DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN, TÜRKİYE’M!
-MERSİN-
Koşa koşa giderdik okula en güzel, tertemiz üniformalarımızla…
Ellerimizde bayraklar, süsler poşetini sallaya sallaya girerdik sınıfa…
“Öğretmenim, sınıfı ne zaman süsleyeceğiz?” sorusunun yanıtını bildiğimiz halde sorardık. Amaç, dersten vs. kaytarmak değildi, elbette ki…
O sevinci doyasıya yaşamak ve kahkahalar ile karşılamak Cumhuriyet’i…
Pencereye yapıştırırken şanlı bayrağımızı bir an önce yarın olsun isterdik. İş, tek sınıf süslemesi ile de bitmiyordu.
Sunum… Evet, bu görev de benim olmalıydı. Böylesi önemli bir günde arkadaşlarıma, öğretmenlerime ben hitap etmeliydim. Genelde de ben olurdum…
Öyle özenle hazırlardım ki sunum yazılarımı… Okulun kürsüsündeki o heyecan asla paha biçilemez ve üzerinden yıllar geçse de hiçbir heyecanın yerini alamaz.
Milli değerlerimize bağlı ve milli değerlerimizi koruyan çocuklardık biz…
Andımızı okumak için birbiriyle yarışan, Türk bayrağımızı göndere çekmek için atışan çocuklardık biz…
Marşımızı göğe bakarak okur, ‘hazır ol’da selam verirdik Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e.
Cumhuriyet’i bize armağan eden liderimize minnet duyardık çünkü, o maviliğe özgürce baktığımızda.
Kızlı erkekli okuyabildiysek inanmış bir çift mavi gözlü adamın ve silah arkadaşlarının sayesinde…
Türkiye’nin daha çağdaş ve örnek alınabilen ülke olabilmesi için ‘Cumhuriyet’ şekli ile yönetilmesi gerekiyordu.
“Cumhuriyet’i ilan edelim olsun bitsin” gibi alelacele bir tutumla hareket edilmedi. Söz ile değil, canını feda eden binlerin sayesinde ‘Cumhuriyet Devleti’ olundu!
98 yıl önce bugün bir ulus, egemenliğini kazandı ve bağımsızlık ilkesini meşale gibi başının üstünde taşıdı… Hâlâ da taşıyor.
Cumhuriyet’i kitaplardan okutulduğu kadarıyla değil, fikirlerimiz ve ileri görüşlülüğümüz ile öğrenip öğrettik ve öğreteceğiz.
Çünkü fikirler ne kadar modern olursa, ülke o kadar tam bağımsız olabilir.
Ulu Önder’in dediği gibi, “Cumhuriyet bir halk yönetimidir”. Önümüzdeki nesillere, Cumhuriyet’i ilk günkünden daha fazla korumaları gerektiği iyi anlatılmalı.
“İlerde milli bayramlarda izin kullanabileceğim bir işim olsun yeter” anlayışından uzak durmalı ve bayram ilan edilen bu günlerin ülke kaderini nasıl değiştirdiğinin farkına geç olmadan varmalı.
İlan edilen bir Cumhuriyet’i, ulusun hiçbir ferdi kaybetmek istemez bence. Atalarımızın en büyük emaneti “Türkiye Cumhuriyeti” ve onu korumak.
İlkeleri, inkılapları canla başla sahiplenmek boynumuzun borcudur.
98 yılda dünyada değişmeyen ve değişmeyecek olan gerçeklerden biri senin gibi bir liderin gelmediğidir…
98 yıldır Cumhuriyet ile yönetilen Türkiye, seni çok arıyor…
Çocukluğumuzda yaşadığımız 29 Ekim coşkusunu Z kuşağında çok göremiyoruz.
Milli değerlerin içinin boşaltılmasına izin verilmemeli. Cumhuriyet’e hasret kaldığımız günleri yaşatmasın Allah bize…
Şimdi…
Siz de benim gibi 29 Ekim törenlerinizden birini hatırlayın…
“Cumhuriyet, cumhuriyet, en güzel şey hürriyet/ Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet!”
Hep bir ağızdan söylerdik…
Bayrakları sallarken bile en yüksekte kim tutacak diye gülüşürdük. Okul koridorlarını aşındırırdık koşa koşa tören başlayana kadar. 29 Ekim coşkusunu canı gönülden yaşayıp yaşatırdık…
Bizler için önemi çok büyüktü ve hâlâ da öyle. Ülkemizin doğum günü kutlu olsun, aydın olsun!
Unutmayın!
En yukarıya taşıdıkça bayrağı, ortaya çıkaracak zaman “dost görünümlü düşmanları”…
Şu da iyi bilinmelidir ki: Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır!