EDEBİYAT 

‘DÜĞÜNÜN BİR ÜYESİ’ ÖZELİ ÜZERİNDEN BÜYÜME ROMANLARI

Her şey Frankie’nin on iki yaşında olduğu o yeşil çılgın yazda oldu. Uzun bir süredir hiçbir yere üye olmadığı yazdı o. Ne bir kulübün ne de dünyadaki herhangi bir şeyin parçasıydı.” (Sf. 9) diye başlıyor ‘Düğünün Bir Üyesi’.

Uzun, sıcak yaz başlıyor Adana’da da…

Uzun, uzaktan çalışma imkânı olanlar için evlerde izole çalışılmış, “olağanüstü” yaşanmış ya da yaşanamamış bir bahardan sonra “normal”e dönmeye başladık. Kısıtlamaların çoğu kalktı. Ve özgürlük!

Hiçbir şey aynı olmayacak” deniyordu, salgının ilk günlerinde. Herkes düşünmeye başlamıştı, önceden aklına getirmediği neyin değerli, neyin önemli olduğunu.

Doğa önemliydi örneğin, doğal yaşam. Korunmalı, insan eliyle yok edilmesine göz yumulmamalıydı. Dersini almıştı insanlar, aynı hataları tekrarlamazdı bundan böyle. Oysa sokaklar kalabalıklaştıkça bu romantik yorumların bir hayalden öteye gidemediği ortaya çıkmaya başladı.

Salgının önüne geçmenin en etkili yoluydu, kendi karantinanı yaratmak; “hayat eve sığsın”dı. Hayatı eve sığdırmaya çalışması beklenenlerden aile içi şiddet haberleri geldi, gelmeye devam ediyor. Hâlâ kadınlar öldürülüyor ve hâlâ bilinen sözlerle kadınlarda kusur aranmaya çalışılıyor. Şiddet hâlâ devam ediyor.

Son günlerde #erkekyerinibilsin hashtag’iyle eril dili tersine çeviren paylaşımlar yapılıyor. Kullandığımız dilin ne kadar “eril” olduğunu fark ediyor musunuz bu paylaşımlar sayesinde?

Tabii, hemen tepkiler gelmeye başladı, “inandığımız değerleri zedeleyecek boyutlara ulaştığı” söylenerek resmi ağızlardan. İşte, tam da böyle bir zaman diliminde yazmak istiyorum ‘Düğünün Bir Üyesi’ni ve “kadın oluşum romanları”nı.

Bildungsroman, bireyin oluşum sürecini ve sonunda ulaştığı ideal durumu anlatan roman türünü vurgulamak için ilk kez Alman edebiyatında kullanılmış bir terim. İlk olarak 1819 yılında filolog Karl Mangenstern tarafından üniversite derslerinde kullanılmış bu ifade; 1870’lerde meşrulaşmış ve 20’nci yüzyıl başlarında da Wilhelm Dilthey tarafından yeniden düzenlenmiş.

Bildungsromanın kendi içinde de türleri var: Bireyin genel olarak büyümesini anlatan kalkınma romanları; eğitim üzerine odaklanan eğitim romanları ve sanatçının gelişimini ele alan künstlerroman (sanatçı romanları).

Aslında dünya edebiyatında erkek yazarlar tarafından yazılmış erkek kahramanların büyüme hikâyelerinin birçok örneği var: ‘David Copperfield’, ‘Büyük Umutlar’, ‘Huckleberry Finn’in Maceraları’, ‘Tom Sawyer’ın Maceraları’ gibi birçok okurun bildiği, okuduğu romanlar bunlar… Erkek kahramanlar bu romanlarda bir büyüme, olgunlaşma sürecinden geçerler ya da bir yolculuğa çıkıp gelişimlerini tamamlarlar.

Carson McCullers’ın beş yılda tamamladığı ‘Düğünün Bir Üyesi’ de bir büyüme romanı. 1917 yılında Georgia eyaletinin Columbus kentinde doğan Carson McCullers, on yedi yaşında müzik eğitimi almak için gittiği New York’ta öyküler yazmaya başlar. Öyküleri “Story” dergisinde yayımlanır. Yirmi üç yaşındayken ilk romanını yazar. 1945’te Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademi Ödülü’nü alır. ‘Düğünün Bir Üyesi’ ise 1946’da yazılır.

Güney eyaletlerinden birinde ıssız küçük bir kasabada, sıcak bir yaz mevsimindeki birkaç günlük bir zaman dilimde, nerdeyse sadece üç kişiye odaklanan bir roman ‘Düğünün Bir Üyesi’.

Frankie, on iki yaşındadır ve altı yaşındaki kuzeni John Henry’den başka arkadaşı yoktur. Uzun, sıcak ve sıkıcı yaz günlerini John Henry ve yardımcıları Berenice ile mutfak masasının etrafında konuşarak, yemek yiyerek, iskambil oynayarak geçirirler. Romanda en çok kullanılan mekân da mutfaktır zaten. Yazarın, sonradan romanını oyunlaştırması ve Broadway sahnelerinde uzun süre sahnelenmesi de bir tesadüf olmamalı, romandaki mekân özelliği ve zamanın işleyişi düşünüldüğünde.

Frances Adams, on iki yaşında olduğu o yaz kendini hiçbir yere ait hissetmemektedir. Bedenindeki hızlı değişimle boyu uzamış, kendi kestiği kısacık saçları ile kendisinden küçüklerin de büyüklerin de arasında yer bulamadığı bir yalnızlık içine düşmüştür. Annesi onu doğururken öldüğü için annesini hiç tanımamış bir kız Frances. Babası ise çoğu zaman kasabanın merkezindeki kuyumcu dükkânından geç saatte döner eve. Frances babasını akşam yemeğinde bile çoğu zaman göremez. Frances’in babasıyla sınırlı ilişkisindeki tek yakınlık kimi zaman babasının yatağına sığındığı zamanlardır. Ama on iki yaşına girdiği o yılın nisan ayında bir akşam yatmaya hazırlanırken babasının “Hâlâ yaşlı babasıyla yatmak isteyen bu uzun bacaklı on iki yaşındaki gelişmiş kuş beyinli de kim?” (Sf. 34) sözleriyle ona da son verilir. Böylece Frances için baba-kız kulübünün kapısı kapatılmış olur.

İki yıl Alaska’da kalan Jarvis bir onbaşıdır. Ağabey Jarvis’in yüzü, uzun süredir görmediği için Frances’in zihninde maskeye dönüşmüştür. Jarvis’in Frances’e gösterdiği yakınlık, kardeşinin gönderdiği pastaya karşılık, üç ay sonra içinde beş dolar bulunan bir teşekkür mektubundan ibarettir.

Frances için sıcak ve sıkıcı, uzun yazın en heyecan verici haberi, ağustos ayının ortalarında bir cumartesi günü Jarvis ve nişanlısı Janice’in onları ziyarete geleceğidir. Bu ziyaretten bir hafta sonra Janice Evans’ın ailesinin yaşadığı “Winter Hill” adlı yerde düğün yapılacak ve bu düğüne Frances, babasıyla birlikte katılacaktır.

Ağabeyi Jarvis ve nişanlısı Janice’i görmek, Frances’i çok etkiler. Onları kendi evlerinin salonunda ağırladıkları cumartesi öğleden sonradan itibaren hayatındaki en önemli kişiler ağabeyi ve nişanlısı olur. O andan itibaren odaklandığı tek olay düğün; hayallerini süsleyen yer ise düğünün yapılacağı Winter Hill olur. Yalnızlık çektiği çok uzun sürmüş bir yazın sıkıcı günlerinde Winter Hill de Alaska da ona heyecan vermektedir.

Kış Tepesi, Kış Tepesi, diye yineledi Frankie gözleri kapalı. Yerin adı, Alaska düşleri ve soğuk karla iç içeydi. ‘Keşke yarın cuma yerine pazar olsa. Keşke kasabadan gitmiş olsam.’

‘Pazar gelecek nasıl olsa,’ dedi Berenice.

‘Kuşkuluyum’ diye yanıtladı Frankie. ‘O kadar uzun süredir kasabadan ayrılmak için hazırım ki! Keşke düğünden sonra buraya dönmesem. Keşke artık hiç dönmesem…” (Sf. 14)

Frances öyle büyük bir istek içindedir ki kasabadan ayrılmak, bir kulübe dâhil olmak ve birileriyle birlikte anılmak, birlikte hareket etmek için bu düğün bunun tek yoluymuş gibi gelir Frances’e. Bu nedenle Jarvis ve Janice’e uyan bir ad eklemesi gerektiğini düşünür adına: F. Jasmine olmalıdır bundan böyle, adını değiştirmelidir. Onun bu çırpınışları Berenice’in mantığı karşısında dayanamaz. Çünkü herkes adıyla çevresinde bir birikim oluşturmuştur Berenice’e göre. “Bir adın vardır, böylece kısa zamanda adının bir anlamı olur; çünkü adının çevresinde birikim olmuştur. Eğer birikim kötüyse ünün kötü olur, adından vazgeçmekle kendini kurtaramazsın. İyiyse, iyi bir ünün olur, o zaman da sevinir, doyumlu olursun.” (Sf. 133) Berenice ne söylerse söylesin kabına sığamayan Frances’i bir türlü ikna edemez. Mutfağın içinde çılgın gibi dolaşıp bu düğünle birlikte kasabadan kurtulacağını, Jarvis ve Janice ile dünyayı dolaşacağını, bir gün radyoda bir konuşma yapacağını söyler durur Frances.

Berenice Frankie’yi yakalar ve onu sakinleştirmeye çalışır:

Tümümüz nedense kıstırılmışız. Öyle ya da böyle böyle doğmuşuz. Nedenini de bilmiyoruz. Ama yakalanmışız bir kez. Ben Berenice olarak doğmuşum, sen de Frankie olarak doğmuşsun. John Henri de John Henry olarak. Ve belki de genişlemek, ağlarımızdan kurtulmak istiyoruz; ama ne yapsak ne etsek, yine de yakalanmışız bir kez. Ben benim, sen sensin, o da o. Her birimiz ayrı ayrı tek başımıza yakalanmışız. Bunu mu demek istiyorsun?

Bilmiyorum ama ben yakalanmak istemiyorum, dedi F. Jasmine.

Ben de, dedi Berenice, hiçbirimiz istemiyoruz. Ben sizden daha kötü yakalanmışım.

Çünkü ben zenciyim. Çünkü rengim değişik. Herkes öyle ya da böyle yakalanmıştır bir kez. Ama tüm zencilerin çevresine başka sınırlar da çizilmiştir…” (Sf. 140)

Romanın sonunda zaman hızlanır, aralık ayının son günlerinde bir öğleden sonra yine aynı mutfakta Berenice ve Frances son kez konuşurlar. Aradan geçen sonbahardan, kışın ilk ayından sonra hepsinin hayatında çok şey değişmiştir. Frances artık on üç yaşındadır. O ve babası bu evden ayrılıp Pet Teyze ve Ustace Amca’yla birlikte, kasabanın dışındaki yeni bir semte taşınmaktadırlar. Berenice, arkadaşları içinden biri olan T.T. ile evlenmesinin uygun olduğuna karar verip çalışmayı bırakacaktır. John Henry ise menenjitten hayatını kaybetmiştir. Yenilenen mutfakta Frances’le yemek yiyecek kimse kalmadığı için masa bir duvara itilmiştir. Frances’in hiç geçmediğini düşündüğü zamanlar geçmiş; burası, “çok eski zamanların yazının mutfağı” olmaktan çıkmıştır. Frances’in artık yeni bir arkadaşı vardır, adı Mary olan, ünlü sanatçıların resimlerini toplayıp yapıştırdığı bir sanat defteri yapan. Mary bir gün ressam, Frances şair olduğunda dünyayı gezeceklerdir.

Romantik dönemin önde gelen bir şairinden, William Wordsworth’ün dizeleriyle, “Ağaçların görkemli güzel,/ çiçeklerin mağrur olduğu zamanı/ geride bıraktık/ üzülmek, yas tutmak yok/ çünkü biz anılarımızla güçlüyüz artık” demek gerekecek galiba. Frances için yeni bir dönem başlamaktadır.

Eril söylem sadece Türkiye’de değil, dünyada da bir kadın algısı ve kimliği oluşturmaktadır. Simone de Beauvoir’ın dediği gibi, “Kadın doğulmaz, kadın olunur” sözü çerçevesinde daha çocukluktan başlayarak kız çocuklara yüklenen farklı geribildirimlerle (feedback) bir kadın kimliği oluşturulmaya çalışılmaktadır. Böyle bir anlayışın gölgesinde kendini oluşturan kadınların hikâyelerini anlatan “kadın oluşum romanları” da elbette erkeklerin gelişimini anlatan romanlardan daha sancılı, karmaşık ve zorlu süreçleri anlatacaktır.

Kadın oluşum romanları hakkındaki değerlendirmelerim sürecek… Anlatılacak o kadar çok hikâye var ki… Bizim edebiyatımızdakiler ise… Onlar da daha başka bir yazıda…

Herkes, her şeyin korona öncesine dönmesini, kaldığı yerden devam etmesini istiyor belki… Bence keşke bazı şeyler aynı kalmasa… Kökten değişse… Ama bu kadar kısa sürede mümkün mü? O da bir hayal…

___________

McCullers, Carson (1991), ‘Düğünün Bir Üyesi’, Çev. İris Kandemir, İstanbul, Remzi Kitabevi.

(Yazıda romanın yukarıda künyesi verilen baskısından yararlanılmıştır.)

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar