ŞİİR 

BİR GARİP GENESIS

– Ⅰ. BİR GARİP GENESIS ya da bizim köyün genesisi –

 

Bu palmiyeleri buraya Osman koydu

Üstüne de palmiye yazan oydu hatta

Bir akşam bir yel değer de

Yağmurdan kuşkulanırız diye yaptı zahir.

 

Az ötedeki arkların çukurunu kazarken yanındaydım Nazmi’nin

Ağzında tütünü ve çemirlenmiş paçalarıyla

Bir susuzluk beklediği

Çapayı tutuşundan belliydi

Sonra bilumum gıdayı da toprağa onun koyduğu söylenir.

 

Otoyol kenarlarındaki silolar İsmail’in işiymiş

Öyle dedilerdi bir horoz dövüşü molasında

Eli değmişken elektrik direkleri, bujiler, şanzımanlar

Dip koçanlı yolcu biletleri…

Tohumları işlemeye götürürken

Kalbinin teklediği rivayet edilir.

 

Bulutları göğe yerleştirişi

Benim bebeliğime rastlamış İlyas’ın

Üşenmemiş yıldırımdır, seldir

Dağıtmış rastgele Mustafa’yla

Mustafa, müstakil matemlerin adamıdır

Dört duvar çevirivermiş o ara

Mağaraları tedavülden kaldıran da odur

Varsın sıkış tepiş dursunlar diye düşünmüş olmalı.

 

Çatıları çatıp, kilimler, yolluklar, tas tabak

Hacı’nın elinden düşmüş diye söylenir

Suya şekil, ele kola uygarlık babında

Sergilere, kaplara türlü desenler işlerken de görülmüş bir zaman

Sıkıntının yüz görümlüğü olsun diye.

 

– Ⅱ. BİR GARİP GENESIS ya da bizim köyün prometheus’u –

 

Sargı düştüğünde

Yara iyi midir?

Dal budandığında

Kuş oyuğu gider mi?

 

Duvar boyanırsa

Nem kurumuş mudur?

Çatlak doldurulunca

Sarsıntı uyur mu?

 

Toprak ziftle öpüşür

Cerahat kana karışır

Kapıda çakallar bekleşir

Pikador vurulur mu?

 

– Ⅲ. BİR GARİP GENESIS ya da tiyatroda yangın –

 

Osman – Hafif olur uykusu hırsızın / Çalınan gençliğindir.

Nazmi – Bir göle bakar gibi / Eski evleri yıkılır gibi / Bir tutam ışığın da burgacında hafif esintilerin / Yalpalamaktadır.

İsmail – Gün gediğe yaklaştığında / Suflör dilsiz, dublör kör / Ana sahnede bir spastik ağlamaktadır.

İlyas ve Mustafa – Bizim de bir menzilimiz var lakin / Konvoy uzun, korucu az / Koro yardım diye bağırmaktadır.

Hacı – Kulak ver, kulak tıka / Kulak ger, kulak tıpa / Perde tutuşmuş, kulis dağınık / Tiyatro yanmaktadır.

 

– Ⅳ. BİR GARİP GENESIS ya da şems-i keşhane –

 

Bu bir keşhanedir ki

Kan oturmuş gözleri

Ve kurumuş ağızlarıyla

Neşe-ül hamse dokur kumaşları 

Gurabası bol

Tashihi ceremeli.

 

Bu bir şems-i esrardır ki

Kınanmış adımları

Ve titreyen parmaklarıyla

Bir fasl-ı girizgâhı müjdeler

Nefesine gark olmuş duman-ı cedid

Kisvesi bol

Garibanı şaibeli.

 

Bu bir gece dengbejidir

Bizarı çeşmeyler ümidin mabadını.

 

– Ⅴ. BİR GARİP GENESIS ya da tirit –

 

Hoşça kalın dostlar

Ben sulayamam artık zeytin ağaçlarını

Uyuklayamam öğlen vakitleri

Karahindibaların gölgesinde ispinozları dinleyerek

Bir hışımla gelir bahar buralara, bilirsiniz

İkindi yağmurunun patlattığı kuşburnu domuru

Çırçıplak ettiğim eşkın

Hükümsüzdür,

Koyaklarda kara lastiğimin izi.

 

Tiridimi yerken

Karalar bağlamayın.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar