POLİTİKA 

DENGE SİYASETİ Mİ, DENGELİ SİYASET Mİ?

Geçmişe bakabildiğiniz kadar geleceği görebilirsiniz!

W. Churchill’in sözüdür.

Bugünü anlayabilmek için; dünü görmek, bilmek ve dünden ders almak gerektiğini anlatır.

Churchill, Birinci-İkinci Dünya Savaşları’nda, İngiltere’nin başında bulunmuş, deneyimli bir strateji uzmanıdır.

Çanakkale Savaşları’nda, eğer karşısında Albay Mustafa Kemal olmasaydı, Birinci Dünya Savaşı’nı, iki sene önce bitirebilecek stratejik hamleler yapmıştı.

Diğer tarafta Mustafa Kemal, henüz Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce, Avrupa’daki kontrolsüz cepheleşmeyi fark etmişti. Almanya’nın “Schlieffen” planının başarılı olma ihtimali olmadığını görüyordu. Zira bu plana göre Almanların, batıda Fransa, doğuda Rusya arasında bir batı, bir doğu “mekik yaparken”, “enerjisini tüketip” savaşı kaybedeceğini görmüştü.

Yani Mustafa Kemal’e göre, Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na asla girmemeliydi! Eğer girerse, Almanya’nın yanında kaybedeceği kesindi.

Bu bir tahmin değil, hesaptı! Kaynaklarınız ve gücünüz, hedefinizin menzili ile uyumlu olmalıydı!

Ama ne oldu?

Devletin başındaki ‘İttihat ve Terakki’ iktidarı tam tersini yaptı.

Hiç bulaşmaması gereken bir savaşta, Almanya ile müttefik oldu. Almanya’nın isteği ile Ortadoğu-Kafkasya-Balkanlar bölgesinde “dokuz ayrı cephede” savaşa girdi.

Doğal olarak bu kadar geniş alanlarda dört yıl süren bu savaşı yürütmeye “gücü ve kaynakları” yetmedi.

Yenildi ve yıkıldı.

Bu hazin sona gidişte iki büyük strateji hatası vardı:

Birincisi, o dönem, güçlü Avrupa devletleri arasında takip edilen “denge” siyasetiydi. Oysa denge siyaseti izleyecek kadar bile gücü yoktu Osmanlı’nın. Zira Avrupa’nın “hasta adamı” olmuştu çoktan.

İkincisi, Almanya ile olan ortaklık, asla bir “ittifak” olmamıştı. Bu ortaklığın tarifi; Alman çıkarları için Kafkasya’dan Galiçya’ya dokuz cephede Mehmetçiği savaş cephelerine sürmek ve kırmak olmuştu.

Örneğin, Sarıkamış cephesi!

Sırf bir kısım Rus kuvvetlerini bu bölgeye (Doğu Cephesi) çekip, Avrupa cephelerinde Almanya’nın elini rahatlatmak uğruna 60 bin Mehmetçik, karda donup şehit oldu.

* * *

Bu uzun girişi niçin yaptım?

Bugünü anlamak için dünü bilmek gerekir” demiştik yazının başında.

Bugünü anlayabilmek için geçmişe gittik.

Geçmişe ait ders alınması gereken bir dönemi, izlenen siyaset (denge siyaseti) ve bu siyasetin kaynakları (ve dolayısıyla gücü) bakımından kısaca hatırladık.

Şimdi bugüne dönelim:

Bir Osmanlı özlemi var hâlâ.

Eski Osmanlı coğrafyasındaki alanların hepsine gösterilen bir ilgi.

Yine bir denge siyaseti uğraşısı…

ABD-AB-Rusya arasında dönüp duruyoruz.

Libya, Irak ve Suriye’de dokuz yıldır devam etmekte olan bir iç savaş…

Müdahil oluyoruz.

Oluyoruz; ama cepheleşme ne durumda?

ABD ve AB ile cepheden karşı karşıyayız.

Katar hariç, Ortadoğu’da dostumuz yok. Mısır-Suudi bloku bizden nefret ediyor.

Rusya ile Libya’da karşı cephelerdeyiz. Suriye’de müttefik gibiyiz; ama koordinatlarını verdiğimiz konvoyumuz vuruluyor İdlib’de.

İdlib tam bir bilmece. Daha şimdiden üç gözlem noktamız, rejim toprakları içinde kalmış halde.

İran ambargolar altında ezilmiş, halk sokaklara dökülmekte.

Doğu Akdeniz suları kaynamak üzere! Bölgedeki doğalgaz ve petrol rezervleri, emperyalist iştahları kabartmakta…

Bu bölgede Katar bile müttefik değil.

Doğu Akdeniz’de 12 ülkeye ait donanma dolaşıyor.

Durum oldukça hassas!

* * *

Peki, ordumuz ne durumda?

Suriye’de üç ayrı bölgede, Irak’ta, Libya’da, Kafkasya ve Afrika’da farklı coğrafyalarda konuşlanmış yine.

Donanma; Doğu Akdeniz’de 7/24 tam mesaide.

Şimdi anlaşılan, Libya seferleri de başlamış.

Türk Hava Kuvvetleri, pilot eksiğini hissettirmeden Irak’tan Ege’ye kadar her yere yetişmeye çalışıyor.

Jandarma aylardır dağlarda.

PKK terörü ile 36 yıldır devam etmekte olan bir mücadele.

Diğer yanda:

2004 Şemdinli davası, 2005 Atabeyler çetesi davası ile başlayan; Ergenekon-Balyoz davaları derken; 15 Temmuz hain kalkışma ile devam eden asimetrik operasyonlar ile ordumuza vurulan ağır darbe…

10 yıllık FETÖ darbesi ile ağır hasar almış, yetişmiş (kurmay) kadroları önemli ölçüde tasfiye olmuş ordumuzun gücü ne durumdadır?

Daha da önemlisi, bunca coğrafyaya yayılmış cepheler düşünüldüğünde, ordumuz, ekonomik olarak kullanılmakta mıdır?

* * *

Ya kaynaklarımız ve ekonomi?

Ekonomimiz kırılgan.

İç ve dış borç ve borçlanma ihtiyacı yüksek.

2011’den beri, dört milyon civarında bir Suriye nüfusunu beslemekteyiz memlekette.

Döviz kurları hassas… Rahip Brunson olayı, döviz kurları için kötü bir test oldu.

Reel enflasyon ve yoksullaştığımıza dair tartışmalar bitmek bilmiyor.

Büyüme verileri hiç keyif vermiyor.

İşsizlik ve özellikle genç işsizlik oranları düşündürücü…

Gelir dağılımı adaleti üzerine ağır eleştiriler yapılıyor.

* * *

Sözün özü şudur:

Çok geniş coğrafyalara dağılmış haldeyiz. Kırılgan ekonomimizin bu yükü taşıması hiç kolay değil. Toparlanmak ve sınırlarımıza çekilmek düşünülmeli.

Denge siyaseti” yerine “dengeli siyaset” izlenmeli. Gücümüz ve kaynaklarımıza göre bir siyaset olmalı bu. Ortadoğu’nun mezhep cepheleşmesinden uzak ve milli güvenlik, önceliklerimizle sınırlı kalmalı. Kısa vadede, Suriye ile temaslara başlayıp bu ülkenin “bütüncül siyasi yapısı” ile “terör koridoru kesilmeli”, buradan tasarruf edeceğimiz güç Doğu Akdeniz’e ve Ege’ye yönlendirilmeli.

ABD, AB ve Rusya ile yeni bir siyaset ekseni oluşturulmalı. Bu siyaset, sadece kendi ulusal güvenliğimize odaklanmalı.

Müttefikimiz gibi görünen “Dostum Putin”in ne yapacağı belli değil! Ukrayna ziyareti yapılırken İdlib’de askerimizin vurulması iyi okunmalı. Benzer şekilde, azilden kurtulan diğer “Dost Trump” da karmakarışık! Bir gün mektup yazıp tehdit ediyor, öbür gün başka bir şey…

Demem odur ki oturup bir düşünelim:

Bu kritik coğrafyada devlet olmanın bir maliyeti vardır.

Bu maliyet yüz yıl önce de vardı, hâlâ da var.

Hamaset değil, hesap yapmalıyız!

Denge siyaseti” yerine “dengeli siyaset” izleyelim.

İttifak yapalım derken taşeron olmayalım.

Kaynaklarımızı ve gücümüzü “ekonomik” ve “hesaplı” kullanalım.

Tarihten ders alalım ki tekerrür etmesin.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar