TOPLUM 

‘KADINLAR GÜNÜ’NÜ KUTLAMIYORUM!

Erkek egemen toplumların yılda bir defa resmi olarak sesimizi duyurmaya izin verdikleri ‘Kadınlar Günü’nü (8 Mart Dünya Kadınlar Günü) kutlamıyorum.

Nedir bu mücadele? Bu mücadelenin ne kadarını anlayabiliyorsunuz? Bu mücadelenin tarihsel sürecinin ne kadarını biliyorsunuz? Nasıl biliyorsunuz? Çoğunlukla, erkeklere doğdukları andan itibaren verilen hakların pek çoğunu, kadınların elde etmek için yüzyıllar boyunca mücadele etmek zorunda kaldığını anlayabiliyor musunuz? Hâlâ pek çok şekilde bu mücadele etme zorunluluğu ile yaşıyoruz, bunu tüm samimiyetinizle görebiliyor musunuz?

Dünyanın pek çok ülkesinde, kadınların şehirlerde iş hayatına katılmalarına “izin verilmeyen” zamanlardan kısa bir süre sonra Avrupa ve Amerika’da yaşanan sanayi devrimiyle birlikte oluşan iş gücü ihtiyacı için mecburen kadınların “aktif” bir şekilde çalışmasına “izin verilmeye” başlandı. Fakat aynı işi yapmalarına rağmen erkeklerle aynı ücreti almıyorlar, üstelik iş yerinde çeşitli tacizlere ve şiddete maruz kalıyorlardı. İlk defa 1857 yılında New York’ta kadın işçiler, insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı bir protesto düzenledi. BM’ye göre bu protestolardan sonra ilk kadın örgütleri kurulmaya başlandı ve bir domino taşı etkisi göstererek tüm dünyaya yayılmaya devam etti. Doğu’da da işleyiş hiç farklı değildi. Çarlık Rusya döneminde kadınlar yalnızca temizlikçi veya tarlada ırgat olarak çalışabiliyordu. 1872 yılında Moskova’da ve 1874 yılında Petersburg’da kadın işçiler ilk defa örgütlendiler ve eşit ücret talebiyle protestolar gerçekleştirdiler.

1894 yılında İngiltere’de ilk defa, mülk sahibi kadınların yerel seçimlerde oy kullanılmasına “izin verildi”.

1897 yılında kadınlar İngiltere’de “erkekler” gibi eşit bir şekilde oy verme hakkına sahip olabilmek için Muhafazakâr Ulusal Kadın Oy Hakkı Dernekleri Birliği’ni (NUWSS) kurdu. Ve bu dernek ile birlikte oy hakkı için örgütlenmeye başladılar.

İşçi olarak kadın!” sloganı ilk kez 1900 yılında Petersburg İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği tarafından Rusya’da Çarlık rejimine karşı kullanıldı. Ve işçilerin, özellikle de kadın işçilerin ücretlerinin eşitlenmesiyle ilgili somut bir başarı elde ettiler.

1903 yılında Kadınların Sosyal ve Politik Birliği (WSPU), Emmeline Pankhurst tarafından kuruldu. Ve bu birlik, oy hakkı elde edilene kadar eylemler düzenledi. Bu eylemlerin çoğu fiziki eylemlerdir. Yani militarist eylemlerdir. Kadınlar, erkekler tarafından görünmezliğini delecek eylemler yapmışlardır. Emmeline Pankhurst, yaptıkları eylemler yüzünden ve bir defasında polise tekme atmasından dolayı tutuklandı. Hatta bir yıl içinde 12 kez serbest bırakıldı ve yeniden tutuklandı, toplamda yaklaşık 30 gün hapis yattı. WSPU, kadın hareketinde “mor” rengini kullanan ilk kadın örgütüdür. WSPU, 10 yıl boyunca kadınların oy kullanması için şiddet ve şiddetsiz eylemler/protestolar düzenlemiştir.

1905 Devrimi ile Rusya’da, burjuva feminist hareketi de etkilenmişti. 1905 Şubat’ında Kadının Hak Eşitliği Birliği kuruldu.

1907 yılında İngiltere’de Kadınların Oy Hakları Dernekleri Birliği, 3000 kadının katılımıyla gerçekleşen bir yürüyüş gerçekleştirdi. Bu yürüyüşe, Şubat ayında yağan yağmur ve kar yüzünden ve ayaklarının çamur olmasından dolayı ‘Çamur Yürüyüşü’ adını verdiler.

8 Mart 1908 tarihinde New York’ta 15 bin kadın işçi grev kararı aldı. Ve yürüyüşe geçtiler.

1910 yılında, Kopenhag’da ikinci bir Uluslararası Çalışan Kadınlar Konferansı düzenlendi. Almanya’daki Sosyal Demokrat Parti Kadın Bürosu Başkanı olan Clara Zetkin, ‘Dünya Kadınlar Günü’ fikrini ortaya attı. Her yıl her ülkede aynı gün, taleplerini duyurmak için bir ‘Kadınlar Günü’ kutlaması yapılmasını önerdi. 17 ülkeden sendikaları, sosyalist partileri, çalışan kadın kulüplerini temsil eden ve Finlandiya parlamentosuna seçilen ilk üç kadının da dâhil olduğu, 100’den fazla kadının katıldığı konferansta, Zetkin’in önerisi oy birliğiyle kabul edildi.

25 Mart 1911 tarihinde, New York’ta bulunan Triangle Shirtwaist Fabrikası’nda, çoğu Güney ve Doğu Avrupalı genç göçmen 140 kadın işçi yanarak hayatını kaybetti. Bu fabrikadaki işçiler, 3 yıl boyunca düzenli olarak adil koşullarda çalışma ve eşit ücret hakkı için grevler düzenliyordu.

8 Mart 1913’te Rusya’da Uluslararası Kadın Günü’nü ilk defa Petersburg’da kitle gösterileriyle kutlama kararı alındı. ‘8 Mart’ kitle gösterilerine kadın tekstil işçileri öncülük etti.

1917’de Alman İmparatoru II. Wilhelm, Paskalya konuşmasında, oylama da dâhil olmak üzere demokratik reform planlarını açıkladı. Ancak aktivistleri kızdıran kadınların oy hakkından hiç bahsetmedi. Kadın hareketinin farklı kanatları –burjuva orta sınıfı ve solcu aktivistler dâhil– güçlerini birleştirdi ve dilekçeler, meclisler ve diğer ortak eylemler düzenlediler.

1918 yılında kadınlara erkeklerle eşit bir şekilde oy kullanma hakkı tanınmak zorunda kalındı. Kadınlara oy verme hakkı Almanya’da yasalaştı.

1918 yılında İngiltere’de Kadınların Sosyal ve Politik Birliği örgütünün eylemleri nihayet başarı elde etti ve kadınların parlamentoya seçilmesine “izin veren” Kadınların Nitelikleri Yasası kabul edildi.

1923 yılında Türkiye’de Nezihe Muhittin’in başkanlığında ve Nimet Redime Hanım’ın ikinci başkanlığında Kadınlar Halk Fırkası ismiyle bir siyasi örgüt kuruldu. Bu örgütün önceliği de tüm dünyada olduğu gibi kadınların erkeklerle eşit bir şekilde oy verebilmesi, eşit ücretlerde çalışabilmesi, taciz ve tecavüz gibi kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele edilmesiydi. Fakat Ankara yönetimi resmi olarak bu örgütü tanımadı.

1924 yılında yine Nezihe Muhittin’in çabaları ile bu kez Türk Kadınlar Birliği kuruldu. Bu birlik oy hakkı elde edinene kadar faaliyetlerini sürdürdü.

1928 yılında İngiltere, Galler ve İskoçya’daki kadınlar, Halkın Temsili Yasası’nın bir sonucu olarak erkeklerle eşit koşullarda oy hakkı elde etti. 28 yıllık verilen mücadele sonucu oy hakkı elde eden kadın mücadelesi bir zafer kazandı.

Türkiye’de 1930 yılına kadar kadınların örgütlü mücadelesi nihai sonuç elde eder ve Belediye Kanunu ile kadınlara oy hakkı verilmesi ile sonuçlanır. Başarı açıktır; kadınlar siyasi alanda yer almaları adına ilk kez büyük bir kazanım elde etmişlerdir.

1934 yılında Türkiye’de kadın mücadelesi ile kadınlar “seçme ve seçilme hakkı” elde ederler.

1944 yılında Fransa’da kadınlara oy ve seçilme hakkı tanındı. 1848 Fransa Devrimi’nden bu yana büyüyen kadın hakları mücadelesi nihayet başarı elde etti.

Çoğu erkeğin doğuştan elde ettiği oy kullanma ve seçilme hakkını, henüz en fazla 100 yıl öncesinde kadınların nasıl bir mücadele sonucu elde edebildiğini gördünüz. Günümüzde ise kadınların hâlâ daha farklı pek çok farklı sektörde, erkeklerle eşit ücretlerle çalışamadığını görüyorsunuz. Pek çok sebepten dolayı bugün tüm dünyada kadın hakları mücadelesi oy hakkı kazanımlarından sonra eksenini ‘yeniden daha güçlü bir şekilde adalet hakkı kazanımına’ çevirmiş durumdadır. Bu adalet arayışı, her gün kadınlara uygulanan şiddete karşı, tacizlere karşı, tecavüzlere ve cinayetlere karşı daha şiddetli, daha güçlü, daha haklı bir şekilde ilerlemektedir. Örneğin ben önceki gün akşam bu yazıya başlarken bir kadın daha eski kocası tarafından sokak ortasında, küçük kızının gözü önünde öldüresiye dövüldü. Herkes bir kez daha adalet çığlığı altında birleşti. Çünkü biz kadınlar artık ses çıkarmıyoruz. Artık çığlık atıyoruz! Dün de bugün de yasalarımız kadınları korumuyorsa o yasalar değişmeli, eğitim sistemimiz kadınlara yönelik şiddeti azaltmıyorsa eğitim sistemimiz değişmeli, günümüzde bir erkek ister entelektüel olsun ister cahil, yobaz olsun ister yazar ister bürokrat ister futbolcu olsun, şarkıcı veya bir aşçı olsun, bugün bile Türkiye’de her gün en az beş kadın kocası, sevgilisi, babası, abisi, kardeşi tarafından öldürülürken eleştirecek tek şeyin feminizm veya kadın hareketi olduğu düşünülüyorsa o erkek zihniyeti de bir an önce değişmeli. Türkiye’de kadınları koruyan yasaları hâlâ uygulamadıkları için, 18 yıl içinde öldürülen 19 bin kadını büyük bir üzüntüyle anıyorum. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın herhangi bir yerinde kadınları koruyacak yasalar uygulanmadığı sürece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamayacağım. Bugün de kutlamıyorum.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar