CHP, 30 MİLYON İMZA TOPLARSA GERİ ADIM ATARLAR MI?

-ADANA-
Mazlum milletler arasında ilk kurtuluş mücadelesini veren ve ezilen uluslara ışık olan Atatürk Türkiye’sini kuranların partisine kayyum atamaya kalkacak kadar gözünü karartan bir iktidar, acaba neleri göz almaz?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptaliyle birlikte jet hızıyla gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından sokağa indi CHP. Binlerle, on binlerle başlandı ve dalga dalga büyüdü eylemler.
Aslında CHP, sokak kokusunu yendi. Elbette sadece CHP üyesi ya da severleri yoktu sokakta. Sadece ve sadece Ekrem İmamoğlu için inilmemişti sokaklara. 1 milyon seçilmiş üye hedefiyle kurulan sandıklara, dayanışma sandıklarının da eklenmesiyle 3 günde 15 milyon oy kullanıldı.
Her geçen gün eylemlere katılım sayısı arttı. Büyük Maltepe Mitingi’ne 2,3 milyon kişi katıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu mitingde İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim için başlatılan kampanya ile Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 seçimlerinde aldığı 27,73 milyon oy kadar imza toplamayı amaçladıklarını duyurdu.
Milyonlar sandığa koştu, mitinge gitti, alanlara çıktı, haykırdı ama bir geri adım var mı? Yok! Tarihi bir krize ve İmamoğlu operasyonunun korkunç ekonomik maliyetine rağmen bir geri adım yok halen. Peki, mevcut iktidar, ne yapacak? Diyelim ki 30 milyon imza toplandı… Acaba iktidar kanadı, “Haydi, seçime!” ya da “Siz haklı çıktınız, tamam!” diyecek mi? Demeyecek.
Bunca yaşananlar karşısında tek bir adım atmayı reddeden iktidar öncelikle erken seçim gibi bir talebe asla yaklaşmayacak. İkincisi, kimse geri vites beklemesin. İktidarın artık sandıkta kazanma gibi bir şansı tamamıyla ortadan kalksa da geri adım atmayacağı ortada.
İktidar kaybetti, çöküş başladı ama bir seçim olmadığı sürece o kanat varlığını sürdürecek. Bunun anlamı CHP ve diğer muhalefet dinamikleri, özellikle gençler, üniversiteliler sokak ve alandan çekilmemeli. Muhalefetin sokaktan çekildiği gün yenilginin başlayacağı gün olacaktır.
Demokratik alanda hak aramak suç değildir. Demokrasi için itiraz etmek, sesini yükseltmek suç olamaz. Gelecek kaygısı yaşayan gençler, sayıları 15 milyonu aşan hekimler, işçiler, işsizler ses yükseltmeye devam edecektir.
Çocukları işsizlik yüzünden evden çıkamayan ve adeta umutsuzluk içinde eriyen, onların kaygısını yüreğinde taşıyan ana-babalar elbette itiraz edecektir. 20’li yaşlarda çalışma hayatına asgari ücretle başlamış, 20, 30, hatta 40 yıldır çalışıp da hâlâ asgari ücret alanlar elbette insanca bir yaşam için taleplerini sıralayacaktır.
Bir avuç insan için “demokrasi” olan ama milyonlar, on milyonlar için “kızılca kıyamet”e dönen bir düzende çöpten ekmek toplayanlar, barınamayanlar, eğitimden kopan ya da ekonominin kopardığı gençler, tencerelerinde aş yerine dert kaynatanlar, ucuz ekmek kuyruklarında, kent lokantaları önlerinde, hastane kuyruklarında bekleyen emekliler demokrasi zemininde haykıracaktır elbette.
Zifiri karanlığa, bir uçuruma doğru kendiliğinden sürüklenmek yerine en temel haklar için insanların itiraz hakkı olduğunu asla unutmayalım ve Nihat Behram’ın ‘Yine de Gülümseyerek’ şiirinin bazı dizeleriyle noktayı koyalım:
“Ne azgın canavarlar üstüne yürümüşüz bir demet çiçek için,/ neyimiz var neyimiz yok vermişiz bir narin dilek için,/ yıllarını taş duvara örmüşüz ömrümüzün bir hırçın yürek için;/ şimdi çevremizde yosunlaşmış sessizlik,/ yabanıyız gittiğimiz her şehrin, çiğdemsiz, kükremesiz,/ kimsecikler sezmiyor boynumuzdan didişen örümceğin zehrini;/ ziyanı yok, nasıl olsa nabzımızda durulanır yaşamanın iksiri.”