‘İÇİMİZ HER MEVSİM İLKBAHAR’: TÜRKAN İLDENİZ

-ADANA-
“Tam yılgınlığın belirdiği yerde/ bir şiirle yeniden tutunmak/ kendimize…” – Türkan İLDENİZ
Baharın müjdecisi son cemrenin toprağa düşmesiyle ve bugünlerde dünyanın dört bir yanında kutlanan Dünya Şiir Günü dolayısıyla “İçimiz her mevsim ilkbahar” diyen Türkan İldeniz ile edebiyatın bizi kaygılardan biraz olsun uzaklaştıran yanına kapılıp gidelim. Türkan İldeniz, 1938 yılında Düzce’de dünyaya gelir. İlk şiir kitabı ‘Taşra Kızının Deliceleri’ (1966), ikinci şiir kitabı ‘Havva Çıkmazı’ (1967) ve son şiir kitabı ‘Buz Altında Yanardağ’ (2021) ile tanınan şair bugün 87 yaşında.
Şair, eğitim hayatına 1945 yılında Düzce Namık Kemal İlkokulunda başlar. Ardından1951 yılında eğitimine Düzce Ortaokulunda devam eder. Şairin lise eğitimi Düzce’de lise olmamasından dolayı 1954 yılında İstanbul Kandilli Kız Lisesinde devam eder. İstanbul Kandilli Kız Lisesinde mezun olduktan sonra 1957 yılında İstanbul Hukuk Fakültesine kaydolur ancak eğitimini tamamlamaz. 1959 yılında gazeteci Bilgin Peremeci ile evlenir. Nikâh şahidi Yaşar Nabi Nayır’dır. 1960 yılında ilk kızı Ece dünyaya gelir. 1963’ten 1983’e kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesinde basın-yayın bölümünde memur olarak çalışır. 1965’te ikinci kızı Ege dünyaya gelir. 1969 yılında ise eşi Bilgin Peremeci ile yollarını ayırır.
Türkan İldeniz’in yaşamını araştırırken çocukluğundan itibaren şiire olan ilgisinin peşinden sürüklenip gidiyoruz. Nitekim Neslihan Bodur’un belirttiği gibi 1950’li yıllar şairin lise yıllarına denk gelmektedir. O yıllarda Attila İlhan’ın katkılarıyla sanat ve edebiyat matineleri düzenlenmektedir. Türkan İldeniz de bu matinelere katılır, şiirler okur. 1956 yılında lise son sınıfta kaleme aldığı şiirlerden birini Varlık dergisine gönderir ve böylece İldeniz edebiyat sahnesine adımını çok genç yaşta atmış olur. Türkan İldeniz’in genç yaşta yazdığı şiirleri Dost, Hisar, Yelken gibi çeşitli dergilerde yayımlanır (Bodur, 2016, s.10).
Zeynep Oral, Türkan İldeniz’in şiirlerinde mitoloji, tarih, doğa, kadınların konumu, özgürlük gibi temaların yoğun olduğunu belirtir (Oral, 2022). Bu bağlamda İldeniz’in 1950’li yıllardan itibaren yazdığı şiirlerde eril düzende kadının konumunu öncelemesi, kadının varoluşuna, bireye verilen önem, özgürleşme, kendini tanımak / bulmak gibi temalar ön plana çıkar. Örneğin, şair “Ak- Kara” adlı şiirinde geçen “evrende yerimi aradım ömrüm boyunca” dizesi ile eril düzende kadınının yer / yurt, kimlik arayışı içinde olduğuna dikkat çeker. Diğer yandan “Devleri yakından gördüm hepsi cüce” şiirinde Deniz Durukan’ın ifade ettiği gibi şiirin tamamı dikkate alındığında varoluşçuluk felsefesinin etkilerini görmek mümkündür. Bu bağlamda “dev” imgesi aslında bizlere öğretilmiş, doğru diye sunulan, büyütülen şeylerle ilgilidir. Cüce ise o küçüklüğe yapılan vurgudur. Durukan’a göre örneğin dev indirimler, dev yapılar küçülen insanlığı anlamaya yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla İldeniz’in şiirindeki devlik ve cücelik insanın kendini bulma çabası ve insani değerler bağlamında değerlendirilmektedir (Durukan, 2021). İldeniz, 1967 yılında yayımlanan söz konusu olan bu ‘Taşra Kızının Deliceleri’ adlı şiir kitabının ardından Fransızlar tarafından Paris’e davet edilir.
Bu bağlamda İldeniz’in 1950’li yılların edebiyat ortamında şiirle canlı bir ilişki kurabilmiş şair olduğunu söylemek mümkündür. Bunların yanı sıra Emel Koşar, İldeniz’in ikinci şiir kitabı ‘Havva Çıkmazı’nda kadın tutsaklığına yoğunlaştığını ifade eder. Örneğin Koşar’a göre ‘Havva Çıkmaz’ında yer alan “Yarış” şiirinde eril düzende kadınların erkeklerle eşit olmadığı vurgulanmaktadır (Koşar, 2023:640). Bunlara ek olarak 1975, Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Kadın Yılı olarak ilan edilmiştir. Dolayısıyla 1975 yılı Türkan İldeniz için önemlidir. Çünkü Neslihan Bodur’un aktardığı bilgilere göre Türkan İldeniz, 1975 yılında Bangkok’ta yapılacak olan dünya çapında bir şiir sergisine Kültür Bakanlığı tarafından davet edilir. İldeniz bu şiir sergisine ‘Taşra Kızının Deliceleri’ ve ‘Havva Çıkmazı’ adlı şiir kitapları ile katılır ve bahsi geçen eserleri ile dünya çapındaki şiir sergisinde ikinci olur. Diğer taraftan Türkan İldeniz’in lise yıllarında başlayan Attila İlhan ile yakın arkadaşlık ilişkisinin devam ettiği görülür. Bunun yanı sıra İldeniz’in arkadaş çevresinde Sennur Sezer, Gülten Akın, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Erdal Öz gibi tanıdık isimler yer alır. İldeniz 1969 yılında Hafta Sonu gazetesinin düzenlediği “Ay’ın Fethi” şiir yarışmasında Turgut Uyar, Ümit Yaşar Oğuzcan ile birlikte jüri üyeliği de yapmıştır. 1970’te ise aynı gazetenin düzenlemiş olduğu “Altın Güfte” yarışmasında Zeki Müren’in, Faruk Nafız Çamlıbel’in, Edip Cansever’in, Timur Selçuk’un da aralarında olduğu şair ve ses sanatçılarından oluşan jüride yer almıştır (Bodur, 2016: 25).
İldeniz’in söz konusu bu iki şiir kitabının ardından 54 yıl sonra 2021 yılında ‘Buz Altında Yanardağ’ adlı kitabı yayınlanır. Öyle ki İldeniz geçmişten bugüne kadar şiirlerinde hep eril tahakküme, çalınan, yarım kalmış hayatlara, eşitsizliklere, kadınlık hallerine yer vermeyi hiç bırakmamıştır.
Öte yandan 21 Mart’ta tüm dünyada kutlanan Dünya Şiir Günü dolayısıyla Özge Sönmez’in aktardığı bilgilere göre PEN Türkiye Yazarlar Derneği her yıl bir şaire ödül sunarak Dünya Şiir Günü Bildirisi kaleme almasını ister (Sönmez, 2023:432). Duygu yüklü şiirleri ile Türkan İldeniz, 2022 yılında PEN Şiir Ödülü’ne layık görülür. Dolayısıyla 2022 yılındaki Dünya Şiir Günü Bildirisi’ni kaleme alır. “Şiir Sen Benim Her Şeyimsin”, Türkan İldeniz’in ‘Taşra Kızının Deliceleri’ adlı kitabında yer alan “İsteme benden canımı tanrım/ ne cennet ne cehennem/ ömrümü şiire adadım/ kimseye vermem” dizeleri ile tanınan şiirin başlığıdır. Aynı zamanda da şairin 2022 yılındaki Dünya Şiir Günü Bildirisi’nin başlığıdır. Zeynep Oral’a göre bu bildirinin her satırı şairin bir şiirinden alınmadır. Burada durup siz sevgili okurları Türkan İldeniz’in 2022 yılında yazdığı şiir bildirisi ile baş başa bırakıyorum. Şiirin hayatımızdan eksik olmaması umuduyla…
“‘Şiir sen benim her şeyimsin/ isteme benden canımı tanrım/ ne cennet ne cehennem/ ömrümü şiire adadım/ kimseye vermem. / Vardır bir şiir, sarnıç suyu gibi durgun/ vardır bir şiir, batık kent gölü gibi mahzun/ vardır bir şiir, çığ gibi iner çavlan yaratır/ vardır bir şiir, dalgaları hem kendisiyle hem kıyıyla çarpışır/ vardır bir şiir, zamanla yarışır…’ Şiirler ses resmidir, sesle çizilir. Hayatın özünde karılmıştır mayası. Renkleri asla solmaz. Yansıtır çağının gölgesini, güneşini. Yansıtır devranın ölçeğini. Ülkenin gerçeğini. Şairi itilip kakılsa, hapse atılsa, derisi soyulsa, asılsa, kurşunlansa, yakılsa da şiiri yaşar sonsuza kadar ve dipdiri çıkar sayfalardan, bin yılları aşarak. Hallac’ı Mansur, Pir Sultan, Nesimi, Nefi, Nâzım Hikmet, Lorca, Rodnoti… O şiirler zamana kement atar, kemende basar parmak. Evet, hayatın özünde karılmıştır mayası, renkleri ondan solmaz. Bin afetten bir mısra damıtır sırasında, sırasında bir beyit doğar bin kıyametten sonra. Ve şairler… Ve onlar… Önce İNSAN dediler, sonra İNSAN. Yanına ekmek, çiçek, gerçek çizdiler. Aysın aydınlansın ortalık, saklanmasın karanlığa kirli işler. Bilinsin çakma denizde kutsanan, yalan dolan, yağma, talan bilinsin diye kelle koltukta gezdiler. Ama hiçbir zaman kalemlerinden eksik etmediler UMUDU. Onlar. Buz altında yanardağ… O yüzden, biz yorulmak bilmeyiz. Bilmeyiz yorulmak biz. Yine İNSAN’a, yeni İNSAN’a gideriz. Gün olur bir şiir açar, gökyüzü büyür, tat gelir acıya. Duraklamışsa, dinleniyorsa bekleyin biraz lütfen, bir volkandır az sonra patlayacak. Silahları hile pusu ve tuzak diye, işte biraz ondan; tam yılgınlığın belirdiği yerde bir şiirle yeniden tutunuruz kendimize. Ey nice cendereden süzülen direnç! Hangi acı denenmedi ki bizde. Kitap yakılan yıldan insan yakılan yıla vardık. Katliam katladık, çağ atladık. Gel de içlenme. Nereye çıkar bu çarşı ki… Hem kalabalık hem karanlık… Oysa insanı ve nice dahaları, nice dehaları sevdik. Sevdik aşkla, kutsadık tapmadan da öte. Ama sevmedik, sevmedik asla savaşları silahları. Selam gençlik, cömert doğa, kâinat tarihin kanlı sayfalarına inat defolsun yeryüzünden öfke ve kin, işte zeytin dalı, işte güvercin, haydi barış çocukları hep birlikte YENİ’ye YAŞASIN HAYAT.”
KAYNAKÇA:
– Bodur, N. (2016). “Türkan İldeniz’in Hayatı, Sanatı ve Eserleri Üzerinde Bir İnceleme”, Yüksek Lisans tezi. Giresun Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı.
– Durukan, D. (2021). “Türkân İldeniz 50 Yıl Sonra Döndü: Herkes Kendini Bir Başkası Sanıyor”, https://www.gazeteduvar.com.tr/turkan-ildeniz-50-yil-sonra-dondu-herkes-kendini-bir-baskasi-saniyor-haber-1535609. Erişim Tarihi: 17.02. 2025
– Koşar, E. (2023). Cumhuriyet’in 100’üncü Yılında 100 Türk Yazar: Türkan İldeniz’in ‘Havva Çıkmazı’. Editör: Elmas Şahin, Kadir Can Dilber. Akademisyen Kitabevi.
– Oral, Z. (2022). “Türkan İldeniz: Şiirin Rengi Solmaz!”,
https://www.zeyneporal.com/tr/yazilar/detay/turk%C3%A2n-ildeniz-siirin-rengi-solmaz/48/2472/0?LKeywords. Erişim Tarihi: 17.02.2025.
– Sönmez, Ö. (2023). “Çoktürlü Bir Söylem Olarak ‘Dünya Şiir Günü’ Bildirileri”. Rumeli’de Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi (32), 432-455. https://doi.org/10.29000/rumelide.1252771