TÜRK AYŞE NASIL RUS MARIA OLDU?
-ADANA-
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ülkemizde daha çok 93 Harbi olarak bilinir. Bunun nedeni ise Rumi takvime göre 1293 yılına denk gelmesidir. Bu savaş üzerine çok sayıda anlatı mevcuttur ve bu savaş iki toplumda da derin izler bırakmıştır. Çarlık Rusya, İstanbul’u alarak tarih boyunca en büyük arzusu sıcak denizlere inme düşüncesini gerçekleştirmek istemektedir. Ayrıca Ruslar 1853 yılındaki Kırım bozgunu da henüz unutmuş değildir.
Rusya 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiğinde Yunanistan, Romanya, Sırbistan ve Karadağ prenslikleri de Osmanlı’ya isyan ederek Rusya’nın yanında yer almıştır. Yalnız kalan Osmanlı hem Tuna hem Kafkasya cephelerinde savaşmak zorunda kalmıştır ve Osmanlı ağır bir yenilgiye uğramıştır. Hikâyemiz ise 24 Ocak 1878’de Rus birliklerinin hızla Edirne’ye doğru ilerlediği günlerde başlamıştır. 1878 kışında Osmanlı ağır yenilgi alarak İstanbul’a çekilir. Savaş ortamında bozulan düzeni fırsat bilen çeteler, başıbozuk gruplar savaşın kaosundan yararlanarak sivilleri soymaya ve öldürmeye başlarlar. Tam bir kaosun yaşandığı günlerdir. Yerinden yurdundan edilen mülteci konumuna düşmüş insanlar, yollarda devrilmiş arabalar, çaresiz yürüyen insanlar, bu boşluğu fırsat bilen insanları soyan, yol kesen eşkıyalar ve onların soyup öldürdükleri yerel halkın cesetleri orta yerlerde durmaktaydı. Kaçmak isteyen insanlar bu sefer de soğukta karda ve don altında yaşamlarını kaybetmekteydi.
Kexholm Muhafız Alayı ( Rus İmparatorluk Muhafızları Alayı) 1771 yılında kurulmuş köklü bir alaydı. 93 Harbi’nde Romanya, Bulgaristan cephelerinde savaşa katıldı. Plevne Kuşatması, Taşkisen, Petriçev, Filibe savaşlarında yer aldı. Kexholm Grenadier Alayı, Kuruçeşme’yi geçip Edirne’ye doğru ilerlerken alayda görevli bir er olan Mikhail Dmitrievich Saenko’nun gözüne insan ve hayvan cesetleri arasında yaşayan ve bir kadının üzerinde hareket etmeye çalışan beş yaşlarında bir Türk kızı çarptı. Türk kızı öldürülmüş bir kadının cesedinin yanında titrek ve korkak halde durmaktaydı. Asker saflardan çıkarak çocuğa ulaşır ve onu paltosuna sarar, hemen çocuğu oradan alır ve alaya getirir. Çocuğun sol eli bıçakla kesilmiş ve kanamaktadır. Birlik ilerlerken bir yandan da çocuğun tedavisini yaparlar. Çocuk zor da olsa adını söyleyebilmiştir. Kız çocuğunun adı Ayşe’dir. Başlangıçta alaydakiler Ayşe’yi bir Türk aileye vermeyi planlarlar. Ancak gün geçtikçe bu küçük kıza bağlanırlar. Alay, çocuğu evlat edinmeye ve reşit olana kadar ona bakmaya karar verir. Savaştan sonra çocuk, alayın kalıcı görev yeri olan Varşova’ya onlarla birlikte götürülür. Alaydakiler bir tartışmadan sonra küçük kızın vaftiz edilmesi ve isminin değiştirilmesine karar verirler ve Ayşe vaftiz edilerek İmparatoriçe Maria Alexandrovna ve onu kurtaran alayın onuruna “Maria Kexholmskaya” adı verilir. Soyadı hem alaydan hem de şimdiki Priozersk şehrindeki Kegsholmsky-Kexgolm Kalesi’nden gelmekteydi. Bu ismi düşünen ve vaftiz babası olan en genç teğmenlerden biri Konstantin Konovalov olmuştur.
Maria artık alayın maskotu haline gelmiştir. Ona alışan alay personeli onun geleceği hakkında planlar yaparak geleceğini garanti altına almaya çalışırlar. Bu amaçla askerler ve subaylar, “alayın kızı” Maria için özel bir fon oluşturarak, maaşlarından kesilen yaklaşık yüzde birlik miktarı düzenli olarak bu fona bağışlarlar. Rütbeli askerlerin aralarında oynadıkları kâğıt oyunlarda bile kaybeden taraf belirli bir miktarı fona aktarmaktadır.
Savaş sonrasında kraliyete dilekçe vererek küçük kızın Noble Maidens Enstitüsü’ne kaydettirilmesi talebinde bile bulunurlar. Rus İmparatoru II. Aleksandr’ın Varşova’da alayı ziyareti, Maria’nın kaderini bir kez daha değiştirmiştir. Ziyaret esnasında küçük kızın alay tarafından evlat edildiğini duyan Rus Çarı alayın bu talebini kabul eder, Maria’nın enstitüye yerleştirilmesine karar verilir. 9 yaşında okula giren Maria, 1890 yılında 16 yaşında başarıyla mezun olmuştur.
Maria çalışkan ve oldukça disiplinli bir öğrencidir. Sakin bir karakteri vardır. Maria, soyadına çok değer vermektedir. Okul arkadaşları onu haylazlığa teşvik ettiğinde “Kızlar, sizler hiçbir şeyi umursamıyor olabilirsiniz, anneniz sizi azarlayacak ve unutacaktır; ama benim tüm alayın adını korumam gerekiyor” cevabını vermektedir.
Okul sonrası Kexholm Alayı’nın tümgenerali Panyutin’in ailesinde onların kızları gibi yaşamaya başlamıştır. 17 yaşında tanıştığı komşu Izyumsky Alayı’ndan subay olan Aleksandr Schlemmer ile iki yıl sonra evlenirler. Alexander Schlemmer alayın subay toplantısında Maria’yı resmen alaydan istemiştir. Alay, “kızları” için çeyiz olarak 12 bin 500 gümüş ruble gibi etkileyici bir meblağ verirler. Bir albayın yıllık 10 maaşının 10 katı gibi önemli bir büyüklüktür. Maria’nın kurtarıcısı Mikhail Dmitrievich Saenko, düğüne katılamamıştır ama bir tebrik telgrafı göndermiştir. Düğünde Rus İmparatoru Çar II. Aleksandr, Maria’ya pırlanta bilezik ve ayrıca Avusturya İmparatoru Franz Joseph de pırlanta bileklik hediye ettiler. Maria ve Aleksandr Schlemmer’ın mutlu evliliğinden Pavel ve Georgiy adında iki oğlu olmuştur.
Ailenin mutluluğu Birinci Dünya Savaşı ve ardından İç Savaş dönemlerinde yok olur. Maria, Birinci Dünya Savaşı sırasında hemşire olarak görev yapar ve askerler ona nezaketi ve bakımı nedeniyle “Azizlerin Azizi” adını takarlar. Maria, hemşire olarak çalışırken tüberküloza yakalanır, kendisi hastalıkla baş edebilmek için mücadele verirken en büyük oğlu savaşta ölür.
Maria Kexholmskaya, Ağustos 1920’de tüberkülozdan kurtulamayarak yaşamını kaybeder. Kasım ayında ise kocası Alexander vurulur. Sadece en küçük oğlu Georgiy kaçmayı başararak Almanya’ya gider. Maria’nın anısı 2001 yılından bu yana, Priozersk şehrinde (eski adıyla Kexholm şehri) yaşatılmaktadır. Maria Kexholm’un adını taşıyan bir burs verilmektedir.
Müslüman bir ailenin çocuğu olarak doğan Ayşe, vaftiz edilerek Maria adını aldı ve bir askeri alayın tüm personelinin evladı olarak yaşadı. Romanlara, filmlere konu olabilecek şekilde savaşlar ve çatışmalar içerisinde acıları, mutlulukları yaşadı ve dönemin ölümcül hastalığı ile yaşama veda etti.
“Coğrafya kaderdir” derler. Bir yerde doğarsınız, o yerin dilini, dinini, geleneğini, değer yargılarını yaşarsınız. Bazen de kader size bir oyun oynar ve size doğuştan biçilen rolleri değiştirir ve bambaşka bir yaşamı yaşarsınız. Ayşe olarak dünyaya gelir ve Maria olarak dünyadan uğurlanırsınız. Ne olursanız olun yaşamda geride bıraktığınız tek şey geride bıraktığınız izlerdir.