EDEBİYAT YAŞAM 

KIŞ GÜNLÜKLERİ, ÇSG YAZARLAREVİ, HAYAT UZAKTAN…

Bugün soğuk, kapalı, nemli bir pazar… Günün güzelliği kız kardeşimin doğduğu gün olması… Daha… Onu düşünüyorum ben de: Daha?

Hafta sonu ev kısıtlamaları var yine… Yakın çevreden hastalık haberleri geliyor. Dil nasıl değişti son dokuz ayda. Hasta demiyoruz artık, testi pozitif diyoruz. Pozitif sözcüğü bu dile girdiğinden beri hiç bu kadar negatif bir çağrışım yapmamıştır herhalde.

Geçen şubatta yapılması planlanan ‘Behçet Çelik Öyküleri Üzerine’ başlıklı Yazarlarevi etkinliğimiz; önce İdlib şehitlerinden, sonra da 11 Mart’ta ilk Covid-19 vakasının açıklanmasından dolayı her şey “bir daha eskisi gibi olmamak üzere değişirken” ileriki bir tarihe ertelendi.

Aylar öncesinden hazırlanılmış o programın hazırlıklarındayım bu hafta. Ama hiçbir şey eskisi gibi değil. Maskenin, mesafenin hayatımıza girmesinden de öte her şey değişti, farklılaştı. Hayatın dışında olduğundan çok, hemen kavrayamadığımız iç dünyamızda da birçok şey değişti.

ÇSG. Açılımı Çukurova Sanat Girişimi. “ÇSG bir vakıf değildir. Kuruluşunun hiçbir aşamasında böyle bir yapı düşünülmemiştir. Dernekler yasasında tanımlandığı türden platform da, dernek de değildir. Bunların tümü üzerinde tasarlanmış, gönüllülük esasına dayalı, işlevi kültür-sanat olan bir yapılanmadır. Adı üstünde girişimdir” deniyor kendilerini anlatmak üzere hazırlanmış portfolyolarında.

Yazarlarevi ise ÇSG’nin sanatı, felsefeyi, kültürü Adanalılarla buluşturan kültür evi. Ekmekçioğlu ailesinin eski Adana’nın dar sokaklarından birinde kalmış, etrafı küçük esnafla, kalabalık ailelerin yaşadığı küçük, eski evlerle çevrili bir yuva. Ailenin şair kızı Başak Hülya Ekmekçi’nin hayalinin gerçeğe dönüşmüş hali. Aile evinin günün birinde bir sanat, edebiyat yuvası olmasını arzuladığı ev…

Geçen yılın bu zamanlarında Yazarlarevi etkinlikleri vardı. Sadece ayda iki hafta sonu yapılan, birinde roman, diğerinde öykü konuşulan edebiyat toplantıları değil; felsefe, arkeoloji, müzik ve başka dallarda da konferansların, söyleşilerin yapıldığı dolu dolu geçen zamanlardı. Hafta arasında çocuklara yönelik çalışmalar… Resim yapan, satranç oynayan, müziğin ve tiyatronun temel kurallarıyla oynarken tanışan çocuk sesleri doldururdu 3. Delta’yı, Yazarlarevi avlusunu yani… Şimdi tenha. Yazarlarevi’nin sevimli kara kedisi Kalem, Karakalem bile yok avluda.

ÇSG yapılanmasının otuz yıllık bir geçmişi var. Adana’nın bereketli toprakları her zaman sanatın, edebiyatın ve kültürün şekillenmesinde etkili olmuş; yerelden ulusala,  uluslararasına adını yazdırmış sanatçıları yetiştirmiş. Cumhuriyet Gazetesi Kültür Merkezi etkinlikleriyle düzenlenen Adana Sanat Günleri o dönemde bölgede o çapta düzenlenen ilk ve tek etkinlik ve tamamen amatör bir girişim olarak dikkat çekiyor o yıllarda. Sonra bir ara veriliyor Adana Sanat Günleri’ne.

Adana Sanat Günleri’nin hazırlanmasında o yıllarda Adana’da yapılan önemli kültür faaliyetlerinin içinde yer alan isimlerin çabasıyla Çukurova Sanat Girişimi (ÇSG) şekilleniyor. Çukurova Sanat Girişimi’nin oluşumundan sonrasında adı Çukurova Sanat Günleri olarak değişiyor yapılan etkinliklerin, ‘Yerelden Ulusala, Ulusaldan Evrensele’ alt başlığıyla 2007’den beri de aralıksız sürdürülüyor.

2009’dan beri de Çukurova Ödülü veriliyor o yılın seçilen sanatçısına. Ödül, Torosların Boğası Mitras’ı temsil eden figür ve o yılın ödüllü yazarı hakkında hazırlanan kitap olarak belirlenmiş. Maddi değil, manevi yönü var aslında ödülün. Kentin yetiştirdiği sanatçılar Nihat Ziyalan, Yaşar Kemal gibi; sonra bölgenin yetiştirdiği isimler Ayla Kutlu, Ülkü Tamer, İpek Ongun gibi… Ödüle layık görülüyor. Daha sonra da dünyaya açılan ve uluslararası nitelik kazanan Uluslararası Çukurova Sanat Günleri çerçevesinde ödül de uluslararası isimlere gidiyor.

Sadece on ay önceydi, etkinlik için zaman belirleme telaşı, takvimlerimizde boşluk yaratmaya çalıştığımız günler. Şimdi bütün hafta sonları boş… Her şey temassız.

Oysa insan insana iyi geliyordu. Göz göze değince sözün anlamı katmerleniyordu. Bu perşembe yine bir etkinliğimiz var. Behçet Çelik’le söyleşeceğiz, öyküleri ve öykü üzerine… Uzaktan…

Bunun tek avutucu yanı birbirinden uzak kentlerdeki edebiyat sevdalılarını buluşturabilecek olması…

Bu yazı muhtemelen yarın yayımlanacak. Sadece pazar değil, pazartesi de salı da bitecek belki. Olsun. Yine de 2020 yılının 13 Aralık’ı kişisel tarihimize bir not olsun.

Hayat uzaktan… Yazarlarevi’nde buluşuncaya kadar, şimdilik…

Buraya, küçük mutlu güneşler koydum.” diyor Birhan Keskin, “Günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın.

Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kim bilir, birazdan uzanıp dokunursun.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar