KÜLTÜR-SANAT 

SANATIN HER DALINDA KARŞIMIZA ÇIKAN MİTOLOJİK DOKULAR

Mitler, hayal gücü onları canlı tutsun diye vardır.” – Albert Camus

Mitoloji, tarihin ve insanlığın derin köklerinden çıkıp günümüze kadar uzanmayı başarmış evrensel bir dokudur. İçinde barındırdığı hikâyeler, mitolojinin hamurunda yoğurulan karakterler ve mitsel dokular sanatın neredeyse hemen hemen her kolunda kendisine yer bulmayı başarmıştır. İnsanı bir yerlerden alıp asla hayal edemeyeceği yerlere götüren bu sıra dışı keşiflere hangi insan kayıtsız kalabilir ki?

TEMEL MİTOLOJİ ÜRÜNLERİ

Mitler, doğa güçlerini ve farklı yaratıkları vurgulayan ve onları tüm yönleriyle betimleyen yarı dinsel yarı sosyal öykülerdir. Mitin, hem varlıksal hem de öyküsel bir kutsal ağırlığı olur. Özellikle okuyucuya, dinleyiciye ve izleyiciye farklı gelen mitoloji ürünleri vardır. Bu ürünlerin çok öncede kaldığı düşünülse de şimdilerde yaşamımızı şekillendiren birçok kavram ve olay, aslında mitolojinin hamurunda yoğurulmuş ürünlerdir.

En eski zamanlar için pek yerinde olarak şunu söyleyeyim: Ozanların ve mitologların yaşadığı uzaklardaki o ülke, mitlerin ve trajik efsanelerin ülkesidir; orada artık hiçbir kanıta hiçbir bilgiye yer yoktur.” (Plutarkhos)

BİLİNMEYEN ÜLKELERDE, İNSANLIĞIN İLK ÇAĞLARINDA BÜYÜK VE KADİM TANRILAR YAŞARDI

Zeus: En büyük hükümdar, tanrı ve kutsal olandır. Gölgelere, yıldırımlara, ışıklara ve tüm atmosfere hükmeder. Diğer tüm tanrılardan güçlüdür. Kalkan, asa, taht, yıldırım, meşe, kartal gibi simgeler ile ilişkilendirilir. Tanrıça Hera ile evli olmasına rağmen önüne çıkan her güzel kadına âşık olmuş, onları elde edebilmek için kılıktan kılığa girmiştir.

Hera: Zeus’un karısıdır. Evlilik, doğum ve bereket tanrıçasıdır. Zambak, inek, tavus kuşu Hera ile ilişkilendirilir.

Hades: Zeus’un en karanlık ve tehlikeli erkek kardeşidir. Ölülerin bekçisi ve zindancısıdır. Yaşayanlar dünyasından ölülerin diyarına geçen herkes Hades’in sınavlarından geçmek zorundadır. Bolluk boynuzu ve görünmez miğfer Hades’i simgeler.

Poseidon: Zeus’un kardeşidir, denizlerin tanrısı ve efendisidir. Atlara hükmeden, boğaları evcilleştiren, okyanuslardan sular çıkaran odur. Poseidon, abisine çok benzer, çapkınlıkları ve yasak ilişkileri çok fazladır.

Ares: Zeus ile Hera’nın oğludur. Savaş ve mücadele tanrısıdır. Harekete geçiren, olay çıkaran, kaoslar yaratan hep Ares’tir. Akbaba, kuzgun ve kırmızı renk Ares’i simgeler.

Afrodit: Aşk, güzellik, şehvet ve tutku tanrıçasıdır. Kıbrıs’ın saf sularında Zeus’un tohumundan bir istiridyenin içinde doğmuştur. Simgesi; kuğu, serçe, güvercin ve güldür.

Athena: Zeus’un en düşkün olduğu kızıdır. Zeus onu kendi beyninden ve kendi bedeninden yaratmıştır. Bu nedenle zekâ, strateji, barış ve sanat tanrıçasıdır. Kalkan, mızrak, zeytin dalı ve baykuş Athena ile ilişkilendirilir.

Artemis: Zeus’un en ince ruhlu kızıdır. Doğanın ve tüm hayvanların tanrıçasıdır. Okçulukta mükemmeldir. Yanından ayırmadığı gümüş renkli bir maralı vardır. Bu maral onu tehlikelerden korur.

Dionysos: Zeus’un en sıra dışı oğludur. Şarap, eğlence, üzüm ve hasat tanrısıdır. Her baharda, ürünlerde bolluk olması için adına şenlikler düzenlenir. Üzüm asması, asa, şarap ve sarmaşık Dionysos’un simgeleridir.

Zeus, sarayına varır, bütün tanrılar görünce babalarının yaklaştığını, ayağa kalkarlar.” (Homeros, ‘İlyada’)

Bu kadim tanrılar, Olimpos denilen göklerin en yükseğindeki kutsal mekânda bulunur. Zeus, sınırsız gücün sahibi olduğu için tüm hiyerarşi onun elindedir. Olimposlu her tanrının bir görevi ve halkına karşı sorumluluğu vardır. Görevini yerine getirmeyen tanrı, ya sürgün edilir ya da ağır şekilde cezalandırılır.

Mitolojinin bu temel ürünleri hem sinemada hem edebiyatta hem de resimde çoğunluğu ele geçirir vaziyette karşımıza çıkar. Fantastik romanların çoğunda özellikle ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ‘Harry Potter’ serilerindeki birçok karakterde mitolojik tanrılardan izler vardır. Harry Potter’ın ‘Hermione Granger’i kıvrak zekâsı ile Athena’yı, sınır tanımayan dünyası ve büyülü yaratıklara ilgisi ile gönüllere taht kuran serinin ‘Luna Lovegood’u tanrıça Artemis’i anımsatır. Ayrıca serideki, yapan kişiyi tehlikelerden koruyan ‘Expecto Patronum’ büyüsü de Artemis’in maralını gözler önüne getirir. ‘Yüzüklerin Efendisi’ serisinin elfleri ‘Arwen’ ve ‘Galadriel’ büyüleyici güzellikleri ile Afrodit’i, serinin mücadeleci ve savaşçı kralı ‘Aragorn’ da Ares’i temsil eder. ‘Alacakaranlık’ kitap serisinin ‘Alice’si, değdiği her yere bolluk ve güzellik getirişiyle Dionysos ve Afrodit’in dengeli bir karışımıdır. Ailesini her tehlikeden koruyan cesur baba Carlie Cullen ise Zeus’un gücünü elinde taşır. Fantastik evrenin yazarları da kalemlerinde mitolojik unsurların baskın olduğunu asla inkâr etmezler.

SIRA DIŞI, BÜYÜLEYİCİ VE TEHLİKELİ: MİTOLOJİK YARATIKLAR

Ben, Oidipus. Sfensk’i yok ettim; çünkü aklım sayesinde bilmeceyi çözdüm. Bunu bana hiçbir kehanet öğretmiş değildir.” (Sophokles, ‘Kral Oidipus’)

Kentaurlar: Yarı insan yarı at şeklindeki Kentaurlar çiğ etle beslenen, oldukça zalim yaratıklardır. İlk mitoloji dizisi ‘Zeyna’da tüm yönleriyle karşımıza çıkan Kentaurlar, Zeus tarafından lanetlenmişlerdir. J.K. Rowling’in ‘Harry Potter’ında da Kentaurlar, kimse tarafından sevilmeyen ve Yasak Orman’a sürgün edilmiş büyülü yaratıklar olarak karşımıza çıkar. Rönesans resim sanatının yetenekli ressamı Sandro Botticelli de, mitolojiyi fırçasıyla buluşturmayı seven bir ressamdı, ‘Follore’ ile ‘Kentaur’ isimli tabloları Medici hanesi için yapılmıştır ve şu anda İtalya’nın Uffizi Müzesi’nde sergilenmektedir.

Kartal Başlı Griffonlar: Aslan başlı, kartal kanatlı Griffonlar, Kuzey ülkelerinin cesur bekçileridir. Griffonlar günümüze aslanı temsil eden haliyle ulaşmıştır. ‘Harry Potter’ serisindeki, Gryffindor Öğrenci Binası’nın da hayvanı aslandır ve cesareti simgelemektedir. Mitoloji konulu en iyi filmlerden olan ‘Titanların Öfkesi’ serisinde de Griffonlar karşımıza çıkar.

Büyük Kartal: Devasa büyüklüğe ve keskin gözlere sahip bu kartal Zeus’un simgesidir. Zeus, kartalın gözleriyle halkını izler, pençeleriyle düşmanlarına saldırır. Zeus’un yarı tanrı oğlu Herkül’ü anlatan ‘Herkül: Efsane Başlıyor’ filminde Zeus, kartal olarak görülür. Yine Rowling’in Ravenclaw Öğrenci Binası’nda her şeyi derinlemesine gören ve bilinmeyeni bilen öğrenciler vardır, bu binanın hayvanı ise tabii ki büyük ve devasa kartal anlamına gelen, büyülü yaratık Thunderbird’dir.

MİTOLOJİK ÖYKÜLER, SANATIN HER ALANINDA KUSURSUZCA TASVİR EDİLİYORDU

Eğer öyle istiyorsan, bu öyküyü bir diğeriyle taçlandıracağım, yakıştığı gibi ve bilgece. Sen de onu ruhuna yerleştir!” (Hesiodos, ‘İşler ve Günler’)

Mitolojinin en dikkat çekici ürünlerinden olan öyküler, sanatın her dalında özgün işleniş ve anlatımlarla kendisine yer bulmuştur.

Afrodit’in (Venüs’ün) Doğuşu: Güzelliğe ve kusursuz olmaya çok önem veren Zeus, Kıbrıs Denizi’ne kendi kutsal tohumlarını bırakmış, üç gün üç geceden sonra bir sedef kadar parlak istiridye kabuğunun içinden çıplak olarak Afrodit doğmuştur. Afrodit, kendisine en çok resim sanatında yer bulmuştur. Botticelli, 1486 yılında tamamladığı ‘Venüs’ün Doğuşu’ tablosunda, bu öyküyü kusursuz şekilde tasvir etmiştir. Bunun dışında 1487 tarihli ‘İlkbahar’ tablosunda bahara canlılık, evrene de güzellik getiren Afrodit’i resmeder. Ressamın en gözde tablolarından olan ‘Mars’ ve ‘Venüs’ ise şehvetli Afrodit ile savaşçı Ares’in hikâyesidir.

Demeter ve Persephone: Zeus’un yarı tanrıça olan kızı Persephone, tohumların bereketli, topraktan taşarcasına çok ve sık olmasını sağlayan tanrıçadır, annesi Demeter ile bereket gücünü ellerinde taşıyan Persephone’yi yer altından çıktığı bir gün buğday tarlalarında gören Hades, ona âşık olur ve Persephone’yi yer altına kaçırır. Ona yasak meyve olan nardan bir tane yediren Hades, ömrünün sonuna kadar Persephone’yi kendine bağlar. Demeter, kızının yokluğuyla çılgına döner ve gücünü kaybeder, tüm ülkede kıtlık başlar. Bu duruma bir çözüm getirmek ise Zeus’a düşer, Persephone yılın üçte ikisini annesiyle geçirir, kalan zamanlarda ise Hades’in yanına gider. Hadesli zamanlar kış mevsimine, Demeterli zamanlar ise bahara ve yaza denk gelir ve böylece denge sağlanmış olur.

Fantastik edebiyatın en güzel örneklerinden olan ‘Alacakaranlık’ serisinde yazar Stephenie Meyer, vampir ‘Edward Cullen’ı Hades, insan ‘Bella Swan’ı ise Persephone olarak işler. Edward yasak meyve narı Bella’ya vampir zehri üzerinden yedirir, Bella bu zehirle Edward ile sonsuz bir yaşamı paylaşır. Serinin kitaplarından ‘Gece Yarısı Güneşi’nin kapak resminde bile Hades’in ‘Nar’ı vardır.

Frederic Leighton’un ‘Persephone’nin Dönüşü’ tablosu, İtalya’nın en ünlü heykeltıraşı Bernini’nin ‘Hades’ ve ‘Persephone’ adını verdiği heykelleri bu mitolojik öyküyü anlatır. Rönesans’ın hüzünlü ve kusursuz ressamı Michelangelo, genç erkek çıraklarından birine umutsuzca âşık olur, ona kendi çizdiği ‘Hades’in Nar’ı’ tablosunu hediye eder. Dönemin mutlak gücü kilise kutsal kitap İncil’e göre yasak saydığı birliktelikleri en ağır şekilde cezalandırmaktadır. Çırağın haberi olmasa bile, Michelangelo bu yasak aşkın ‘nar’ından çoktan yemiştir ve yer altına girmeye hazırdır. Burada Hades’in yer altı, Vatikan ve papalıktır. Nardan yemenin bedeli ise, çarmıha gerilme yahut ebedi zindan hayatıdır.

Yine ‘Demeter’in Acısı’ adlı Bernini’nin dokunuşlarından çıkan heykel, Roma’da Galeria Borghese Müzesi’nde sergilenmektedir.

Bu macera kadın dinleyicileri büyülemişti. Kimileri bunun imkânsızlığını ileri sürerken kimileri de tanrılar için her şeyin mümkün olduğunu söylüyorlardı.” (Ovidius, ‘Değişimler’)

Mitoloji; öykülerle, romanlarla, resimlerle her zaman bizimle olmaya devam edecek. En imkânsızın bile aslında ne kadar mümkün olduğunu, olabileceğini gösteren bu evrene asla ön yargılı olmayın ve kendinizi bu evrendeki eşsiz huzurun derinliklerine bırakın.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar