YAŞAM 

KALBİMİZİ MUCİZELERE AÇMAK

Her doğan ölümlüdür; ama onun bir sözü, ölümsüz bir eser olarak kalabilir.” – Yusuf Has Hacib

Maeterlinck’in hakikat ve eylem üzerine yazdığı tek bir cümle, hayata bakışımı bütünüyle değiştirdi benim.” – Henry Miller

Olağandışı olaylar, olağan kabul edilir olan sert süreçlerden geçtiğimiz yılların günlere hapsedildiği bir dönemi yaşıyoruz. İnsan kahkahalarının duyulmadığı, sokakların sessiz, evlerin mahzun olduğu bir yaşamı kabullenişimiz sadece bir salgına bağlanabilir mi? Henry Miller’in “Hayatımı değiştirdi” dediği cümle neydi, bilmiyorum; ama ruhunu ısıtan, onu yaşam enerjisiyle dolduran yolculuğun sonunda bir değişim geçirdiğini anlıyorsunuz “Marousi’nin Devi” kitabını okuduğunuzda.

İnsanla doğanın, yabanla evcilin birlikte yaşamayı zorunlu kılan eski çağ günlerinin söylencelerini, mitlerini okuduk, dinledik, filmlerini izledik. Sadece romantizme özlem gibi gördüğümüz yaşanmışlıkların insanın iç disiplini ve fiziksel mücadelesiyle sürdürülebilir olduğunu kavramalıyız. Günümüz dünyasının yönetim anlayışlarının otoriteye öykündüğü, gün gibi açıkken biz ne yapmalıyız o halde? Okuduğumuz bir kitapta, izlediğimiz bir filmde, baktığımız ve gördüğümüz yağlı boya tablosunda, yani bir sanat eserinin karşısına geçtiğimiz en müthiş an hangisidir?

Dünyanın bir ucuna sadece eski bir deniz fenerini ya da örneğin kendi ülkemizdeki Efes Antik Kenti ya da Balıklı Göl’ü görmek için?

Bütün saydıklarımız sadece birilerinin gördüğünü “Ben de göreyim” diye mi, yoksa bizim merakımızı çeken şeyin bir hikâyesinin olması ve bizi ziyadesiyle heyecanlandırması mı?

Hayret, şaşkınlık, merak, hayranlık gibi duyguların uyandırdığı bilme isteği bize mucizelerin kapısını aralayacak, belki de bizi içine kabul edecek yolculuğun başlangıç noktasıdır. Ruhumuzu ısıtan düşüncelerin yansıması kalbimizin durgun bekleyen mucize noktasını hareketlendirir.

Bir başımıza kaldığımız bugünlerin ucu açık bir belirsizliğe doğru evrilebilme olasılığını da aklımızda tutarak yaşamalıyız. Her şeye rağmen dik durmak, umutla kalmak ve mucizelerin her an her yerde ve her koşulda yaşanabileceğine inanmak. Kapınızı açıp sokağa caddeye gökyüzüne ve toprağa bakmayı sakın ertelemeyin! Pencerenizi açıp havayı ciğerlerinize değene kadar içinize çekin! Bir de bakmışsınız, bir arının vızıltısını işitirsiniz ya da bir köpeğin havlamasını, bir kuşun kanat çırpışını, toprağın içine yuva hazırlayan bir karıncayı görürsünüz belki de! Bütün bunlar mucize değil de nedir?

Kalbimizin bir noktası, ışığın getireceği enerjinin mucizesiyle beslenir; bizim heyecanlandığımız her an, ruhumuza giren sevgi ışığının kalbimizin mucize atışlarıyla taçlandırılmasıdır.

Kendimizi kandırmayı değil kendi içimizdeki kitabı okumayı ve kendimize daha çok yaslanmayı anlatmaktır dileğim. Tık, tık!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar