YAŞAM 

KENDİ IŞIĞINA BİR YOLCULUK

İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür.” – Immanuel Kant

Yunanistan’ın ışıklı ve kadim dünyasına adım atmadan önce Dordogne yöresini ziyaret etmek dâhiyane bir fikirdi.” Bunun gibi heyecanlı anlatımlarla başladığı yolculuğu aşkla, hayranlıkla ve hayretle sürecek serüvenleri beni de içine çekmişti. Kelebeğin kanatlarındaki sarı benekler olmuş, edebiyat dâhilerine doğru kanat çırpmıştım.

Kasabanın kıyısındaki harikulade kayalıktan gizemli Domme Nehri’nin kapkara sularına bakmak bile insanın ömrü boyunca şükredeceği bir şey. “Bana kalırsa bu nehir, bu topraklar, şair Rainer Maria Rilke’ye ait… Fransa değil, Avusturya değil, hatta Avrupa bile değil; şairlerin bayraklarının dalgalandığı, üzerinde ancak onların hak iddia edebileceği büyüleyici bir dünya.

Kentler, şairleri öldürdüğünde bile geleceğin şairlerinin sığınağının, beşiğinin burası olacağına inanıyorum. Her anlatımı ile beni büyüleyen Henry Miller’in Yunanistan seyahati İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından üç ay önce gerçekleşmiş ve oldukça uzun sürmüştür.

Marsilya’dan bindiği pire gemisi onu Atina’da karşılayan dostları Lawrence Durell, Seferis, Katsimbalis gibi dev yazar ve şairlerin eşliğinde, Yunanistan’ın geçmiş tarihi derinliğinde Antik Yunan felsefesi şair ve şiirleriyle bezenmiş geçmişin yüceltildiği, Henry Miller’in kendi ışığını bulduğu, insanca, özgürce, kendince yaşamanın, yaşamla bir olmanın destansı öyküsü.

Bu kitabı Katsimbalis için yazdım” diyor Henry Miller. Onun anlatımına, sözcükleri kullanış biçimine, yunan dili ve şiirine hayranlığına hayran kalışını anlatıyor. “Katsimbalis’ten daha insan birini tanımadım ben” diyor yazar.

Akarsu gibi berrak, ardı ardına eklenen harika anlatımlardan altını çizdiğim satırları birkaç örnek ile aktarayım istiyorum:

Zihni berraklaşıp örümcek ağları dağılırken sözcükler de berraklaştı. Sözcük, her ne idiyse dile bağlandı, dil bala bağlandı ve bal insana yararlıydı.

Doğa ölümün açtığı boşlukları onarmaya her zaman hazırdır; fakat zekâyı, iyi niyeti ve ölümün gücünü yenmek için gerekli hayal gücünü sağlayamaz. Doğa onarır ve yeniler o kadar.

Yaşama sevinci barış sayesinde gelir ki durağan değil devimseldir. Barışı tatmamış biri yaşama sevincini bildiğini iddia edemez. Ve sevinç yoksa yaşam da yoktur.

Maeterlinck’in hakikat ve eylem üzerine yazdığı tek bir cümle hayata bakışımı bütünüyle değiştirdi benim. O cümlenin anlamını tam olarak kavramak yirmi beş yılımı aldı. Bazı insanlar vizyon ile eylemi düzenlemekte daha hızlı. Demek istediğim şu ki ben Yunanistan’da o uyuma nihayet ulaştım. Havam söndü, uygun insani oranlara çekildim, yazgımı kabullenmeye ve aldığım her şeyi vermeye hazır hale geldim. Agamemnon’un mezarında dururken gerçekten yeniden doğdum ben. Bu cümleyi okuyanların ne düşüneceği ya da diyeceği beni hiç ilgilendirmiyor. Bu dünyaya bir etkim olacaksa sözcüklerimden çok duruşumdan kaynaklanacağını biliyorum artık.

Kitap: ‘Marousi’nin Devi’, Henry Miller, Çev. Avi Padro, Siren Yayınevi

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar