POLİTİKA 

BEKLEYEREK KAYBETMEK

Bütün haklı kavgalarında dünyanın/ dövüştüm, diyebildiğim zaman/ okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım/ be topladım bütün dillerin en güzel sözlerini, sıraladım tek bir sözlükte/ bütün mayınları, bütün dikenli telleri/ ayıkladım sınırlardan/ ve bir tek zorba çıkmadı önüme./ Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur, diyebildiğim zaman/ işte o zaman ölebilirim./ Toprağımda bir çığlık olur da büyür yaşama sevincim.” – Ahmet ERHAN

Ne iyi huylu bir tanrı ne altın tepside sunulacak bir gelecek ne de temel hak ve özgürlükler beklemekle ya da iyi dileklerle, dualarla gelir.

Çok bekledik ve beklemekle geçen her günde dünü arar hale geldik. Kazanılması gereken değerlerimizi kaybettik. Yavaş yavaş başlayıp hızla ilerleyen süreçte laikliği kaybettik.

Ülkenin neredeyse bütün kentlerinde Afganistan’ı aratmayan görüntüler.

Zaten sınırlarımızda yeni bir Afganistan kuruldu. Her gün insanlık dışı görüntüler paylaşılıyor. Orada bir Alevi katliamı, soykırımı var.

Evlerini yakıp “Allah bu ateşi söndürmesin” diye bağırıyor selefi katiller.

Bütün dünya, tıpkı Gazze örneğinde olduğu üzere bir korku filmi izler gibi izliyor o korkunç vahşeti.

Katliam, soykırım, vahşet, dram, trajedi, ahlaksızlık, tecavüz, cinayet derken bir kavram kargaşası içinde kızılca kıyamet yaşatılıyor Suriye Alevilerine.

Yolgeçen hanına döndürülen sınırlarımızda onlara bir koridor açılamıyor.

Hal böyleyken ülke başka bir yere doğru evriliyor. Sokaklar pimi çekilmiş bombaya dönmüş katillerden, kontrolden çıkmış çetelerden geçilmiyor. İlköğretim okullarının kapısına kadar uyuşturucu girmiş durumda.

Bir deprem yaşadık, kenetlenmemiz gerekirdi, kendi yaramızı kendimiz saramadan “rezerv alan” adı altında yasal kılıfa uydurulmuş mala çökme olayları yaşadık. Zeytinliklere el konuldu, tarım alanlarına göz dikildi, nerede bakir bir alan varsa birilerinin iştahı kabardı.

Ve irade gaspları, seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesinin sürekli hale getirilmesi. İşte FETÖ savcılarının bu ülkeye armağan ettiği uygulamalardan biridir kayyum!

Hangi alanda bir adım ilerleyebildik ki… Her yerden kan sızar mı, Allah aşkına? İnşaatlarda, madenlerde, çadır ve baraka yangınlarında, hatta kamyon kasalarında taşınan tarım işçilerinin yola saçılarak ölümünde, yetmedi otel yangınında yitip giden canlar…

Önlenebilir nedenlerle insanlar canından oluyorsa bunun adı cinayettir. Bu ülkede acaba daha kaç kez iş cinayetlerinde Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olacağız?

Daha nereye kadar ölümlerin acı bilançosunu tutacağız?

Sokak hayvanına, kadına, çocuğa bu kadar taciz, şiddet arttıysa, gençler eğitimden kopuyorsa, binlerce genç doktor ülkeyi terk ediyorsa, artık barınma sorunu başlamışsa, insanlar geçinemiyorsa, ülkenin yarısı icralıksa bunun sorumlusu kim?

Bunca yaşanan yozlaşma, yoksulluk, işsizlik, açlık belasının orta yerinde sizden sabır, şükür ve dua bekliyorlar.

En demokratik haktır örgütlü tepki. İtiraz hakkı, demokratik mücadele… Yoktur başka çaresi bu örgütlü cehalete ve kötülüğe karşı çıkmanın. Beklemekle yitirdiklerini geri alacaksa bu toplum, bu ülke, çare örgütlü mücadelede!

Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir, mücadele etmeyen zaten yenilmiştir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar