BULUTUN ÖRTTÜĞÜ DOLUNAY

-İZMİR-
Yağmurdan sonra gecenin karanlığını delip üzerindeki sis bulutlarını silkeleyen, aydınlık ışığını dünyaya gülümseyerek saçan dolunayı hayranlıkla seyrettim.
Gönlümün derinliklerine işleyen ışık huzmesinin, en kıymetli zamanımın kapılarını açmasına şaşırmıştım.
Ancak yaş almanın olgunluğuyla kendime doğru bakmayı öğrendiğim ilk adımın anısıyla karşılaşmayı hiç beklemiyordum.
Goethe’nin “İnsan kendini yalnızca insanda tanır” sözüne tam da denk gelen bir hikâyem canlanıverdi zihnimde.
Ortaokul son sınıf bitirme sınavlarına girmeme az bir zaman vardı. Kaç yıl olduğunu tam olarak söyleyemesem de ölüm haberini alalı epey oldu. Ailede herkesin sevip saydığı bir eniştemiz vardı. Diyarbakırlı bir ağa çocuğu olan Nafiz Enişte. Askerlik görevi için geldiği İzmir’de hekimlik mesleğini askeri doktor olarak yapıyordu. Bir gün güzeller güzeli Nalan Ablamı görür ve ilk görüşte vurulur. Ailesini ve kızın iş yerini öğrenip onları tanımak ister. Edindiği bilgiler onun için yeterli olduğundan kızımızı istetir. Ailenin sözü dinlenen kişisi babam olduğundan onun fikri sorulur, babam da bu doktor gencin ailesi hakkında bilgi edinip kızımızın evlenmesini onaylar. Her şey hızla gelişip evlenirler. İzmir’de düğün yapılır. Artık hepimizin sevdiği birisi olmuştur Nafiz Enişte.
O zamanlar ortaokulu bitirebilmek için son sınıfta bitirme sınavına giriyorduk. İşte o günlerdi, bir gün Nafiz Enişte bizi ziyarete gelmişti. Ailecek otururken bana dönüp hangi liseye gideceğimi sordu. Ben de ona, okulu bitirirsem eğer liseye gideceğim dedim. Cevabım hiç hoşuna gitmedi. Ne demek “Bitirirsem eğer liseye giderim”? “Bitirme sınavlarını kazanıp uygun bir liseye gideceğim” diyeceksin.
Benim kendim için kendime doğru ilk adımımı attığım zaman olmuştur bu öğüt.
Kendimle ilgili bir konu varsa eğer, gerçekten istediğim bir şey mi yoksa fırsatı değerlendirmek mi diye sorarım kendime.
Kendimle ilgili her ne varsa yine kendime sorular yöneltmeyi, düşüncemi okumayı öğrenmek için harcadığım zamanlar giderek kendi isteklerim için çabalamakla geçti diyebilirim. Önceliğim daima, neyi ne kadar istediğime göre şekillenmeye başladığını da öğrenmiş olduğumu anlamam da, Son Baskı’nın 20’nci yaş günü kutlaması için gittiğim Adana toplantısı olmuştur.
Bu buluşmaya gitmek istediğimi çok öncesinden söylemiştim aileme.
Benimle yol arkadaşlığı yapan değerli kardeşim Gönül Özden’in varlığı da ayrıca beni rahatlatmıştı. Adana’da otobüsten indiğimizde her toplantıda olduğu gibi bizi karşılamaya gelen çok değerli editörümüz Başar Şeker için hep minnettar olmuşumdur. Aynı dergide yazmak sorumluluğunu ve sevincini duyduğum tüm dergi yazarlarımıza, kurucumuz ve ilk editörümüz İsmail Güneş Hocamıza çok ama çok teşekkür ederim. Daha nice yıllara umutla sevinçle ve güzel buluşmalar dileğiyle…
İyi ki var edilmiş Son Baskı…