POLİTİKA TOPLUM 

TFF, ALMANYA’YA YÜZLERCE DAVETLİ GÖTÜRDÜ; 36’SI GAZETECİ

Futbol, Türkiye’de davetli gazeteciliğin en yaygın olduğu alanlardan biri… Kulüpler, şirketler ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF), uluslararası organizasyonlara gazeteci götürmesi ve günlerce ağırlaması olağan bir faaliyet sayılıyor futbol camiasında. Özellikle de TFF’nin davetli götürdüğü gazeteci sayısı her zaman fazla oluyor. Düşünün, TFF’nin, Avrupa Futbol Şampiyonası’nı (EURO 2024) izlemek üzere Almanya’ya götürdüğü gazeteci sayısı 36. TFF’nin gazeteciler dışındaki davetlilerinin listesi de hayli kabarık. Federasyon yöneticileri, kulüp başkanları, teknik direktörler, özel misafirlerin de bulunduğu listenin toplam 613 kişilik olduğu öne sürüldü. Yine ünlü teknik direktörlerin de bulunduğu listenin bu kez kısaldığı söylenebilir!…

Devamını Oku
TOPLUM 

BAYRAMLIK

Emekli Ahmet Bey, 12 bin 500 lira emekli maaşı aldı dün. 3 bin lira da bayram ikramiyesi. Etti mi 15 bin 500 lira. Allah bereket versin! * Bu; şu demek: Eğer geçmişten gelen birikimi, kıyıda köşede sakladığı filanı yoksa Ahmet Bey bu bayram da kurban kesemeyecek. Çünkü en cılızından bir hayvan bile alsa 7 bin lira, 8 bin lira… Elde ne kalacak, hiç. Onun için bu bayramda Ahmet Bey ve eşi, konu komşunun, akraba hısımın kurban payı göndermesini bekleyecek. Zaten iş insanı bir akrabaları var. Onların ekonomik sorunu yok. Her…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

BAYRAM KİME GELİR?

Derler ki: “Bayram berekettir, sevinçtir.” Bunu bir de emekliye, işçiye sorsanıza? Bereketin b’si mi kaldı, sevincin heyecanı mı? Açlık sınırı açıklanmasa bir nebze sessiz kalınsın diyeceğim ama “İşte, siz busunuz” dercesine rakam paylaşıldı. Asgari ücretin üstündeki açlık sınırıyla lokma boğazınızdan geçecek mi sandınız? En tabandan verilen ücret, açlık sınırının da altında ezildi! Emekli yine kaçan kurbanları izlemekle yetindi. En düşük emekli maaşı 10 bin TL, en düşük kurbanlık 12 bin TL… Bir koyun almak istese elektriği ve suyu neyle ödeyecek, nasıl pişirecek? Lükse, şatafata gerek yok! Emekli boğazını daha çok…

Devamını Oku
TOPLUM 

MASAL

Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş! Yok demesi günahmış. Yeni bir ülke doğmuş; bu ülkede tüm iyi değerleri yok edip öğüten bir sistem oluşmuş! Seveni çokmuş bu ülkenin ama bir o kadar da haini ve sevmeyeni varmış. Ülkesini sevmeyen olur mu demeyin; masal bu işte, ne hikmetse olmaz dediğin her şey oluyormuş. Doğrusu, dürüstü de varmış ama sahtekârı, yalancısı, dalkavuğu, hırsızı da çokmuş. Nerde bir güzellik var, bir estetik varsa yok etmeye azmedeni de çokmuş. Sanki sistem bunun üzerine kurulmuş! İdeolojileri buymuş! Ağaçlar hiç sevilmiyormuş bu ülkede artık; ama…

Devamını Oku
TOPLUM 

ALTI AYLIK ARAŞTIRMAYI YENİ GİBİ YAZDILAR

Sokaklarda yaşayan köpeklere karşı iktidar medyasında başlatılan kampanya tüm hızıyla devam ediyor. Akşam, Sabah, Türkiye, Yeni Akit ve Yeni Şafak’ta neredeyse her gün birinci sayfadan, hatta çoğunlukla da manşetten yayımlanıyor köpek düşmanı haberler. Fakat arada öyle abartılı, dayanaksız ifadeler kullanılıyor ki insan okurken hayretler içinde kalıyor. Örneğin, Ankara’da bir lise öğrencisinin bacağını köpek ısırmış. Anadolu Ajansı, TRT Haber ve Global TV’de kullanılan haberde baba Hakan Tanrısever, “oğlunun asker olmak istediğini, ancak bacağında iz kalması nedeniyle askerlik mülakatından elenme ihtimali olduğunu” söylüyordu. Bacaktaki iz, neden askerliğe engel olsun ki? Bu abartılı…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ TEKNOLOJİ TOPLUM 

PSİKİYATRİST DR. GEMINI BİRBUÇUK, “NARSİST KİŞİLİK BOZUKLUĞU”NU ANLATIYOR

Televizyon kanallarında boy gösteren çok sayıdaki Gülseren Budayıcıoğlu dizisinin etkisi ne kadardır bilmiyorum ama son zamanlarda psikoloji mevzularına merak sardım. Vakit buldukça merak ettiğim psikoloji terimlerini, konularını, vakalarını okumaya gayret ediyorum. Bu çalışmalarımın çok faydasını da gördüğümü söyleyebilirim. Şizofreni, demans gibi çok ciddi hastalıkları ve sorunları bir yana koyacak olursam yıllar içinde alıştığımız, kanıksadığımız ve –bu nedenle olsa gerek– çok da önemsemediğimiz birçok davranış şeklinin aslında psikolojik bir sorun olduğunu fark ettim. Her ne kadar internet ve Google işimi çok kolaylaştırsa da birkaç yıl öncesine kadar bu bilgilere ulaşmak hayli…

Devamını Oku
TOPLUM 

KRİZİN “KADIN HÂLİ” VE KADIN MÜCADELESİ

“Kadınların emeğini kapitalistler için çekici kılan, yalnızca daha düşük ücretli olması değil, aynı zamanda kadınların daha itaatkâr olmalarıdır.” [1] Farkında mısınız, biz kadınlar, son zamanlarda krizden daha az söz eder olduk… Arşivleri bir karıştırın, 2001, 2009 ve en son da pandemi dönemi 2020’de krizin kadınlar üzerindeki etkisi üzerine tartışmalar dolduruyordu gazete-dergi sayfalarını, ekranları, sosyal medyayı ve salonları. Sendikaların, kadın örgütlerinin başlıca gündem konusu buydu… Covid-19 pandemisinin sonu ilan edildikten sonra bu tartışmalar duruldu, kriz adeta gündemden düştü. Peki, bitti mi? Bu sorunun yanıtını vermek için ekonomi uzmanı, borsa simsarı, yatırım…

Devamını Oku
TOPLUM 

KÖPEK SOSYOLOJİSİ

Tanzimat modernleşmesinin, benim “asrîleşme ikonları” olarak kavramsallaştırdığım semptomları var: Üst sınıf erkekler için Fransızca konuşmak ve kadınlar için de piyano çalmak. Tanzimat, hatta Edebiyat-ı Cedide romanlarına bakıldığında görülen erkekler için Fransızcanın, kadınlar için de piyano çalmanın modernleşme kriteri olduğu görülür. ‘Edebiyat ve Sanat Üzerine Yazılar’daki [YKY, 3. Basım, 2013] ‘Medeniyet: Parça mı, Bütün mü?’ başlıklı makalemde de belirttiğim gibi, bu bağlamda modernleşme ya da Batılılaşma ‘metonimik’ bir Batılılaşmadır: Metonimi, parçanın bütünün yerini alması, onun yerine geçmesi, onun yerini tutması demek! Fransızca konuşmak ya da piyano çalmak Batılı olmanın bir parçası…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

SIĞINAN SIĞINANA

Uzattığın her yardım elin bükülüyorsa neden yeni el tutma derdindesin? 2011 yılından beri “Yardım etmediğimiz millet kalmadı” cümlesiyle övündüğümüz kadar, keşke onların toplumumuza entegrasyonunu sağladığımızla da böbürlenebilseydik… Ama olmadı. Böbürlenmek yerine kan damlalarını izledik okul merdivenlerinin. İçimizdeki yangın ve haklı öfke öğretmenleri greve götürüyor. Suriye, Irak, Afganistan… Yok mu artıran? Nereden cesaret alıyorlar? Çok üremekten mi? “Nasıl olsa bizi kabullendiler” algısı mı? Onların kabullenemedikleri şey ise buranın Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu… Türkiye’de bir öğretmen, Iraklı bir şahıs tarafından canice ve kalleşçe öldürüldü! Öğretmenler itibardan geçeli çok oldu, bari sığınmacılar tarafından…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

ŞEFTALİ BAHÇELERİNİN KEYFE ÇAĞIRAN KOKUSU

Refik Halid Karay’ın ‘Memleket Hikâyeleri’ kitabının ilk hikâyesidir, ‘Şeftali Bahçeleri’. Belki en uzun hikâyesidir! Zaman: Osmanlının son yılları… Mekân: Bir Akdeniz kasabası… Hava şartları: Sıcak… Toplumsal şartlar: Tembellik, uyuşukluk, adamsendecilik, ehli keyiflik… Hikâyede saklı en önemli ayrıntı: Hükümet konağı bahçesinde her memurun, müdürün bir eşeği var. Agâh adlı memur, kasabaya ilk geldiğinde bu sıcak havayı, insanlardaki, bilhassa bürokratlardaki, memurlardaki bu uyuşukluğu, bu adamsendeciliği, işten kaçma, bir an evvel keyfe dalma arzusunu yadırgar. O, diğer memurlar gibi olmayacaktır. Çalışkan olacaktır. Keyfe düşmeyecektir. Kasabanın kalkınması için çalışacaktır. Agâh’ın bu ideali bir süre…

Devamını Oku