ÇUL

-ADANA-
Basiretin bağlandığında
İğne yastığın mı olacağım?
İşaret parmağımı dilime değdirip
Topladım kırıntılarını
Cümbür cemaat suya indiği geyiklerin
Çul dediğinden.
O elmaları ben taşladım lafı açılmışken
Kestin kökünden sen de yazıdaki cevizleri
Ortada buluştuk sonra
Karlı nisanlarda yetiştirdiğin soğuk vuran bostanlarında senin
İneklerini yaydım çiğdem bitmez koyaklarda
Dövdüğün katırlara çiçekli iğde dalları, kuru kılçıklar
Sen köpeğinin eniklerini götürüp çağıllara gömdün
Ömrün dikiş tutmaz
Bu yüzdendir düşürmedin
Kel buğday harmanlarında
Yarık parmaklarından o paslı çuvaldızı.
Eğeni kaybettin üstecelik dişinin kamaşmasında
Sabah dört uyandırmalarına müteakip
Ama bil bakalım aylardan haziran değil
Çayır da kavruldu.
Merhametsizdin işte
Kestin sarı saçlarımı
At zincirleriyle beledin dizimdeki gamzeleri
Yılanlarla uyusan korkmazdın da
Telaşın neydi?
Masalım belledim sonra da seni
Mehrican değerken çamur köprülerime
Yolup keseklerin içinden
Bölüp dehrenle üçe beşe
Karıp naylon leğenlerde samanlara
Kürünlere koydun beni
Gevişlere, gevişlere.
Benim stabil bahar nezlelerim
Karabasanım, kurdeşenim
Sana nane mollalık gelir
Senin haşmetsiz buyurganlığın
Bal mumundan kanatlarımdır
Bin altı yüz metre rakımın ayazında
Zırzalı kapılara inerken kurtlar ve keklikler
Korkardım
Gözlerinin yeşilinden
Tam altıma kaçırıyordum ki
Bahar geldi
İptal ettim kampanyalı hasta bezi siparişlerimi
Sana baktığım buzlu camları kırdım
Yıkar elbet yağmurlar da
Süpürür rüzgârlar da
Kıymıkları vesair.