PSİKOLOJİ 

HAYALLERİN KONTROLDEN ÇIKMASI

“Görünen o ki hikâyeler, benim kızlarım için psikolojik olarak zorunlu. Sanki yemek yeme ve sevgiye ihtiyaç duydukları gibi hikâyelere ihtiyaç duyuyorlar. Onlara masal diyarını yasaklamak gerçekten de bir şiddet suçu olur. Aslında bu açıdan, benim çocuklarım diğerlerinden daha özel değiller. Dünyanın her köşesindeki çocuklar, benim kızlarım gibi hikâyelere bayılırlar ve ilk adımlarıyla birlikte kendi hayal dünyalarına da şekil vermeye başlarlar.” – Jonathan Gottschall, ‘Hikâye Anlatan Hayvan’ Hikâye, çocukların varoluş sebepleri halini alır. Küçük çocuklar ne yaparlar? Onlar hikâye yaratırlar. Tabii ki durum yetişkinler için farklıdır. Oyun, çocukların önünde sonunda yetişkin…

Devamını Oku
EĞİTİM PSİKOLOJİ 

ÇOCUKLAR NEDEN BİLGİSAYAR OYUNLARI OYNAR?

“Bu aptal kutusu doymak bilmeyen ticari kaygılarla körpecik beyinlere şiddet tohumları ekiyor durmadan.” Televizyon için söylenirdi bu. Şimdi onun yerini oyunlar, sosyal medya platformları aldı. Özellikle de oyunlara bakıldığında durum vahim. Çocuğa “Neden savaş oyunları oynuyorsun?” diye sorulduğunda, “Orada kendimi güçlü ve kahraman gibi hissediyorum” demişti. Doğal ortamının içerisinde çocuk, ihtiyacı olan duygularda doyurulamadığında sanal ortama daha çok eğilim gösterir. Zaten hep hatırlanması gereken husus: Çocuk ve gençler, ailelerinin ve okulun açtığı duygusal boşluğu gidermek için bu platformlara yönelirler. Peki, ne yapmalı? – Her gün en az bir saat sohbet…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ 

İLETİŞİM KİM OLDUĞUMUZU BELİRLER

İletişim varoluşun temellerinden biridir ki bence en önemlisidir. İletişim şeklimiz yaşamdaki duruşumuzu, bir diğer deyişle “var olma tarzı”mızın göstergesidir. İletişim psikolojisini bilmeyen, bunun üzerine kafa yormayan bir insan canlısı hem sosyal-kişisel yaşam hem de meslek yaşamı içerisinde eksik ve başarısızdır. Bu başarısızlık üzücüdür ki çoğu zaman kişinin kendisinden ziyade etrafındaki insanlar için yıkıcıdır. İletişimde “çatışmacı” yaklaşımı tercih eden bir patron, öğretmen, ana-baba ile yaşamak durumunda kalan her canlı bu yapay otoriteden nasibini çok acı alır. Bu deneyim kişinin yaşama isteğini baltalar ve onu çaresiz hissettirir. Kurduğunuz iletişim şeklinde kişiliğimizin, büyüme…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ 

HAYALET TİTREŞİM SENDROMU VE NOMOFOBİ NEDİR?

Hızla içimize işleyen teknolojik aletlere karşın geliştirdiğimiz bağ, bir bağımlılığa nasıl dönüştü? Telefonlarla hayatımıza giren, adını sinir bilimindeki Hayalet Uzuv Sendromu’ndan alan “Hayalet Titreşim Sendromu”, yani cep telefonu çalmadığı halde çantada, cepte titreşim hissettiğimizi düşünüp sürekli telefonumuza bakmamıza sebep olan sendrom. Hangimiz yaşamıyoruz ki! “Nomofobi” ise, cep telefonu ile şarjının bitmesinden veya evde unutmaktan kaynaklanan bağlantıyı kaybetme korkusu. Biz, neden bu hale geldik? Ulaşılamama kaygısı ile ulaşılabilir olma stresi arasında sıkışan ruhumuz, şizofrenik bir hal mi aldı? Pek çoğumuz hem kendine erişilmemesini hem de ulaşılabilir olmayı istiyor. Günümüzde pek çok…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ 

NEDİR BU AFFETME MESELESİ?

Görünmeyenin anahtarını elinde tutan beş gizem vardır: “Âşık olmak”, “bir bebeğin doğumu”, “büyük sanatın tasarlanması”, “ölüm ya da bir felaketle yüz yüze gelmek” ve “insan sesinin şarkı söylerken yücelişini duymak”. İşte, bunlar evrenin cıvatalarının açıldığı, bizlerin de gizlenmiş olana anlık bir bakış atabildiğimiz durumlardır; “açıklanamaz olana dair bir açıklama” der Salman Rushdie, ‘Ayaklarının Altındaki Toprak’ta. Son zamanlarda “affetme” üzerine yeniden epey yazı çiziye rastlıyorum, ya benim gündem dışılığımdan ya da bu konunun bir zaman olduğu gibi yine gündeme geliyor oluşundan. Klasik psikoloji yaklaşımı, “affetme” kavramına iyileşmenin ya da yola devam…

Devamını Oku
EĞİTİM PSİKOLOJİ 

BAZI ÇOCUKLAR NEDEN HEP AYNI OYUNCAK İLE UYURLAR?

Yaşamından çocuk geçmiş herkes bilir ki çocukların çoğu temsilci nesnelerle uyumayı ya da onları evden veya kendilerine bakan kişilerden uzaklaştıklarında –ilk kez evden ayrıldıklarında anaokuluna başladıklarında mesela– yanına almayı ister. “Yaşamda bizi inciten ya da hoşnut eden her şeye kötülük ya da iyi niyet atfederiz.” Çocuk doktoru ve psikanalist Donald Winnicott, çocukların peluş ayı, battaniye veya yumuşak oyuncaklar gibi ayrıcalıklı nesnelere duydukları bağlılığı annelerinin (ya da annelerinin göğüslerinin) temsilcisi olarak kullandığını iddia eder. Ancak kültürlerarası farklılık noktasından baktığımızda Japon çocuklar, Amerikalı çocuklara kıyasla, böyle nesnelere daha az eğilimlidirler – Türkiye’de…

Devamını Oku
EĞİTİM PSİKOLOJİ 

DOĞAN CÜCELOĞLU’NA SAYGI İLE…

Haritalar hep kuzeyi gösterir. Çoğu insan kuzey dendiğinde yukarıyı, güney dendiğinde ise aşağıyı algılar. Bu temel düşünceyi Avrupa’ya uyarladığımızda pek çok örneğine de rastlıyoruz. Bu kıtanın pek çok yerinde kuzeyli-güneyli ayrımı vardır. İtalya’da Milano sanayinin, sanatın, modanın merkezidir. Refahtadır. Oysaki Napoli tam bir güney yerleşimidir. Trafik her daim karışıktır; arabalar birbirine çarpar, çoğu zaman durup ne olduğuna bakmazlar bile, çamaşırlar evden eve asılıdır sokaklarda. İngiltere’de, Fransa’da ve pek çok diğer Avrupa ülkesinde insanlar genelde ikiye ayrılır: Kuzeyli-güneyli, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz… Türkiye’de hiç kuzeydenim ya da güneydenim diyen birine rastlamadım. Hatta Karadenizliyim…

Devamını Oku