GEÇ KONUŞAN ÇOCUKLAR
REKREATİF BAKIŞ
-BÜYÜKADA-
Bir süredir, özellikle 2018 sonrası doğan çocuklarda, konuşmanın geciktiğine dair bilgiler alıyorum. Bu o kadar çok dile geliyor ki, bu konudaki düşüncelerimi, psikoloji ve sosyoloji okumuş bir eğitmen olarak dile getirmeyi istedim.
Öncelikle iletişim, beynimizin önkorteksi geliştikten sonra stratejik düşünmeyi de sağlayan müthiş bir araçtır. İnsanın bilinçli olması, bilgeliği, sorgulayan, zeki bir varlık olması önkorteksiyle doğrudan bağlantılıdır. O halde şu sorulabilir: İnsan iletişim ve önkorteks öncesi nasıldı?
Evrimsel açıdan önce sürüngen beynimiz vardı. Bu beyin yer, içer, ürer, kalp atışı ve nefes gibi yaşamsal fonksiyonları gerçekleştirir; kısaca varlığın devamını sağlardı. Neredeyse bitkisel hayat gibi! Bu seviyede insanın iletişmesinden söz edilemez; sadece genetik bilgi aktarımı söz konusudur.
Ardından ve zamanla gelişen amigdalamızla birlikte duygu varlıklara dönüştük. Bu duygu varlık depremden veya meteordan korkan, sevgiliğini kıskandığı için kavga eden, avlanabildiğinde mutlu olan, yakını öldüğünde acı duyan insandı. Depremden korkuyordu ama korunmanın yolunu henüz düşünecek zekâya sahip değildi ve sebebi de bilimsel olarak açıklayamadığından kendine bir deprem tanrısı yaratmıştı!
Bu duygu varlık iletişimde henüz kelimeleri kullanmıyordu ama yaşadıklarını anlatabilmek için mağara duvarlarına resimler yapıyordu. Eski Mısır yazısı, Çin veya Japon yazıları, Türk tamgaları, Şamanik resimler gibi eskiye ait bugünkü veriler bize o dillerin veya ırkların ne kadar eskilere gittiğini de göstermekte!
Bugün bildiğimiz iletişimin oluşmasıyla insan, örneğin elma resmi yapmak yerine elma kelimesini yazmayı keşfetti! Böylece soyut düşünceye de geçmiş oldu. İşte bu soyut düşünce, önkorteksin, yani stratejik düşünen beynin gelişimini de sağladı. Artık insan bitki ve hayvan seviyesinden bugün anladığımız zeki varlığa dönüşmüştü!
Bu aşamada hâlâ depremden korkan ama aynı zamanda depremi sorgulayan, araştıran, dünyanın tektonik hareketliliğini bilen, depremi tanrıya bağlamayan ve depreme karşı önlem alan zeki bir varlıktı insan!
Buraya kadar beynin evrimsel gelişiminden bahsettik. Elbette genetik anlamda veya hamilelik ya da doğum sırasında yaşanan bazı şeyler, insan zekâsını etkilemekte! Örneğin akraba evliliklerinde, genetik hastalık riskleri yükseldiği için, doğan çocukta zekâ geriliği olabilmektedir. Ya da kullanılan ilaçlar, hamile kadının hormonal veya psikolojik yapısı, hamilelik yaşı, ebeveynlerin sigara kullanımı, beslenme gibi bazı etmenler beyni olumsuz etkileyebilmektedir. Son olarak erken doğum, doğum sırasındaki komplikasyonlar, doğumdan hemen sonra oluşabilecek bazı hastalıklar doğan bebekte beyin hasarlarına sebep olmaktadır.
Otizm, hiperaktivite, down sendromu, serebral palsi bunlardan bazıları ve bunlar hepimizin bildiği üzere, insanın iletişimini doğrudan etkileyen durumlardır.
Bunların olmadığı durumlarda; yani çocukta herhangi genetik veya doğum sırası ve sonrasında oluşan herhangi sebep olmaksızın konuşma gecikmesi oluyorsa, işte orada yeni çağın getirdiği bambaşka bir durumun sonucuyla karşılaşmaktayız!
Bugün 40’lı yaşların üzerinde olan herkes, çocukluğunda sokaklarda oynamış, tüm duyularını – duyma, görme, dokunma, tatma, koku alma – tam anlamıyla kullanmış, hazır oyuncaklar yerine elinde olanla yaratıcı oyunlar keşfetmiş, masallar dinlemiş ve kitaplar okumuş, Heidi, Keleoğlan, Tom & Jerry vb. çizgi filmlerde veya genel olarak dizi ve filmlerde sosyal hayatı anlatan konuları ve olayları izlemiştir.
Yani o dönem çocuklar “iletişimin gelişmesi için” her an yaşamla, insanlarla, komşularıyla, yaşıtlarıyla etkileşim halindeydi. Bu etkileşim, karşılıklı olduğunda gelişen ve çocuğu da etrafıyla iletişmek ve sosyalleşmek için zorlayan bir unsurdu.
Oysa bugün, ebeveynlerin kendi rahatlığı için daha minicikken çocukların eline verilen ve içlerinde iletişimden ziyade sözsüz görsellerin veya oyunların yer aldığı tabletler söz konusu! Günümüzde çocuklar sokaklarda her duyuları gelişecek oyunlar oynamıyorlar; hijyen takıntılı ebeveynlerin korumalı evleri ve kapalı AVM’lerde sosyal etkileşimsiz ama vitrinlere bakma, gördüğünü alma ve alamadığında da ağlama krizine girdikleri hayatların içinde zorlanmadan, kendileri için çaba harcamadan büyümekteler!
Bugünkü çocuklar deneyim yaşayamıyorlar! Oysa öğrenme başlı başına deneyimdir! Artık çocuklar belli rutinler içinde, sürekli tekrar ettikleri oyunlar arasında sanal bir dünyada yaşamaktalar ve kanımca metaverse denilen gelecek bu durumu daha da kötüleştirecek!
Bugünkü çocukların geç konuşmasından daha doğal ne olabilir ki?
İletişmek zorunda değilsen, neden iletişimi öğrenesin?
Fakat değerli okurlar, önkorteks iletişimle gelişmiştir. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın. İletişemeyen çocuk, önkorteksi yeterince ve olması gerektiği gibi gelişemeyen çocuktur. Bu çocuk sormaz, sorgulamaz, merakla öğrenmez, araştırmaz, hedef koymaz, gelişmez, stratejik düşünemez, kendisini koruyamaz! Bu çocuk, amigdala beyinli insana benzer. Örneğin istediği olduğunda mutlu, olmadığında agresiftir. Bu agresiflik bazen fiziksel şiddet, bazen ağlayarak istediğini elde etme gibi farklı şekillerde görülür.
Tersine evrimdir bu!
50 yaşından sonra kariyer değişikliği yaparak rekreatif terapist olmamın en temel sebeplerinden biri, tüm dünyada etkisini gösteren bu “etkileşimsizliğin” getireceği sorunlara şimdiden bir önlem alabilme isteği idi.
Sözün özü, geç konuşan bir çocuğunuz varsa ve bu tanımlı bir duruma bağlı değilse, çocuğunuz etkileşimsiz, özgüvensiz, tembel bir hayatın içinde amigdala beyniyle yaşamaktadır! Lütfen en kısa zamanda silkinin, kendinize gelin ve çocuklarınıza vakit ayırın, onlarla iletişin, onları zorlayın, yaşamın içinde etraflarındaki her şeyle etkileşimde bulunmalarını sağlayın, koşun, oynayın, deneyimler yaşatın onlara! Kendi rahatınız ve güvenlik ihtiyacınız için çocuklarınızı geleceğin köleleri haline getirmeyin. Koşullarınız buna el vermiyorsa, mutlaka bir rekreatif terapist ile görüşün. Konuşmayan çocuğunuz birkaç ay içinde konuşmaya başlayacaktır!
Fakat ne yaparsanız yapın, “geç konuşan çocuk” olarak çocuğunuzu sorgulamayın; “benim etkileşmediğim ve iletişmediğim çocuğumda konuşma gecikmesi” olarak kendinize gerçeği söyleyin…