YAŞAM 

MAYISIN UCUNDA KALANLAR

Mayıs, artık son kıvrımında…

Güneş daha eğik, rüzgâr daha düşünceli esiyor.

Bir mevsimin içimize saldığı tüm umutlar, kırık dökük eşyalar gibi bir köşeye çekilmiş. Pencerelerde çiçekler solgun değil ama suskun. Ve gökyüzü, eski bir mektubun son satırlarına benziyor. İçinde ne yazdığını artık kimse yüksek sesle okuyamıyor.

Mayıs, hep bir geç kalış duygusuyla biter.

Ne tam yaz ne de kışın karanlık anısı. Sanki zaman, bir an duraklamış da kararsız kalmış gibi: Gidelim mi, yoksa biraz daha kalalım mı? İçimizde o tanıdık boşluk: Her şey olabilirdi ama olmadı. Her şey güzeldi ama çabuk geçti. Ve her şey geçiyor, bunu bilmekle kırılıyoruz en çok.

Kimi sabahlar, sokağın başında bekleyen çocukluğumu görüyorum hâlâ. Elinde bir uçurtma, gözlerinde maviliğe dair unutulmuş bir sevinç. Ama yanına gidemiyorum. Büyümek, uzak kalmakla başlıyor çünkü. Ne yana dönsem bir veda sesi. Ne yana baksam bir eksilme. Mayıs, vedaların ayı değil belki ama hazırlığın ayı. Gitmek için değil, kalamadığımızı anlamak için bir eşik.

İçimde bir şarkı dönüyor günlerdir.

Sözlerini bilmiyorum ama melodisi mayıs gibi: Neşeliymiş gibi başlayan ama sonunda hep içini burkan bir ezgi. Bazen eski bir sinema perdesinde siyah-beyaz bir sahne gibi geçiyor hatıralar: İlk bakış, ilk korku, ilk kaybediş…

Hepsi mayısın sonuna denk gelmiş gibi, tesadüf olmayan bir zamanlamayla. Mevsim değil bu, bir duygu takvimi belki de.

Çiçeklerin solgunluğuna aldanma, onların da bir yorgunluğu var.

Renklerini kaybetmeden sessizce çekiliyorlar sahneden. Çünkü biliyorlar: Yaz, kendini gösterdiği kadar yakar da. Mayıs, o yanmadan önceki serin uyarı. Bir elin tenine değdiği ama tutunamadığı an. Göz göze gelmenin ama kelimesiz kalmanın zamanı. Aşklar başlar, çoğu zaman da biter bugünlerde. Ya da bitmiş gibi olur da kimse cesaret edemez son cümleyi kurmaya.

Ve ben, mayısın son günlerine doğru hep aynı hissi taşırım:

Bir tren kaçıyor gibi… Bir şey tam elimdeyken uçup gidiyor gibi…

Ve arkasından sadece “keşke” denebilecek cümleler kalıyor.

Baharın içimize bıraktığı kırıntılarla, yazın göz kamaştırıcı yalnızlığına hazırlanıyoruz.

Gülümseyerek ama içten içe hüzünle…

Mayıs biterken insan, biraz daha yalnız, biraz daha güçlü ve biraz daha suskun oluyor.

Çünkü büyümek, her yıl bir mayısı daha geride bırakmak demek.

Ve bazen yalnızca o geçip giden mayıslarda, gerçekten kim olduğumuzu hatırlıyoruz.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar