EDEBİYAT 

NEDEN ÇOCUK KİTAPLARI OKUMALIYIZ?

Yine günlerden son yaz/ yine yaşım çocuk/ yine hangi düşün kumarı bu yırtılan/ delik deşik” – Sözü ve müziği Mabel Matiz’e ait olan ‘Yaşım Çocuk’tan…

Yaşım Çocuk’, Çukurova Üniversitesi lisans dördüncü sınıfta Çocuk Edebiyatı dersinde proje olarak hazırlanan çocuk dergisine İpek’in verdiği isimdi aynı zamanda. Ocak ayının son günleri… Anlatılası değil yaşanası, yağmurlu İzmir günlerinden… Bir yıla yakın süredir hayatımızda var olan “pandemi” ve “kısıtlı” sözcükleriyle yaşamaya alıştığımız günler… Belki de tüm duyguları en yoğun biçimde yaşadığımız bir dönem…

Kendimizle baş başa kaldığımız anlarda en çok yaptığımız şeylerden biri değil midir, geçmişe duyulan özlem, geleceğe yönelik kurulan hayaller, tamamen kendimizle alakalı yaptığımız iç muhakemeler? İşte, böyle zamanlarda hep kendime kaçarım, kendi içime… Orada öylece bekleyen içimdeki çocuğa sarılırım. O saf rüyadan hiç uyanmak istemem. O yılların büyülü dünyası canlanır gözümde. Umut dolu, mutluluk dolu, kaygının olmadığı, belki de “Hiç büyümeyeceğim” düşüncesinin hâkim olduğu en güzel zamanlar… Ruhum bir çocuk dünyası, o yıllar ise tadına doyum olmayan masallar diyarı… Sevgiyle kucaklayan, kol kanat geren, bütün güzellikleri barındıran bir masal diyarı… Şimdi belirsizliklerle dolu günlerde, yine de o günlerin izinden kopamayan bambaşka bir çocuk içimde.

Çocuklarla yetişkinlerin dünyayı algılayışı, hayata bakışı aynı mıdır? Bu bakış hangi aşamada, hangi yollarda ayrılır? Neden ayrılır? Cevapları herkes için farklı yorumlanabilir elbette. “Savruk” olan çocuk dünyasının ve “ciddi” olan büyük dünyasının varlığını tartışmak herkes için oldukça güçtür.

Akademik kitaplar içerisinde derin bir denize daldığım zamanlarda kafamı dağıtmak / kendimi toplamak için bazen farklı türden kitaplar okumayı tercih ederim. Son zamanlarda ise bu tercihimin yetişkin edebiyatından çocuk edebiyatına evrildiğini fark ettim. Her girdiğim kitapçıda, her gezindiğim internet sitesinde nedensizce çocuk kitaplarına göz atıyor, yaptığım alışverişlerde bir-iki çocuk kitabı alıp okuyordum. Elbette bunun bir nedeni olmalıydı. İçinde yaşadığım dünyadan, çocuk dünyasına kaçış mıydı bunun nedeni, yoksa ruhumu dinlendirmek için bir araç mıydı gezindiğim raflar, kitap sayfaları, bilmiyorum.

Bir gün bir kitap sitesinde gezinirken Katherine Rundell’in ‘Ne Kadar Büyük ve Bilge Olursak Olalım’ alt başlığıyla yayınlanmış ‘Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız?’ adlı kitabına rastladım. O günlerde, Anna Clara Tidholm tarafından yazılan ‘Elveda Bay Muffin’i yeni bitirmiştim. (Onun hikâyesini de bir başka zaman anlatırım.) İçeriğini inceledikten sonra kitabı almaya karar verdim. Belki de bu kitabı, içeriğinden ziyade kendimde olan çocuk edebiyatı okuma isteğini biraz daha derinden keşfetme arzusundan dolayı seçmiştim.

Bu yazıda Rundell’in kısa ama düşünceler yönünden etkili olan kitabı üzerinde durmak, yazarın çocuk ve yetişkin yazını üzerine geliştirdiği düşünceleri paylaşmak istiyorum.

Özgün ismi ‘Why You Should Read Children’s Books, Even Though You Are So Old and Wise?’ olan ve Türkçeye ‘Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız?’ adıyla çevrilen eser, ödüllü yazar ve akademisyen Katherine Rundell tarafından deneme türünde yazılmış. 74 sayfadan oluşan eser, Şiirsel Taş tarafından Türkçeye çevrilmiş, Domingo Yayınları tarafından Haziran 2020’de ilk baskısı, Kasım 2020’de ise ikinci baskısı yapılmıştır.

Yazma eylemi mi güçtür, okuma eylemi mi? Kendimle baş başa kaldığım zamanlarda aklıma takılan bir soru olmuştur her zaman. Yazılanları okuyup iç dünyamda tartışmasını yaparken ya da elime kalemi alıp sancılı geçen ilk cümleyi kurma zamanları gelir aklıma… Yine de bir cevap bulamam bu soruma… K. Rundell, adı geçen kitabında, “Okumanın kendimizi optimize etmeye yönelik kaygılı bir çabaya dönüşmemesi, her yıl ocak ayında bir çift kaliteli spor ayakkabı alıp spor salonuna üye olmak gibi bir şeye benzememesi için bütün metinler herkese açık olmalı.” (s.8) önerisini dile getirir.

Neden çocuk kitapları okumalıyız?’, ‘Şerh düşüyorum’, ‘Çocukken okumak üzerine’, ‘Çocuk edebiyatının gelişimi üzerine’, ‘Vahşi açlıklar ve kahramanca iyimserlik üzerine’, ‘Günümüz çocuk edebiyatı üzerine’, ‘Politika’, ‘Hayal gücü’, ‘Umut’, ‘Çocuk kitaplarını nerede buluruz?’ ve ‘Çocuk kitaplarının güçlü itiş etkisi’ alt başlıklarından oluşan kitap, hayatı “ciddi yaşayan” büyüklerin dikkatini çekmek amacıyla yazılmış. Genel anlamda da her yaştan insanın çocuk kitabı okumasının gerekliliği üzerinde duruyor.

Çocuk edebiyatının sadece çocuklara yönelik olmadığını belirten Rundell, bu alan üzerine yazma eylemini şu sözleriyle dile getirir:

Yazarken, aslında iki kişi adına yazıyorum: Biri on iki yaşındaki ben, diğeriyse şimdiki ben ve yazdığım kitap, birbirinden farklı ama birbiriyle bağlantılı olan bu iki iştahı da doyurmalı. On iki yaşındaki ben; bağımsızlık, tehlike, adalet, yiyecek ve her şeyin ötesinde, adımımı atar atmaz beni içine çekecek denli yoğun bir atmosfer isterdi. Yetişkin ben, bütün bunların yanı sıra başka şeyler de istiyor: korkuyu, sevgiyi ve başarısızlığı, insanın içindeki haini kabullenmeyi. O yüzden yazarken, çocukların bilmesini, yetişkinlerinse hatırlamasını tez elden ve umutsuzca istediğim ne varsa, olabildiğince az sözle anlatmaya çalışıyor, sıkça başarısız olsam da denemekten vazgeçmiyorum.” (s.3-4)

Çocuk edebiyatından yetişkin edebiyatına geçişi bir “zafer kazanma” olarak niteleyen yazar, geriye dönüşü ise “mevki kaybetme” olarak ifade etse de okuma serüveni açısından “insan yüreği(nin) tren gibi düz bir hatta ilerle”meyeceğini belirtir.

Çocuk edebiyatının uzun ve soylu geçmişi boyunca göz ardı edildiğini dile getiren Rundell, yetişkinlerin çocuk edebiyatını geri plana atmasını da “Günahı boynumuza; bence böyle yaparsak, yetişkin gözüyle okuduğumuzda farklı bir simya yakalayacağımız zenginliklerle dolu bir mücevher kutusunu ıskartaya çıkarmış oluruz.” (s.9) şeklindeki sözleriyle yorumlar. Bu alanın “yetişkin” merkezli işlevini ise şu şekilde ifade eder:

Çocuk edebiyatı başka bir şey daha yapar: Kaybettiğimizin farkında bile olmadığımız bazı şeyleri bulmamıza yardım eder. Yetişkin hayatı unutuşlarla doludur; tanıştığım insanların çoğunu unuttum, hatta beni sonsuza dek değiştirmiş olanları bile; yaşadığım aydınlanma anlarının çoğunu unuttum. Dahası, hayatımın farklı zamanlarında nasıl okuduğumu unuttum; şüpheciliği ve üslubu bir kenara bırakıp kendimi bir kitaba teslim etmeyi unuttum. Çılgın bir iyimsermişim gibi gözükme riskini göze alarak diyorum ki çocuk edebiyatı size, yüreğinizi açarak okumayı yeniden öğretebilir.” (s.43-44)

Toplumsal etkenlere bağlı olarak “On sekiz yaşına bastıktan sonra çocuk edebiyatı okursanız ayıplanırsınız.” (s.59) diyen Rundell, “ciddi yaşayan büyük dünyası”nın eleştirilerine karşı “Utanmayı reddedin”, “Başkaldırın”, “Meydan okuyun” ve “Yok sayın” sözleriyle çocuk edebiyatı okuyucusu olan yetişkinleri uyarır ve onlara şu sözleriyle yol gösterir:

Yaptığınız şeyi aptalca bir kaçış olarak görenleri yok sayın. Çünkü çocuk kitabı okumak, kaçmak değil bulmaktır. Çocuk kitapları bir saklanma yeri değil, bulma yeridir. Ruhunuzla bir çocuk kitabına balıklama dalın; bakalım orada hiç ummadığınız bir simya bulacak mısınız, bakalım kitap içinizdeki yarı unutulmuş, yarı gizli saklı kalmış bir şeyi açığa çıkaracak mı? İmkânsız ve belki-imkânsız-olmayan şeyleri istemenin neye benzediğini hatırlamak için çocuk kitabı okuyun. Çocuk edebiyatına dönün ki dünyayı iki çift gözle görebilesiniz: hem kendi gözlerinizle hem de çocukluk halinizin gözleriyle. Gözünüzü karartıp utanmayı reddedin ve karşılığında sağdan ikinci yıldızdan dönüp sabaha dek uçmaya devam edin.” (s.63-64)

Yukarıda da alıntıladığım üzere “çocuk kitabı okumak, kaçmak değil bulmaktır”, “çocuk kitapları bir saklanma yeri değil, bulma yeridir”. Bu bağlamda düşündüğümüzde çocuk kitaplarının başka şeylerin yapamadığını yaptığını söyleyebiliriz. Eğitsel yönüyle öğretmeye çalışır. İşlediği temalarla umut aşılar. Rundell’in de ifadesiyle, “çocuk kitapları der ki dünya kocaman bir yer, der ki umut kıymetli, der ki yiğitlik önemli, ince zekâ önemli, duygudaşlık önemli, sevgi önemli”. (s.47-48)

Kendi başına okumak, hiç kimsenin izini süremeyeceği sonsuz bir dünyaya adım atmaktır.” Bu sonsuz dünyada içimizdeki çocuğu da edebiyatla ve sanatla beslemeyi unutmayalım. Dilerim ki ruhum(uz), o umut dolu, güzellikler dolu, temiz dünyadan hiç ayrılmasın. Ne kadar yol alırsak alalım, içimizdeki çocuğu hiç bırakmayalım. Her ihtiyacımız olduğunda, her elimizi uzattığımızda, yerinde öylece kalan bir çocuk olsun… Çünkü benim yaşım hep çocuk…

KAYNAK:

– Rundell, K. (2020). ‘Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız?’ (Çev, Ş. Taş). İstanbul: Domingo Yayınevi.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar