KÜLTÜR-SANAT 

1914 KUŞAĞI VE AVNİ LİFİJ

Tarih benim için bir kıymet verecekse, Avni’nin hocası demekle yapacaktır!” – Octave Denis Victor Guillonnet

Çocukluğundan itibaren sanat aşkıyla yaşama tutunan Hüseyin Avni Lifij’in okul harçlıklarından artırdıklarıyla Fransızca ve fotoğrafçılık derslerinin yanı sıra kendi kendine öğretmenlik yaparak resim çalışmaları icra etmesi onun her anının sanat dolu olduğunu gösteriyor. “Çağının Yenisi” olarak adlandırılması, kısa hayatının efsaneleşmesi doğrultusunda ilerlemesini getirmiştir. Çocuk yaşta ilgi duymaya başladığı resim sanatını geliştirmek ve anatomi öğrenmek için mülkiye tıbbiyesinde, boya tekniklerini öğrenmek için de eczacı mektebinde bazı derslere dinleyici olarak devam eder.

Lifij soyadının “beyaz ten” anlamına gelen Çerkezceden geldiğini söylemiştir. Çok genç yaşlarında başladığı İstanbul’un tarihi yapılarını görmek, fotoğraflamak ve öğrenmek için dolaştığı bir gün 1906 yılında, mimar olan Henri Prost’la tanışır. Ayasofya Camii’nde çalışmalar yapan Prost, çalışmalarını ilgiyle izleyen genci fark eder. Başında fesi olmayan, Avrupalılar gibi giyinmiş, düzgün bir Fransızcayla konuşan bu genç ilgisini çekmiştir. Fransızca öğretmeni Macar asıllı Ferit İskender ve yeni tanıştığı Henri Prost’un önerileriyle resim çalışmalarını Osman Hamdi Bey’e gösterme cesaretini bulur.

Hüseyin Avni, henüz 17 yaşındayken Fransızca romanlarından okuyup tasavvur ettiği ayyaş bir amele tipini kendi portresinde aksettirir. 17 yaşındaki halini 23 yaşında birisi olarak resmetmiştir. Ağzında piposu, başında fötr şapkasıyla genç Lifij… Osman Hamdi Bey hem bu genci hem de resmini çok beğenir, diğer resimlerini de gördükten sonra onun iyi bir eğitim alması için Meşrutiyet’in ilanından sonra Veliaht Abdülmecit tarafından Paris’e gönderilmesini sağlar. 11 Ocak 1909’da Paris’e resim okumak için giden Lifij, 26 Şubat 1909’da L’ecole Nationale Speciale des Beaux-Art’s’tan bir belge alarak Fernand Cormon atölyesinde resim çalışmalarına başlar. 1910’da İbrahim Çallı, Ali Sami Boyar ve Mehmet Ruhi Bey, 1911’de ise Hikmet Onat, Nazmi Ziya, Feyhaman Duran ve Namık İsmail devlet bursuyla Paris’e gelir. 1914’te cihan harbi başlayınca geri dönerler. İşte, bu ressamlar ‘1914 Kuşağı’ olarak tanınacaklardır. Bu ressamlar arasında Fransızca bilen tek kişi ise Hüseyin Avni Lifij’dir.

Ne vakit sanatımızı, kendi toprağımızdan, abidelerimizden, hayatımızdan, acılarımızdan alırsak o vakit sanat yapmış oluruz, Türk sanatı budur.” (Hüseyin Avni Lifij)

Düşmanın 9 Eylül 1922’de denize dökülmesi vesilesiyle, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı tebrik etmek üzere 12 Ekim 1922’de edebiyat-felsefe-sanat dalında 500 öğretmen vardır. Hüseyin Avni Lifij, eşi Harika Hanım ve kayınbiraderi heykeltıraş olan Nijat Sirel de bulunmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, Bursa Şark Tiyatrosu’nda kabul ettiği öğretmenlere hitaben şöyle seslenir: “Hoş geldiniz, irfan ordusu… Zaferi kazandık ama savaş bitmedi, gerçek savaş şimdi başlıyor. Bundan sonra cehaletle savaşacaksınız. Bu savaşın ordusu sizlersiniz.

Gerek Tanzimat Dönemi’nde gerek Cumhuriyet Dönemi’nde resim, fotoğraf ve sanat yazılarıyla dönemin sanat ve kültür hayatına önemli katkıları olan Lifij, Paris’te tanışıp öğrencisi olduğu hocası Fransız ressam ve madalyon tasarımcısı Octave Denis Victor Guillonnet ile irtibatını hiç kesmemiştir.

1927 yılında 39 yaşında öldüğünde, ardında birçok sanat yazısı, fotoğraf ve resim çalışması bırakmış olan Hüseyin Avni Lifij, ölümünden sonra da ardından çok iyi konuşulan, karakterine ve çalışmalarına övgüler dizilen birisi olmuştur. Anısına saygıyla yâd ederim.

Kaynak: Avni Lifij, ‘Sanat Yazıları’, Kırmızı Kedi Yayınları, Hazırlayan – Ömer Faruk Şerifoğlu

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar