POLİTİKA 

KARLARIN AK ÖRTÜSÜ ALTINDA YATANLAR

Her gün yaptığım gibi gecenin belli bir vaktinde bahçeye bakan odamın kapısını açıp toprağa bir karış yükseklikteki balkonuma çıkar, etrafa bakınırım. Dün gece balkon ışığını yakıp kapıyı açtığımda bir misafirimizin olduğunu gördüm. Genç bir kirpi, zarif burnunu uzatıp kıpırtısız karşımda duruyordu. Işığın onu tedirgin ettiğini anlayıp kapıyı kapatıp ışığı söndürdüm. Kirpilerin yalnız yaşadığını öğrendim daha sonra. Kirpiler, annesi tarafından doğumundan kısa bir süre sonra yavru başlarına bırakılırmış

Yalnız yaşamak, kimseye güvenmeden yaslanmadan hayatta kalabilmek nasıl bir şeydir, bilmiyorum. Haziran günlerini yaşadığımız şu günlerde Gezi Direnişi’nin 7’nci yıldönümünü, ölürken katillerinden başka yanında kimsesi olmadan son nefesini veren Ali İsmail ve diğerlerinin yalnızlığını düşündüm, içim daraldı.

Günümüzden 15 yüzyıl önce de, İstanbul Hipodromu’nda Nika İsyanı’nın yaşanmış olduğunu okuduğum “Ayasofya | İsyan ve Devlet” kitabını anımsadım. Kitabın yazarı Coşkun Faik Kavala, “532 yılındaki İstanbul Hipodromu 2013 yılındaki Taksim olmuştur” diye yazıyor. O günkü hipodrom; bugünkü Alman Çeşmesi’nin bulunduğu yerden Marmara Üniversitesi Rektörlüğünün denize bakan cephesine kadar yarım kilometrelik alan. Nika İsyanı, iktidarın dini baskısından ve tek adam diktatörlüğünden bezmiş, soluk alamaz duruma gelmiş okuryazar ve senatörlerin de katıldığı eşitlik ve özgürlük isyanı, çoğunluğu köle olan 30 bin insanın katledilmesiyle son bulmuş.

Gezi Direnişi’nin derinlerdeki mesaj için, “Yalnızca doğayı değil, insan doğamızı da savunuyoruz. Doğamızı bozan, bizi bencilleştiren ve insanlıktan çıkaran kapitalist sisteme direniyoruz” diye yazıyor Coşkun Faik Kavala. Nasıl ki Gezi Direnişi’nde futbol takımları etkin rol aldıysa, Nika’da da “yeşiller” ve “maviler” diye iki rakip takımın birlikte aktif rol aldığını anlatıyor kitap. “Nika haksızlığa, hukuksuzluğa ve ezilmişliğe bir isyan; Gezi ise elde edilmiş kazanımların ellerinden alınmasına bir duruştur” diye geçiyor kitabın satırlarında.

Haksızlığın ve adaletsizliğin karşısında eğilip bükülmeden özgür bir yaşam isteyenlerin direnişi ne yazık ki ölüm ve sakat bırakmalarla bastırılmıştır. Onlar, toprağa düşmüş bedenlerin üzeri ak karla örtülmüş ruhlarıdır. Bizler onları andıkça ısınacaklardır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar