POLİTİKA 

FARKINDA MISINIZ?

Her ne kadar kontrol altına alındığı söylense de hâlâ vakalarında artış gösteren bir salgın, bir drama dönüşen yoksulluk, sahte verilerle ne kadar yontulmaya çalışılsa da katlanarak büyüyen işsizlik, korkunç bir yozlaşma, çürüme ve yalanların orta yerinde bir çıkış yolu bulamamanın çaresizliği yaşatılıyor muktedirler eliyle…

Orta yerde bunca trajedi yaşanırken, adalete olan güven neredeyse bitmişken, birileri camileri fethetme derdine düşmüş. Belki de asıl çıkış yolu budur? Fetih; yani savaşarak elde etmek! Aslında ülkelere girip dini idare altına almak demektir bu. Sahi, siz kimin camisini kime ve neye karşı fethedeceksiniz?

Yoksa tam yedi yıl önce “Gezi”de camide içki içenlere karşı bir fetih mi bu? Hani bir türlü içki içtiklerini ispat edemediğiniz “çapulcular”(!) vardı ya… Ya da cami hoparlörlerinden “Çav Bella”yı dinletenlere karşı bir fetih mi olacak bu? Hani bir türlü faillerini bulamadığınız o camilerin ses sistemine dalanlar için mi fetih yapacaksınız?

Ne gerek var ki camileri fethetmeye… Zaten sizindir camiler. İstediğiniz fetvayı veriyorsunuz, hutbelerde istediğinizi anıyor, istemediğinizin adını ağzınıza dahi almıyorsunuz. 2015-2019 yılları arasında yayınlanan 245 cuma hutbesinde Atatürk’ün adını bile ağzınıza almadınız. Bir camide seçim müziği çalındı. Başka bir camide imam, cemaati iktidar partisinin mitingine davet etti.

İktidara bağlı ya da yakın olmayan tüm belediyelerin yardımları engelleniyor. Milletin canının derdinde düştüğü bu kara günlerde bile bir nefret söylemidir almış başını gidiyor. Hâlâ ayrıştıran bir dil, hâlâ sosyal medya üzerinden bir cadı avı, hâlâ hukuksuz gözaltılar ve tutuklamalar…

Son olarak CHP Yüreğir Gençlik Kolları Başkanı Eren Yıldırım üzerinden bir kampanya başlatıldı. Hedef gösterildi o genç… Yetmedi, ailesi yandaş medya eliyle linç edildi. Terörle ilişkilendirildi adeta. Atama bekleyen bir öğretmen Eren… CHP’de emek veren bir cevher; fakat CHP’li belediyelerin dahi iş vermediği bir nefer aynı zamanda. Eren, bayramı sevdiklerinden uzak, eşine, dostuna hasret içerde geçirdi. Hâlâ da içerde.

Sonuç olarak bugünler de gelip geçecek elbette. Belki ağır bir tahribat bırakacaklar geriye; ama bu halk bulacak bir çıkışı mutlaka. Bu çıkış, “Tünelin ucu göründü” diye zifiri bir karanlığı işaret eden bir çıkış yolu olmayacak. Bu salgın belası öyle ya da böyle uyandırdı derin uykudan çoğumuzu. Farkında mısınız? Bir şeyler tıkandı ve çöküş başladı!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar