TOPLUM 

KAFDAĞI’NIN ARDI HAYAL

Vatanını yitiren her şeyini yitirmiştir.” – Abaza Atasözü

Takvimlerden 21 Mayıs 2021… Tıpkı 21 Mayıs 1864’te olduğu gibi kabardı, hırçınlaştı, köpük köpük saçıldı sağa sola Karadeniz. Gök gürültüsü dünyayı kapladı. Ağaçlar kökünden sökülüp toprağa uzandı. O gün, sürgün sırasında tıkış tıkış gemilere bindirilmiş kadın-çocuk-yaşlı on binlerce insan canının balıklara yem olduğu gün. Tıpkı o yıllara ağlar gibi Karadeniz.

Kucağında ağlamadan uyuyormuş gibi ninniler söylediği yavrusunun kokmuş cesedini kucaklayan dul annenin sessiz çığlığını duyurdu hırçın dalgalar gökyüzüne ve sustu. Kucağından zorla alınıp kararmış denizin karanlık sularına fırlatılan küçük yavrunun ardından yavrusunu ölümde de korumak için canlı bedenini aynı karanlık sulara bırakan annenin sessiz feryadı yankılandı insanların ciğerlerine.

Aylar sonra ölmeden karaya ayak basanların çektikleri sıkıntı ise, yolda ölenlerinkinden bin beter oldu. Aileler birbirinin ne olduğundan habersiz açlık ve susuzlukla baş başa kaldılar. Dünyanın her yerine serpilmiş insan kıyımının yıldönümü bugün. Osmanlılar onları sınır boylarına dağıttı. Her kargaşanın, her savaş olasılığının olduğu sınırlarda savaştılar yiğit erkekleri, Osmanlı için. Çocuklar-yaşlılar-kadınlar korumasız bırakıldı. Güzellikleri ve erdemleriyle ün salmış genç kızları sarayın hesap sorulamaz bölümlerinde esir oldular.

Biraz dirilip birbirlerini bulmak için iz süren genç cesur erkekler, kız kardeşlerinin sevdiklerinin peşlerini kovaladıklarında kötü hakikatle karşılaştılar. Çerkezler, haremin ne olduğunu, kadının erkekten sonra geldiğini, bir adamın istediği kadar kadın alma hakkı olduğunu öğrendiler ve buna isyan ettiler kendi vicdanlarında ve akıllarında. Kimi delikanlılar sarayın odalarında lüks içine kilitlenmiş kız kardeşlerinin hakkı için saray dinlenmeliklerinde keyif süren paşa unvanı almış koca göbekli korkakları hançerleyip, öldürüp zindanlara kilitlendiler.

Altın postun saklı olduğu bugünkü Abhazya, tarihi derinlik ve güzellik açısından cennet diye adlandırılır. Meşe ağacının kutsallığı yazılmamış kurallar bütünüyle var olmuş halkların bütün güzelliğini darmadağınık etmiş olmaları o halkları bitirmeye yetmemiştir. Acıların içinden çıkıp, ayağa kalkıp temiz bir gelecek için tek güvencelerinin kendi Çerkez kurallarıyla yaşamaya, var olmaya, yaşadıkları yeri cennet yapmaya devam edeceklerini göstermişlerdir bütün dünyaya.

Bir zamanlar Samsun kıyılarında toprağa ayak basıp günlerce açlıkla karşı karşıya kalmış insanlar, yoksul Türk köylüsünün ekmeğini paylaşmışlardır. Kız kardeşini arayan genç savaşçının karşılaştığı manzara sonraki günlerde alacağı kararları güçlendirmiştir. Kız kardeşini bulduğunda bir sahil kulübesinin dışında çocuğunu emdiriyordur. Yan yatmış bir su kovası, ölmüş annesinin ölü sütünü emen yavrunun zorla memeden çekilmesi, kulübede ölü yatan genç baba! Açlık, susuzluk ve yalan vaatler…

Çerkezler, toprağa verdikleri canlarının başında ateş yakıp bir gün boyunca beklerlermiş, toprağı dağıtıp ölüyü rahatsız edebilecek her türlü tehlikeden korumak için.

Tarih bir daha böyle acıları hiçbir halka vermesin dileğiyle Çerkez Sürgünü’nde hayatlarını yitiren tüm kardeşlerimizin acılarını paylaşıp, onları saygı ve rahmetle anıyorum. Kafdağı’nın hayali hep sürecek!

Yararlandığım Kitaplar:

– ‘Son Ubıh’, Bagrat Şinkuba

– ‘Argo Gemicilerinin Destanı’, Rodoslu Apollonioz

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar