HABER KÜLTÜR-SANAT 

GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASINDA: ‘KEMAL SUNAL’SIZ 25 YIL

3 Temmuz 2025… Kemal Sunal’ı kaybedeli tam 25 yıl oldu. Çeyrek asır geçti o sessiz, ansız, buruk temmuz sabahından bu yana. Ve o gün bugündür, her yazın ortasında Türkiye’nin hafızasında bir tebessüm donakalır. Çünkü Kemal Sunal’ı anmak, sadece bir oyuncuyu değil, bir dönemi, bir halkın gülerek yaşadığı acılarını da anmaktır. Onunla ağlamayı, onunla gülmeyi hatırlamaktır.

Kemal Sunal, sinemamızın yalnızca “komik adamı” değildi. O, halkın içinden çıkan bir vicdan aynasıydı. Şaban’dı, Garip’ti, Zübük’tü, Davaro’ydu… Ama aslında o hep Kemal Sunal’dı. Sade bir ses tonu, derin bir bakış, yarım yamalak bir gülümseme… Her filminde başka bir karakteri giyse de hep aynı özü taşıdı: Doğrudan, samimiyetten, halktan yana olmayı.

Onun yüzü, evlerde televizyon ekranlarında, yazlık sinemalarda, bayram sabahlarında çocuk seslerine karışarak büyüdü. O yüz, koca bir ülkenin “gülerken düşündüğü” hafızası oldu.

HERKESİN HAYATINA

Hiçbir oyuncu onun kadar “herkesin hayatına” dokunmadı. Her kesimden, her yaştan, her yerden insan, Kemal Sunal’ın oynadığı bir karakterde kendinden bir parça buldu. Tahta sıralarda gülen çocuklardan işçilere, memurlardan köylülere kadar… O hepimizi temsil etti. Bazen haksızlığa karşı dimdik duran bir delikanlıydı, bazen ekmeğinin peşinde bir gariban. Ama hep sahiciydi. Abartmadan, yormadan, doğrudan…

Onun sineması, aslında toplumsal hafızamızın sessiz tanığıydı. 1980’lerin karanlığında gülerek hayatta kalmaya çalıştık. Onun filmleriyle… Onun göz kırpmalarıyla… Onun “tam zamanı” gülüşleriyle…

25 YIL ÖNCE BUGÜN

3 Temmuz 2000 günü, bir uçak kalkamadı. Kalkamayan sadece uçak değildi; bir ülkenin kalbi de yere çivilendi. Kemal Sunal, en çok korktuğu şeyin –uçak yolculuğunun– tam ortasında, hayat sahnesinden çekildi. Ne yazık ki o gün, bir gülüş daha eksildi dünyadan.

Cenazesinde gözyaşıyla karışık tebessümler vardı. Herkesin ağladığı ama aynı zamanda bir repliğini anımsayıp gülümsediği o eşsiz vedaydı bu. Çünkü Kemal Sunal, sadece bir komedyen değil, bir “hal”di. Bir ruh hali… Bir milletin, hayata bakışında bir perde aralığıydı.

25 YIL SONRA BUGÜN

Onun adını taşıyan sokaklar, parklar, heykeller var. Hatta müzesi de açıldı. Ama daha önemlisi, onun hatırası hâlâ evlerin başköşesinde. Bir akşam yemeği sonrası televizyonda denk gelinen ‘Hababam Sınıfı’, ‘Süt Kardeşler’ ya da ‘Kibar Feyzo’ ile başlayan kahkahalar, onunla büyüyen nesillerin kendi çocuklarına anlattığı “Bak, bu adam kim?” hikâyeleri… Ve hâlâ her yaştan insanın ezbere bildiği o replikler…

GÜLÜŞÜ KALAN ADAM

Kemal Sunal, bir aktör olarak bu hayata veda etti ama bir his olarak yaşamaya devam etti. Onun gülüşü, Türkiye’nin en zor anlarında bile bir çıkış kapısı oldu. Umutsuzluğa karşı sessiz bir direniş… O yüzden onu anlatmak, sadece bir sanatçıyı anlatmak değildir. Bir halkın yaşama inadını, gülme direncini, içindeki çocuğu anlatmaktır.

Bugün, 3 Temmuz 2025. Onsuz 25 yıl…

Ama Kemal Sunal, hâlâ bir yerlerde güldürüyor bizi.

Ve hâlâ bir yerlerde içimizi sızlatıyor.

Onun gülüşü hâlâ direniyor zamana karşı.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar