BELGİN OLARAK DOĞUP BERGEN GİBİ ÖLMEK
-MERSİN-
“Benim için üzülme” derken sevdiğin adamın seni gram düşünmediğini biliyordun.
Seni bir ömür göz bandajına mahkûm edenden merhamet beklemek, kelimeleri kifayetsiz kılıyor.
Vücuduna saplanan son kurşunu; ömrün boyunca sahnelerde okumuş, ilmek ilmek kaderini kendin örmüştün.
Yüzüne atılan kezzabı dahi “sevdiğimden en acı iz” olarak görüp canını alacak kişiyi yine yine yine affettin!
“Bir erkek yüzünden” anne de olamadın, yâr da…
“Acıların kadını” oldun…
“Arabeskin kraliçesi” oldun…
“Güzeller güzeli” oldun…
Belgin Sarılmışer olarak doğup kadın cinayetlerinin en acı simgesi “Bergen” oldun…
‘Sen Affetsen de Ben Affetmem’ şarkını her söylediğinde önce kendini teselli ettin, sonra yaktığın gençliğini…
Hafızalara kazınan; canına kastedeni defalarca affettiğin gerçeği!
Mersin’de başlayan hayat hikâyen, Ankara Devlet Konservatuvarı’nı kazanmanla değişmeye başladı ve sen en sevdiğin sahnelere adımını attın.
Fark edilen güzellik ve eşsiz bir ses…
Genç yaşta şöhreti yakalamak, “Türkiye’nin Bergen’i” olmak bazı bedeller ödettirdi.
Yeri geldi, ailesini karşısına aldı; yeri geldi, maddi sıkıntılar yüzünden okulunu yarım bırakarak yaşını büyüttü ve PTT’de memur olarak çalıştı.
Ama gönlü sahnesinde, ruhu şarkılarındaydı.
Bir kere mikrofon tozunu yutmuş, sevenleriyle göz göze gelmişti.
Ne pahasına olursa olsun o şarkılar söylenecekti!
Takıntılı âşık kurbanlarının dünyaca bilinen ismi olacağından habersiz tuttu katilinin elini.
* * *
Adana Kuyubaşı Gazinosu…
Hayatının dönüm noktası, ecelinin kapısını araladığı mekândı.
Merhum Dilberay ile orada tanışmış, birbirlerini hep koruyup kollamışlardı.
Sahneye her çıktığında güzelliğiyle baş döndürüyor, sesiyle adeta ruha işliyordu.
Katili her akşam geliyor, ön sıralarda Bergen’i izliyor ve hırslanıyordu.
Ama sonunda kazanan o olmuştu…
Bergen’e kendini fark ettirmiş, kalbini kazanmış ve onu kandırarak sahte bir nikâh kıydırmıştı!
Sahte nikâhı öğrenen hangi kadın durur ki?
Bergen de evliyken uğradığı şiddeti sineye çekerek Ankara’ya geri döndü.
Başkent Gazinosu’nda Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses gibi isimlerle aynı sahneyi paylaştı.
Kurtuldum sanırken ölümü adım adım ona geliyordu.
İlk eşinden boşanan katilinin uyguladığı şiddete rağmen Bergen, milyonların karşısında “Âşığım, seviyorum” diyerek 9 Ocak 1982’de resmi nikâhla bir kez daha barıştı.
Attığı imzanın, ölüm raporunun acısı kadar yakıcı olacağından habersiz…
Huylu huyundan vazgeçer mi?
Affettiği, yine şiddet uyguluyordu ve en kötüsü sahnelerden uzak kalmasını istiyordu.
Bergen, bunu kabul etmeyerek terk etse de kezzapla İzmir’de tanışacaktı.
“O anda iki gözüm gitti. Biraz alkollü olduğum için hiçbir şeyin farkında değilim. Sadece çığlıklar duyuyorum. Bir ara ‘Suya götürün!’ diyorlar. Kadere bak ki sular kesik. Su, ip gibi akıyor. Üzerimdeki giysileri yırtıp her tarafımı sardılar. O an her yer çok karanlık, bir şey göremiyor, gözlerimi açamıyorum.”
İzmir Alsancak New York Pavyonu kapısında uğradığı kezzaplı saldırı sonucu ilk ifadeleri Bergen’in…
Kaderi; sadece suların kesik olması mıydı?
Yoksa bile isteye sonunu hazırlayacak olan birini kaderselleştirmesi miydi?
Birkaç sene sahneden uzak kalmak istese de ünlü gazinocu Cengiz Özşeker, Bergen’i ikna etmişti…
Artık şarkılarını, acısını hep taze tutarak okuyacak, perçemiyle “acıların kadını” olacaktı.
Çıkardığı her albüm milyonlarca satsa ne fayda, ölümü hep ensesinde hissettireni, tutuklu olduğu süre zarfında bile görmeye gidiyordu.
Bu, celladına aşk değil de nedir?
* * *
Ve kanlı gün…
14 Ağustos 1989’u 15 Ağustos’a bağlayan o gece…
Adana’nın Pozantı ilçesinde defalarca sevgisine yenik düştüğü katili tarafından kurşunlanarak katledildi Bergen.
‘Canım Dediklerim Canımı Aldı’ şarkısını, o gece hayata veda ederek son kez söylemişti.
“Yıllar affetmez” dedikçe kendi affetti ve “garibin çilesi mezarda bitti”…
Ölüsüne dahi zarar verilecek korkusu ile mezarı demir parmaklıklarla çevrildi.
“Türkiye’nin Bergen’i” artık yoktu.
Candan sevmiş, gönül vermiş, boş yere mi?
Değil!
Her kadına acısı ders olsun, kimse böyle bağlanmasın diye…
Nur içinde uyu, Bergen…
Seni çok seviyor ve özlüyoruz.