PED, FARELER VE ASFALT
REKREATİF BAKIŞ
-BÜYÜKADA-
Günlerdir ülkece yaşadığımız acılarla ve çaresizlikle başa çıkmak için bugün yürüyüş yapmak istedim. Vicdan azabı çekmemek için de kendime şöyle söyledim: “Nihayetinde kendimize bakmazsak, başkalarına nasıl bakacağız?”
Yürüyüş yaptığım ana yoldan orman yoluna girdiğimde, menopozun ne iyi bir şey olduğunu düşünmekteydim. Kendi adıma bana nefis bir özgürlük vermişti menopoz. Fakat işte yaşamdan kopamıyor ya insan, bir anda aklıma depremzede kadınlar geldi!
Birkaç kısa kayıt izlemiştim, gözlerimin önünde geçti yürürken. O kayıtlarda konuşanlar, depremden beri yıkanamadıklarından söz ediyorlardı.
15 gün!
Üstelik normal ve temiz koşullarda değil; toz toprağın içinde…
15 gün…
Deprem 13 milyon nüfusluk bir coğrafyayı etkiledi. Bunlar içinde binlerce insan sokaklarda, evsiz veya evlerine giremiyor. Bunların en az yarısı kadın ve bu kadınların en az yarısı son 15 günde regl oldular!
Susuz.
Konulan tuvaletler yeterli sıklıkta lağıma boşaltılmadığından, dışarı pislik akmaktaydı. Bu da izlediğim kayıtlarda vardı ve izlerken içim acımıştı!
Ve o tuvaletlerde regl olan bir kadın! Susuz.
Yobaz dinci dernek, vakıf ve belediyelerin ped diye açıkça yazıp da, hijyen ürünler arasında istemediği ve bir kadın için en temel ihtiyaçlardan biri olan ped olmadığında ve olsa bile susuzlukta bir kadının regl dönemi kapabileceği hastalıkları bir düşünün!
Bir başka kayıtta ise çocuklar başta olmak üzere, yıkanamamaktan insanların başına bit düştüğü söyleniyordu. Bu koşullarda nasıl yayılabileceğini bir düşünün!
Hatay’dan bir tanıdık, “Binalar yıkılınca her yeri fareler sardı. Binalarda ne çok fare varmış.” dedi. Lağıma boşaltılamayan tuvaletler varken, nasıl hastalıklar yayılabilir çevreye, bir düşünün!
O fareler, çıkarılamayan ölülerimizi de yemekteler belki?
Trajediye bakın!
O farelerin çadırsız insanları nasıl uykusuz bırakacağını, bazılarını ne denli korkutacağını bir düşünün!
Konu sağlık olunca…
Henüz tam anlamıyla depremzedelere çadır bile sağlanamamışken, bu hükümetin korona sırasındaki beceriksizlikleri de bilince…
Zor günler gelecek, belli.
Bugünden önlemler alınamazsa, yazın belki de hastalıklar artacak sıcaktan?
Az önce şu çok çok acı haberi okudum: Kızılay, depremzedelere son kullanma tarihi geçmiş gıda dağıtmış. Son tarihi geçmiş…
Oysa şahsı “hurmalı manda yoğurdu” yediğini kendisi söylemişti!
1100 odalı Külliye’de.
Günlük 40.000.000 TL harcarken.
Son tarihi geçmiş gıda!
Depremzedelere dağıtılmış…
Bu arada, Kızılay’ı soran Kılıçdaroğlu’na Erdoğan, “Be ahlaksız, be namussuz, be adi…” demişti.
Herhalde, Kızılay üzerinden Ensar ve Bilal Erdoğan’ın ABD’deki vakıflarına aktarılan 8 milyon dolar da gündeme gelecek diye telaşlandı?
Bir başka haberde ise şu denmekteydi: “Bahçeli ve Erdoğan’ın geçeceği yola asfalt döküldü!”
Yazıktır…
Toz yutmasınlar!
İnsanlarımız 15 gündür duşsuz, banyosuz, çadırsız…
Kadınların pedi yok.
Fareler ortalıkta.
Ama geçecekleri yola asfalt döküldü!
İtibardan tasarruf olmaz diyordu, bu trajedide bile tasarruf yapmadı!
Sonra dönüp “Asgari bir yıl istiyorum” dedi Erdoğan.
Milletten asgari bir yıl daha istedi.
Asfaltta giderken, milletin vereceğini mi sandı, bilemem?
Ama o manda yoğurdunu yemeyecekti.
Hurmalı.
Bizler pedsizliği, fareleri ve asfaltı hiç unutmayacağız.
O hurmaları hiç unutmayacağız!