BİR DÖNEMİN SONU

-ADANA-
Bundan altı ya da yedi yıl öncesine kadar gazete sayfalarına sığmayacak kadar çok haber akışı olurdu ajanslardan. Şimdi bültenlerle birlikte birkaç tane haber geçiyorlar. Haber dili de kötüleşmiş. İlk başladığım günden bu yana gazetecilik mesleğinden hiç kopmadım ama günlük gazetelere uzak kalmıştım.
Sistem değişmiş ve kentin günlük yayın organlarına ücretli haber akışı yapan bazı ajanslarda haber kalitesi adeta paspas olmuş. O mecralarda çalışan basın emekçilerine asla sözüm yok. Sorun; onları gereksiz işlere yönlendiren zihniyette.
Yıllardır yere göğe sığdıramadıkları ve bu yıl “Dünya Çocukları” temasıyla düzenlenen 13’üncü Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, nasıl olduysa bu ajanslara göre, “Hindistan manzaralarını andıran rezalet” oluverdi. Oysa kentte oteller doldu, ülkenin dört bir yanından akın vardı Adana’ya, esnafın yüzü güldü.
Önceki günlerde bir skandal patlak verdi. Adana’da yüzlerce kişiyi dolandırıp yurt dışına kaçan Bellapais Güzellik Merkezi’nin sahibi Sinem Çekinmez olayı… Çalışanlar mağdur olmuş, aylarca maaşlarını alamamış. Aynı ajanstan bir haber daha geçildi: “Açılışını Zeydan Karalar’ın yaptığı güzellik merkezi mağdurları haklarını almak istiyor.”
Oysa Espressolab’ın Adana’daki ilk şubesinin açılışını da Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeydan Karalar yapmıştı. Belediye başkanı müneccim değil. Açılışını yaptığı yerin sahibinin bir gün milleti dolandıracağını bilemez. Belediye başkanı davet edildiği açılışa katılır. Bu son derece doğaldır.
Havuz medyası ve çok kullanışlı yanaşmaları ne yaparlarsa yapsınlar halkı etkileyemiyor. Eğer paçalarından cehalet akan havuz medyasının birazcık etkisi olsaydı İstanbul, Ankara, Adıyaman, Adana, Mersin, Eskişehir, Aydın, Bolu ve birçok yerde son yapılan yerel seçimlerde durum farklı olurdu. İşin boyutu artık yerelde bile jurnalciliğe kadar gitmiş.
Bu arada festival ya da karnavallara gericiler hâlâ nefretle, öfkeyle bakıyor ve bu da bazı ajanslar üzerinden haberleştiriliyor. Bunun, toplumun değerleriyle örtüşmediğini savunuyorlar; çünkü festivallere seküler kitlelerin akın akın katılım sağlamasından rahatsızlar. İnsanların alanlarda olması, sokakların renklenmesi gericilerde bir huzursuzluğa neden oluyor.
Onlarca festival, konser yasaklandı bu ülkede. İşin garip yanı da tarikat ve cemaat yurtlarında el kadar çocuklar tecavüze uğrarken, yurt yangınlarında çocuklar küle dönerken susanlar ve kendini din âlimi ilan edip altı yaşında çocukla evlenilebileceği, eşinin kız kardeşine nikâh düşebileceği, öz kızına şehvet duyulabileceği gibi iğrenç fetvalar karşısında ağzını açamayanlar; festivallere katılanlara ahlak dersi vermeye kalkıyorlar.
Boykot çağrılarına uyanları vatan hainliği ile suçluyorlar. Sınırlarımızda İsrail iş birlikçisi bir Afganistan kuruldu. Hamas’ı düşman gören, Gazze’deki soykırımı neredeyse destekleyen ama Suriye’de Alevi katliamı yapanlara ağızlarını açamıyorlar.
İsrail’e boykot çağrısı yaptılar ve bu ülkenin solcuları, sosyalistleri, muhalifleri, aydınları, sanatçıları buna destek verdi. Oysa İsrail’le ticaret yapanlar, hiç utanıp sıkılmadı, yüzleri bile kızarmadı. Siz önce kendi içinizdeki İsrail yanaşmalarını boykot etmeliydiniz.
Artık bir dönemin sonuna gelindi. Anlıyoruz sizdeki bu telaşı ve unutmayın ki yaşanan çürüme, bu sefalet, bu dramlar devam ettiği sürece ayrışma, ötekileştirme, kamplara bölme anlayışı karşısında bir gün, dünyaya vicdani bir sorumlulukla bakan öz evlatlarınız bile dikilecek karşınıza.