TEKNOLOJİ TOPLUM 

AKILLI TELEFONLAR DÜŞÜNCE POLİSİ Mİ, PAZARLAMACI MI?

Akıllı telefonların yaşamımıza girmesi sonrası bireysel gizlilik ve güvenlik en alt düzeye inmiş görünüyor. İnsanların kendi rızaları ile yaptıkları paylaşımlar, yer bildirimleri, çekip yükledikleri fotoğraflar, ifade ettikleri anlık duygular, düşünceler, tepkiler, gidilen yerler ve ardından yapılan paylaşımlara göre çeşitlenen reklamlarla karşılaşılması artık sıradan bir olay halini aldı. Arama motorlarından aradığınız terimlere uygun olarak kullandığınız sosyal medya ve diğer platformlarda sürekli konuyla ilgili reklamlar ile karşılaşmanız sizlerden toplanan verilerin ticari amaca uygun şekilde size sunumu ile son buluyor. Buraya kadar olan her şey kanıksanmış ve bilinir durumda. Veri madenciliği çalışmaları, inanılmaz düzeyde başarılı sonuçlar veriyor.

2015 yılında Chromium uygulamasında tespit edilen ve onay istemeksizin yüklenen bir eklentinin mikrofona erişim imkânı verdiğinin ortaya çıkması, bunun sadece Google’ın sesle arama özelliği ile ilgili olmadığı anlaşıldı. Google ses tanıma teknolojisi ile sesleri tanıtabilmek için yapay sinir ağları modellerini kullanıyor. Ana hedeflerinden birinin sezgisel arama olduğu biliniyor. Diğer deyişle, kullanıcı analizleri sonrası arama yapmadan size uygun sonuçları listelemek gibi çalışmalar yapılıyor. Akıllı telefonlarınıza yükleme yaptığınız programların pek çoğunda mikrofon kullanma izni verirken aslında farkında olmadan ortam dinlemesi yoluyla seslerimize de erişim yetkisi vermiş oluyorsunuz. Farkında olmadan kendi elimizle verdiğimiz çok sayıda izinler sayesinde aslında akıllı telefonların “akıl” kısmından başkaları faydalanırken, sadece eğlence kısmı kullanıcıya kalıyor.

Son zamanlarda sizin başınıza benzer bir olay geldi mi, bilinmez; ama her geçen gün anlatacağıma benzer hikâyeler çoğalacak. Son yıllarda 10’dan fazla dikkatimi çeken deneyim yaşadım. Cep telefonunun olduğu ortamlarda konuşulan herhangi bir konu ile ilgili olarak size sosyal medya, SMS gibi araçlar ile konuyla ilgili mesajlar gelmeye başlıyor.

Bu örneği 3 kez üniversitede ders işlerken yaşadım. Birinci olayda, TRT bütçesi ve kurumsal yapısından bahsederken kamu yayıncılığını ortaya çıkışını ve TRT’nin gelirleri ve finansman şekillerini anlattıktan sonra gelen soruları yanıtlarken kürsüde duran cep telefonumda bir kısa mesaj belirdi ve göz ucuyla baktığımda TRT’den gelen mesajda program tanıtımı yapılıyordu. “Sanırım TRT bizi duydu, arkadaşlar” diyerek dersime devam ettim. Bir başka derste bu kez bilişim suçlarını işlerken internet üzerinden yapılan dolandırıcılık ve türlerinden ve yaygınlaşmasından bahsettim. Birkaç dakika sonra polisten gelen mesaj, internet dolandırıcılarına karşı dikkat etmemiz gerektiğini söylüyordu. Bu tür bilgilendirme mesajlarının tesadüf olduğunu düşündükten sonra benzer olay sayısı arttıkça şüphelerim de arttı. Geçen zaman içinde tesadüf olamayacak kadar ortamda konuşulan konularla ilgili mesaj aldığımı fark ettim. Bir arkadaşım, öğle yemeğinde, “Aracını değiştirmeyi düşünürsen şu marka bir araç var” dedi, yarım saat sonra bir bankadan o marka araç ile ilgili kredi tanıtım mesajı aldım. Üstelik hayatım boyunca bu araç markası ile ilgili aldığım ilk mesajdı. İnternette arayınca benzer çok sayıda örnek ile karşılaştım. Bu senaryonun mümkün olduğunu ve ispat edildiğini yazan yazılar okudum.

Tüm bunların açıklamasını merak edenler için vereyim. Büyük firmalar kabul etmese de ortam dinlemesi yoluyla elde edilen bilgiler, yapay sinir ağları aracılığı ile değerlendiriliyor. Konuyla ilgili reklam ve bilgilendirme mesajları ilgiliye gönderiliyor. Gelecekte gün boyu konuştuğumuz her konu hakkında bize istemeden bile o konuyla bilgi ve mesaj gelecek. Bu işin ticari kısmı… Peki, ya diğer kısımları ne olacak? Bireylerin hak ve özgürlüklerini kim garanti altına alacak? Bir gün “Siz iki kişi gizlice şunu sohbette konuştunuz” diyerek kapınıza dayanırsa ne olacak? George Orwel’in ‘Düşünce Polisi’ne belki de sandığımızdan çok daha yakınız. Manyetik gözleri ile ilan ve reklam tahtasına bakan ‘Büyük Birader’, belki de Google, Facebook, Instagram kılığında aramızda dolaşıyor. ‘Büyük Birader’, akıllı telefonlarımızda bir gün roman kahramanı Julia iken, başka bir gün Winston Smith olabilir. Bir gün “kötü polis” iken, bir gün ise “atılgan pazarlamacı” olarak karşımıza çıkabilir. “Akıllı telefonlar düşünce polisi mi, pazarlamacı mı?” sorusu akıllara takılıyor. Akıllı telefonlar akıllı olmasına akıllı; ama son yılların moda deyimi ile “üst akılları” nerede?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar