış kitaplar, mavi formanın üzerinden taşmaya çalışan enerjiyi dizginler. Kız çocuğu mahcupluğunu da tabii…

Çıkmak, çıkmak, çıkmak yuvadan… Kırmak, kırmak, kırmak kabukları…

Bunun kolay olması için şartlar uygun değil. Zor olması içinse her şey hazır. Ama enerjinin karşısında dağ erir.

Gönlündeki kadar uzak yerde değilsen de olması gereken yerdesin şimdi. “İkinci Yeni’nde”.

Adana, çağlamaya başlıyor ve çağlıyor hâlâ; yolculuklar, yoldaşlıklarla. Korkulu anlar, korkusuz heyecanlarla…

Ne aile içi hiddet ne geniş ailedeki kasvet yüzdeki bu gülüşü engelleyebiliyor.

Gökyüzünde yalnız gezen iki yıldız, yeryüzünde dört yıldız kuvvetinde ışıldıyor. On yıldız kuvvetine çıkıyor sonra mayısın en özel sabahlarının birinde.

Bulaşıcı bir iyilik tepeden tırnağa sarıyor her yanını. Tepeden tırnağa bir güzellik… “Ben de hazırım sana” diyor İstanbul: “Birlikte de çiçek açtıralım sokaklarda. Ihlamur kokuları altında seyredelim çiçeklerin kuğusu manolyaları.

Güzelliğini biraz da sana borçlu oluyor Yeniköy, Moda ya da Samatya. Ataşehir, heykelini dikecek bıraksan.

Keyifli ve mutlu yaşadın şu ana kadar. Kırgınlıkların ya da kızgınlıkların oldu zaman zaman. Bazen boğduğu da oldu. Ama incir çekirdeği bunlar. Herkesin payına düşen üzüntüler, kırgınlıklar var bu dünyada. Hayatın demi, bunlardan oluşmuyor mu zaten?

Bugün yeni yaşının başlangıcı. Yeni umutların, yeni başarıların ve yeni heyecanların… Bunu, senden daha çok hak eden kaç kişi var ki…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar