KÜLTÜR-SANAT 

YIKILSIN TİYATROMUZ!

Dünya genelinde yaşanan koronavirüs salgını sonucunda, ülkemizde de birçok ülkede olduğu gibi tiyatrolar kapatılmış bulunuyor. Bu salgının oluşturduğu ekonomik darboğaz durumunda tiyatrocuların bazı temsilcileri öncelikli olarak Kültür ve Turizm Bakanı ile bir görüşme gerçekleştirdiler ve kendileri için de devletten bazı ekonomik paket sözü aldılar. Paketleri alıp alamadıklarını ise henüz bilmiyoruz. Çünkü halkına maske dağıtamayan, yanında olmayana para aktarmayan devletin çok sevdiği (!) tiyatrocular için bir paket açıklaması, işveren paketlerinin arasında unutulmuş olabilir ki bu da kimse için bir sorun teşkil etmez. Bu görüşmenin sonucundan söz olarak istediğini alan fakat eylemde karşılığını bulamayanlar ve yanlarına eklenenlerle iki bini aşkın tiyatrocu bu sefer de “Yaşasın Tiyatromuz” başlıklı bir bildiriye imza attılar. Bu bildiride de devletten vergi borçlarının silinmesi, sigorta primleri ve genel olarak maddi beklentiler sıralandı. Belki bu yazı yazılırken sayılar daha da fazlalaşmıştır. Neden olmasın? İmza atmak en kolay eylemlerden biri, üstelik istenilen de çok doğal bir yardım, devletin bu yardımlarını beklemek ise tüm sanatçıların hakları, tabi sosyal bir devlet anlayışını benimsemiş bir ülkede yaşıyor olsaydık…

Fakat böyle bir devlete sahip değiliz, hiç olmadık. Ayrıca biraz da bildiriyi açmamız gerekiyor, hani yardım kısımlarını geçip de bu bildiride başka nelerden bahsediliyor?

Bildirinin başlığından başlamamızın çok yerinde olacağını düşünüyorum. “Yaşasın Tiyatromuz”… Bizim bir tiyatromuzun olduğunu salgın olmasa öğrenemeyecektik. Tiyatro sanatında emek veren herkes bilir ki bizim hiçbir zaman ortaklaştığımız tiyatrolarımız olmadı. Hatta birbirinin organizasyonuna el atan, “Onun oyunu yerine benim oyunum oynansın” diyen tiyatrolarımız çok daha revaçta olmuştur her zaman. Kapitalist rekabet ortamında kendi tiyatrosunun yaşaması için diğer tiyatroların batmasının sistem gereği olduğunu düşünen insanlar, imza sayısının fazlalığı için kolektivizmi benimsemeye başlıyorsa ve o vakit “tiyatromuz” kavramından bahsediliyorsa, bu kavram ne kadar inandırıcı duruyor, inanın hiç bilmiyorum.

Bildiride bahsedilen diğer kavram ise “kamusal tiyatro”, bunu da yine maddi anlamda devlet desteğinden arındırdığımızda karşımıza nasıl bir kamu yararı çıkıyor acaba? Mesela imzacılar talepleri kabul edildiğinde nasıl bir tiyatro yaratacaklar? Kamuya dair ne yapacaklar? Yine birbirini taklit eden dizi formatında, sulu zırtlak komediler mi? Ya da çağdaşlığını çoktan kaybeden eserlerin yeniden fakat eski biçim sergilenmeleri mi? Hepsinin alt metinlerinin nedense boşa yakın olması da kamusal sebeplerden mi olacak? “Kamuyu uyandırmayalım” mı diyecek acaba?

Bu ve benzeri sebeplerle bu bildirinin maddi taleplerinin tiyatrolar açısından doğru olduğunu düşünmekle beraber, içerik metninin önceki tecrübeler ve süregelen tiyatro ahalisi karakteristiğinden anlamsız olduğunu düşünüyorum. Formatını değiştirip “Tiyatromuz yıkılsın” diyorum, yıkılsın ki, bu sefer başka bir tiyatro mümkün olsun. Yıkılsın ki tiyatrolar, köşe başlarını zapturapt altına alan yapımcılardan, organizatörlerden kurtulalım. Yıkılsın ki yeniden kuralım!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar