TOPLUM 

SİZİ GİDİ KOMPLOCULAR…

“Filozoflar, dünyayı yalnızca çeşitli şekillerde yorumlamışlardır: Oysa sorun onu değiştirmektir.” – Karl Marx  Bileni / bilmeyeni, uzmanı / uzman olmayanı bütün dünyanın konuştuğu tek şey koronavirüs doğal olarak. Olayın teknik boyutunu ya da bilimsel yanını anlatacak değilim. Zaten ne bilim insanıyım ne de teknik eleman; hatta teknik elemanlığı geçtim, personel bile olamadım. Şimdilik lümpen proleterliğe devam. Neyse… Sosyal medya, hastalıkla ilgili sayısız yalan yanlış bilginin, virüsten daha hızlı yayılmasını sağlıyor. Bunlardan benim hedefimde olanlar; “somut olayların somut tahlilini” yapmaktan fersah fersah uzak komplo teorisyenleridir. Bunlar ve “üst akılcılar”, mevcut olayları…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

VİRÜSLERİN MAKÛS TARİHİ VE KONFÜÇYÜS AHLAKI

Gezegenimizi kasıp kavuran ve adına da koronavirüs (COVID-19) denilen salgınla ilgili kafa yorma oranı maksimum seviyeye ulaşmış durumda. Konunun sıkıcılığı herkesin bir şekilde virüs üzerinden bir yerlere varma çabasından kaynaklanıyor. Tarihte onca devlet adamının, düşünürün, toplumsal olayın alamadığı yolu yeniyetme bir virüse yüklenen misyonla alma çabası enteresan bir çaba. Kimi yerde insanlığın geldiği noktayı küçümseyici de bir çaba. Elbette ki bu salgın ilk olmadığı gibi son da olmayacak. Ancak insanlığın hanesine “zararın neresinden dönülürse kâr sayılacak” bir durum olarak not edilecek. Kalanlar; olanları ve ölenleri unutacak. Kayıtlara geçmiş ilk salgın…

Devamını Oku
TOPLUM 

KORONAVİRÜS GÜNLERİNİ YAZMAK, NOT ETMEK, KAYIT ALTINA ALMAK (1)

Çin’in Wuhan kentinde başlayıp kısa sürede dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (COVID-19) salgını, gelecekte bize, geriye dönüp baktığımızda “inanılması güç” yaşanmışlıklar bırakacak. Mutlaka ki bugünler, birçok edebiyat eserine konu olacağı gibi sinema eserlerinde de işlenecek. Ve 21’inci yüzyılın 20’nci yılında karşı karşıya kaldığımız bu durum, acı ve gözyaşıyla yoğrulmuş bir “olgunluk” da armağan edecek bizlere. Kendimizi alabildiğimiz ölçüde karantina altındayız şimdi. Dışarıda “ölüm baharı” soluk alıp veriyor. Ölü sayısı gün gün artarken yaşadıklarımız ürkütücü bir tablo ile karşı karşıya bırakıyor bizi. “Bugünler de geçecek elbet” diyoruz: “Ama hiçbir şey eskisi…

Devamını Oku
TOPLUM 

KARA ÖLÜM VEBADAN KORONAVİRÜSE

Dünyayı yine bir ölüm korkusu sardı. Nasıl sarmasın ki… Tarihe şöyle bir baktığımızda salgınlarda ölen insan sayısının korkutucu boyutlarını görebiliyorsunuz. Dünya bunu çok ciddiye alıyor. Çünkü tarihsel bilgi birikimi, özellikle de ülkeyi yönetenlerin olmazsa olmazıdır. Bu salgın bize şunu gösterdi: Ciddiye alınmayan bir sorun katlanarak büyüyor. Bilimden uzak tevekkül anlayışının umursamazlığı nedeniyle çağdaş değerleri benimsemiş olan toplum kesimi korkulu bir bekleyişte. Tarihsel olayları bile algılayıp ders çıkartmak gibi bir niyeti olmayan, insana değer vermeyen, kaderci bir kültürel altyapıyı barındıran zihin yapısındaki insanların kayıtsızlığı başımıza gelecek felaketin ağır bir bedelinin olacağı…

Devamını Oku
TOPLUM 

KORONAVİRÜS GÜNLERİNDE BİRAZ ONDAN, BİRAZ BUNDAN, BİRAZ ŞUNDAN…

Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ölüm virüsü Korona’nın 4 ayda dünyayı böylesine kasıp kavuracağını elbette kimse tahmin edemezdi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 11 Şubat’ta koronavirüs kaynaklı bu salgın hastalığa ‘Covid-19’ adını verdi. WHO Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, ‘Covid-19’un ‘Corona’nın Co’su, ‘Virus’un Vi’si ve ‘hastalık’ kelimesinin İngilizcesi olan ‘Disease’nin D’sinden türetildiğini söyledi. Dünyayı etkisi altına alan ve resmi açıklamalara göre şimdilik 30 bine yakın insanın yaşamını yitirdiği, sonraki süreçte ekonomiden politikaya kadar birçok alanda “artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” kanaatinin insanlarda oluştuğu bir dönemden geçiyoruz. Kimilerine göre ise,…

Devamını Oku
TOPLUM 

DOĞANIN ÖLÜMCÜL TÜKÜRÜĞÜ

Sanatçı ve edebiyatçının görevi, en zor zamanlarda topluma ışık saçmak, karanlığa bir mum yakmaktır. Hayatın da, hakikatin de hep iki yüzü olmuştur. Sanatçı, hayatın ve hakikatin güzel yüzünü görebilendir. Düşmanının bile iyi tarafını görmeye çalışır. Bu düşünceyle diyorum ki insanlığın kurtuluşuna inanmıyorum, belki sanatla yok oluşunu geciktirebiliriz. Bu nedenle yazıyorum. Yaşadığımız acılı günlerimizde insanlığın başına gelen felaketin öteki yüzüne bakmak istiyorum. İnanıyorum ki çoğu insan teselli bulacaktır. Özellikle ezilenler, sömürenler, zulüm görenler, yok sayılanlar, dünya üzerinde bir dikili ağacı olmayanlar, aç bırakılanlar, yersiz ve yurtsuzlar… Ve denilebilir ki can tatlı;…

Devamını Oku
TOPLUM 

EN ZAYIF HALKA

Toplumların davranışları doğal afetler, savaşlar, salgın hastalıklar gibi toplumun tamamını etkileyen durumlarda gün yüzüne çıkar. “İnsanlar, bilgi ve sezgi gücünü eğiterek insan olur” diye yazmış Niyazi Kahveci, ‘Sistematik Düşünme’ kitabında. Varlık olmaktan insan olmayı böyle anlatarak başlıyor kitabına yazar. Uzun yıllar içerisinde insanların “insan olma” özelliklerini yok eden acımasız kapitalist düzen nihayet “en zayıf halka” olanları gözden çıkarmaya başladı. Hızla yayılan koronavirüs salgını, Avrupa’nın her yanına yayıldığında nasıl çaresiz olduklarını dünyanın gözleri önüne seriverdi. İnsanlık kendi tecridini yarattı! Doğal hayatın yok edilmesi, denizlerin akarsuların acımasız insan saldırısıyla darmadağınık hale gelmiş…

Devamını Oku
TOPLUM 

SİYAHLA BEYAZIN ARASINA GRİ GİRDİ

Bir gece vakti küçük çam ormanına bakan evimizin balkonunda geceyi dinliyordum. Gecenin sessizliğini, rüzgârın serin üflemesini bir baykuşun çığlığı kesti. Baykuşun bağırtısını durup dinlemeye başladım. Birilerine bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Benim arkamda bulunan evlerin çatı katlarından birinde ona yanıt veren birden fazla baykuş yavrusunun cıvıltısı vardı. Baba baykuş seslendikçe yavru baykuşlar ona yanıt veriyorlardı. Hem bu durumu fark etmiş olmaktan hem birbirlerini görmeseler de seslerinin her iki tarafa da güven vermesinden çok etkilendim. Seslerin de renklerin de dili olduğunu bir kez daha anımsayıp içinde bulunduğumuz çağın zaman diliminde ne…

Devamını Oku
TOPLUM 

‘ANNEM’ FİLMİNİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI VE KADINLAR GÜNÜ

İstanbul’dan sonra daha küçük bir kasabada bir yaşam seçince bazı sosyal faaliyetler de güncel şekilde takip edilemiyor. Bu çok sorun değil. Büyük bir şehrin hayatından sonra amaç da tam olarak daha sakin, daha yavaş tempolu bir hayattı. Düşünmek için vakit çok. Böyle olunca insan kendini bu değişimde ele alıyor ve baştan sona tüm yaşamını, yaşadıklarını, yaşayamadıklarını sorguluyor. Keşke demeyi hiç sevmedim ve demiyorum da. Bu sorgulamaları geleceğe ayna olarak aklımda tutuyorum. Geçmişe yapılabilecek bir müdahale olmasa da geleceği planlamada etkili bir durum oluşuyor. Bazen bir kitap bazen de bir film…

Devamını Oku
TOPLUM 

MEHMETÇİKLERİMİZİ UĞURLARKEN

Balkonumuzun köşesinde kendiliğinden filizlenip çıkmış, günden güne boy vermiş bir kayısı ağacımız oldu. Geçtiğimiz bahar ilk defa çiçek açtığında meyve de verir mi acaba diye çok gözledim; ama o serilip serpilip salınmaya devam etti. Anladım ki başka baharları bekleyeceğim. Bahçemizdeki ağaçların hepsinin yapraklarının rüzgârlarla ve soğuk havaların etkisiyle teker teker döküldüklerini gözlemlemiştim. 10-15 gün önceydi, çamaşır sermek için balkona çıktığımda kayısı ağacına gözüm kaydı. Benim nazlı kayısı ağacımın kuru dallarından birisinde inatla tutunmuş bir yaprak kalmıştı. Durup seyrettim onu. Denizden gelen bir rüzgâr esintisinin yaprağı titrettiğini ve sonra da yere…

Devamını Oku