EDEBİYAT 

DÜNYA EDEBİYATINDA FANTASTİK/BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK

Fantastik, 17’nci yüzyıldan sonra edebi eserlerde yer almaya başlamış bir kurgulama türdür. İngiliz korku romanlarında yer alan doğaüstü varlıklar, canavarlar, hayaletler roman kurgularının içine geçmiş ve böylece gerçekliğe aykırı durumlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Tam anlamıyla 18’inci yüzyılda Fransa’da edebi bir tür olarak kabul edilmiştir. 20’nci yüzyılda ortaya çıkmaya başlayan ve yeni edebiyat biçimlerine uyum sağlayarak değişikliğe uğramış ve sadece perili evleri, şatoları, şeytanları anlatan bir tür olmaktan uzaklaşmıştır.

Bu kurgulama türün yaygınlaşması, 1634’te Kepler Samnium’un ‘Rüya ve Cyrano de Bergerac’ın Öteki Dünyası’ adlı eserinde Nodier’in 1920’li yıllarda kurduğu çılgınlar okuluyla fantastik anlatıların tanınmasını sağlamıştır.

Fransız yazar Gerard de Nervalle, ‘Kırıntılar Perisi ve Smarra’ adlı eserinde rüyayı ve korkuyu ögelerle fantastiği beraber kullanmıştır. Barbey d’Aurevilly’nin yazdığı ‘Şeytansılar’ ve ‘Viliers de I’isle-Adam’ın Zalim Hikâyeleri’ adlı eserleri fantastik türün ilk eserleri olarak kabul edilirler.

Bunlarla beraber L. Carrol’un 1865 yılında yazdığı ‘Alice Harikalar Diyarı’nda’ adlı eserinde fantastik kurgunun ilk motiflerine rastlayabiliriz. 18’inci yüzyılın sonunda Jocques Cazotte’nin yayınlanan ‘Âşık Şeytan’ ve William Backfor’un ‘Vathek’ adlı eserleri dikkat çekici eserlerdendirler.

Sürrealizm akımının etkisiyle rüya ve gerçek arasındaki sınırlar kalkınca fantastik kurgunun ortaya çıkmasında romantizm ile sürrealizmin akımlarının birleşimi de etkili olmuştur.

18’inci yüzyılın sonu ile 19’uncu yüzyılın başlarında modern anlamda görebileceğimiz fantastik kurgulu eserler yayınlanmaya başlanmıştır. William Morris’in ‘The House of Woltings’ adlı eseri, bu türdeki eserlerin ilklerinden sayılabilir. Daha sonraki dönemlerde Edgar Allen Poe yaptığı çalışmalarla fantastiği akla yatkın bir edebi tür haline getirmeye çalışmıştır diyebiliriz. Tanınmış büyük yazarların bu türe yönelmesi, fantastik türe hem ilgiyi hem de merakı artırmıştır.

18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda fantastik edebiyatın yayılma alanı genişledi, belirli türlerden ayrılıp asıl temasına ulaşmış oldu. Bu zaman diliminde ortaya çıkan gotik edebiyattan özellikle Poe’nun çalışmalarıyla beraber fazlaca etkilenmeye başladı. 20’nci yüzyılın ikinci döneminde adeta altın çağını yaşadı. Farklı alanlardan birçok kişi fantastik türe yönelmeye başladı.

20’nci yüzyılda J. R. R. Tolkien’in, ‘Yüzüklerin Efendisi’ adlı üç ciltlik romanıyla fantastik edebiyatın modern esaslarını belirleyen kişi olduğunu rahatlıkla dile getirebiliriz. Bu romanlar ‘Barbar’, ‘Germen’ ve ‘Kelt’ efsanelerinden esinlenerek ortaya çıkarılmış romanlardır.

K. Rowling, ‘Harry Potter’ serisiyle 21’inci yüzyılın en başarılı fantastik kurgulu ürünlerini vermiştir. Filme çekilen bu romanlar, bir çocuğun gerçek dünyadan hayaletlerle dolu bir dünyaya geçişini anlatmaktadır. Robert Jardan, ‘Zaman Çarkı’ adlı eserini on iki kitapta bitirmeyi düşünür ve bu eserin Yüzüklerin Efendisi’ne benzerliğinden bahsedebiliriz. Yazar bunu ilgi çekmek için bilinçli yaptığını dile getirir.

Mercedes Lockey’in ‘Hanedan Büyücüsü’ üçlemesi, tepelerde yaşayan ermiş Tayledrosları, kuş fordlarını, kuş leydilerini, büyü kalkanlarını kullanarak fantastik topraklarda yaşayan fantastik bir anlatıyı ortaya çıkarır.

Terry Pratchett, ‘Diskdünya’ eserinde fantastiğe ölüm, yaşam, sistem eleştirisi ve felsefi sorunları mizahi bir dille ele alır. Burada asosyal insanların dünyası yansıtılır.

Daha sonraki dönemlerde Ursula K. Leugin’in ‘Mülksüzler’ eseri bilim kurgunun önemli eserlerinden birisi olacaktır. Robert Antony Salvatore’un ‘Margaret Weis ve Track Hickmen’ çifti, Steven Brust’ın ‘Vlad Tartas’ serisi, C. S. Levis’in ‘Narnia Günlükleri’ serisi bu türün önemli ürünleri olduğunu söyleyebiliriz.

Tabii unutmadan değinmek gerekir ki dünyaca ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez ve onun ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ eserini anmadan geçmek mutlaka yazıyı eksik bırakacaktır.

Arap edebiyatının Nobelli yazarı olan Necip Mahfuz’un ‘Binbirinci Geceden Sonra’ adlı eseri fantastik kurguya örnek verilebilecek önemli bir eserdir. Romanın olayları Şehrazat’ın zalim Şehriyar’a anlattığı masalların bittiği yerden başlar. Burada cinler olay örgüsünün gelişimi içinde önemli bir yer tutarlar. Türk edebiyatı özelinde de ismini sayabileceğimiz yazarlar da vardır. Aziz Efendi’nin ‘Muhayellat’ adlı eseri bu türün şu ana kadar bilinen ilk eseridir. Aziz Efendi’nin yanına başlıca Latife Tekin, Nazlı Eray, İhsan Oktay Anar ve genç yazarlarımızdan Barış Müstecaplıoğlu’nu sayabiliriz. Yazımızı, Barış Müstecaplıoğlu’nun aşağıdaki alıntısıyla sonlandıralım.

Barış Müstecaplıoğlu, dünya edebiyatındaki önemli fantastik yazarlarını şu nitelikleriyle yorumlamıştır:

Fantastik kurgu denince akla ilk gelen yazarlardan Weis-Hickman çifti anlattıkları öykülerde macera boyutunu ön planda tutmuş, Ursula K. Leguin edebi yönüne ve işlediği temalara ağırlık vermiş, Tolkien, Eddings, Robert Jordan gibi yazarlar ise hayal gücü ile edebiyatı dengelemeye özen göstermişlerdir.

A. Salvatore, Kara Elf üçlemesinde bize dünyayı kötülerin gözünden göstermiş, Steven Brust, Vlad Taltos romanlarında sosyalist devrimciliği sergilemekten kaçınmamıştır. Hatta Terry Pratchett gibi türe eğlenceli bir bakış açısı katanlar, her üç sayfada bir yüzümüze geniş gülümsemeler konduranlar bile olmuştur. Tüm bu yazarlar, fantastik kurgunun ayırt edici noktalarına sadık kalmış, ama kendi roman anlayışlarının ve okurlarına yaşatmak istedikleri duyguların yönlendirmesiyle, bizlere birbirinden çok farklı lezzetler sunmuşlardır.

Şurası kesin ki her türün başyapıtları sayılıdır. Ama her türün olduğu gibi fantastik kurgunun da değerini, çoğunluğu oluşturan vasat örnekleri değil, başyapıtları belirler. Metinlerini ‘eleştirel’ olarak tanımlayan Pratchett, büyümek ve ölüm korkusu gibi temaları işleyen Leguin ve en önemli örnek olarak Tolkien benzeri yazarlar, okurlarını yarattıkları dünyalarda fantastik yolculuklara çıkarırken, edebiyattan uzak düşmemeyi de başarmışlardır.” (*)

(*) Barış Müstecaplıoğlu, ‘Fantastik Kurgu ve Bazı Tanımlar’, Kitap-lık 61, Mayıs 2003, sayfa 116-117.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar