YAŞAM 

HAYATIN KADİFE DOKUNUŞLARI

Bütün dünya bir sahnedir.” – William Shakespeare

Güz yağmurları durduğunda güneşi örten bulutlar kaplar gökyüzünü. Bulutları yırtarak yüzünü göstermeye başlayan güneş, ışığını dağıtıp bulut parçalarının içinden çıkarken gökyüzü renk cümbüşüyle adeta adacıklara bölünmüş olur. İnsanları kendine hayran bırakan bu görüntünün ödülü hem bulutların hem de güneşindir.

Herkes kendi hikâyesini yaşar” diye bir söz vardır ya… İnsanlar ve evren, görünmez bağlarla bağlıdır birbirlerine aslında. Bir yazar kitaplarından dolayı, bir ressam yaptığı resimlerinden ötürü sevilir ve o kişiler yüzlerini görmedikleri insanların ilgi alanları içinde olduklarını hissederler. Ve sevgi… Koruma çemberidir hayatımızın. Hayatın kadife elinin dokunduğu kurtarıcı anlar yaşanır zaman zaman.

Bulutları dağıtan güneşin ufacık bir ışığı kısacık körlüğe neden olduğu bir vakitte, ruhum şimdiki halinden çıkıp beni saran boğucu bağlardan arındırdı. Ve gözlerimden zaman geçti!

* * *

Ortaokul öğrencisi bir kız çocuğu görüyorum, soğuktan buz tutmuş caddelerin erimiş sularında yürüyor. Okulu evlerinin uzağında bir tepede bulunuyor. Yürüyerek gidip geldiği hep aynı yolu izliyor adımları. Yolunun üzerindeki tek kitapçıdan kitap alıyor zaman zaman. Kitapçı bu kızı tanıyor artık ve ona kitap önerilerinde bulunuyor, o yüzden her gün selam veriyor yanından geçtiği kitapçıya. Babasının yeni aldığı tabanı kösele kahverengi deri ayakkabılarını giymiş. Yokuş aşağı kıvrılarak giden yolun sağ tarafındaki bakkaldan bir şey almış, ne olduğunu göremedim. Elindeki küçük paketi açmaya uğraşırken kaldırımdan atlayıverince dizlerinin üzerine düştü kayarak. “Kimse görmemiştir, inşallah” diye geçirdi aklından; çünkü çok utanmış ama bir o kadar da gülme coşkusu yaşamıştı. Etrafına bakınıp düştüğü yerden kalktı.

* * *

Karşılıklı renkli dükkânların birbirine paralel dizildiği caddenin ortasında yürüyen kalabalığın içinde üniversite öğrencisi çok yakışıklı bir genç görüyorum. Ne düşünüyor yürürken, bilmiyorum; o gencin birkaç adım önünde yürüyen iki sevgiliye bakıyor olabileceğini düşünüyorum. Genç sevgililerden erkek olanı sağ kolunu kızın omzuna dolayıp kendine daha da yaklaştırmış, dünyada sadece ikisi varmış gibi yürüyorlar. Tam karşılarında, koyu renk takım elbise giymiş bir adam onlara doğru yürüyor. Adamın yüzünden kafasında tasarladığı bir durum değerlendirmesi oturmuş yüz ifadesi okunuyor. Üniversiteli genç hem karşıdan gelen adamı hem de genç sevgilileri takip ediyor gözleriyle. Takım elbiseli adam, sevgililerin yanından geçerken sert bir omuz vuruyor sevgilisine kolunu dolamış olan genç adama. Hiç onları fark etmemiş gibi yoluna devam edecekken erkek doladığı kolunu sevgilisinden çekip hışımla geri dönüyor. Üniversiteli genç, onun omzuna kaldırmayacak gibi elini bastırıyor arkadan. “Sakın,” diyor, “bulaşma!”… Adamın belinde tabanca gördüm! Herkes kendi yoluna yürümeye devam etti sonra.

* * *

Aliağa’da bir caddede karşılıklı sıralanmış kuyumcu dükkânların önünden geçiyorum, önümde küçük oğluna öfke ve kızgınlıkla söylenen annenin katı sesi beni irkiltiyor. Çocuk da aynı kızgınlık ve öfke ile cevap veriyor, işitiyorum! Kadın, 3 yaşında ya var ya da daha küçük oğluna vuracak gibi olunca ben giriyorum araya bu sefer de. “Çocuğa vurma, sakın!” Ana-oğlun itişmesine hiç karışmayıp önlerinde yürüyen baba arkasına dönüp çocuğun elinden tutmak istiyor, çocuk onu da tersleyip dikleşiyor!

Küçücük anlara büyük zamanları sığdırabiliyoruz. Küçücük bir çocuğun istediklerini elde etmek için nasıl direndiğini görünce, “Acaba,” dedim “hiç bu kadar kararlı direndim mi istediklerim karşısında?”…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar