EDEBİYAT 

BİR KİTABIN ÇAĞLARI AŞAN SERÜVENİ: DİVAN-Ü LÜGATİ’T TÜRK

Dünya ve ülkemizin Covid-19 salgını yüzünden karantina altında kaldığı bugünlerde ben de sizlere olağandışı olaylar sonucu yazılmış bir kitabın yüzyılları aşan serüvenini anlatayım istedim. Karahanlılar soyunun asilzadelerinden olan Kaşgarlı Mahmut, Kaşgar ilinin Opal köyünde 1008 yılında doğdu. Karahanlılar arasındaki iktidar kavgaları babasının zehirlenerek ölmesi, kendisinin de kıl payı ölümden kurtulması sonucu bir karar almasını zorunlu kıldı. Türk dilleri Kamusu’nu yazmak için 49 yaşında yurdunu terk eder. 15 yıl boyunca Türk illerini gezer, onlarla yaşar, gelenek-görenek ve konuşma farklılıklarını çok titizlikle kaleme alır. 15 yılın sonunda, 1072 yılında 64 yaşında Bağdat’a…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘YAŞAMAK NE GÜZEL ŞEY; ÖLSENE DEDİ BANA…’

“Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve rendesini nasıl severse ben de Türk dilini öyle seviyorum” diyen Nâzım Usta’nın nüfus kaydında 15 Ocak 1902 yazar. Kendisi de nüfus cüzdanında yazan tarihi doğum günü kabul etmiştir. Acaba bu tarih gerçekten de Nâzım Hikmet’in doğum günü müdür? Nâzım Hikmet’in halasının eşi Memduh Ezine, önemli bir hukukçuydu ve o yıllarda anılarını yazıyordu. Memduh Bey’in oğlu Orhan Ezine, anıları koruması ve sahip çıkması için amcasının kızı Halet Çambel’e verdi. Memduh Ezine’nin anılarında belirtilen tarihe göre, Nâzım Hikmet, 17 Ocak 1902 günü Selanik’te…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KORONA GÜNLERİNDE ‘FEMİNİZM VE DOĞAYA HÜKMETMEK’, ‘UYUMSUZ DEFNE KAMAN’

Geçen yıl tam da bugünlerde mayısta Ardahan’da yapılacak ‘Mitoloji Sempozyumu’ için yoğun bir okuma ve çalışma içindeydik. 4-7 Mayıs arasında yapıldı o sempozyum. Yoğun geçen zamanın karşılığı; ülkenin en kuzeyinde bin 583 metrede Kura Nehri’nin kıyısında yeni yeni bahara uyanan bir doğada ciğerlerimize dolan oksijendi, farklı disiplinlerin mitolojiyi yorumlayışına tanıklık etmek, yeni insanlarla tanışmak, yeni ufuklar kazanmaktı. Ben o sempozyumda Buket Uzuner’in ‘Tabiat’ dörtlemesinin ilk üç cildini –‘Su’, ‘Toprak’ ve ‘Hava’ romanlarını– Türk mitolojisi ve ekofeminizm açısından değerlendirmiştim. Buket Uzuner, ‘Tabiat’ dörtlemesinin ilk üç cildinde okurunu, ‘Uyumsuz Defne Kaman’ın peşine…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

AŞK AŞISI (3)

Yıldız Sarayı’nda Sultan Abdülhamit huzurundaki Sadrazam Mehmet Said Paşa ve vezirler ile sarayın hekimbaşısı istişare ediyorlardı. – Mehmet Said Paşa, bre vezirlerim, bre hekimbaşı, bu bize rabbimizin bir cezası mıdır? Yüce Allah bizi imtihan mı etmektedir? Bu kaçıncı kuduz vakasıdır? Bu kaçıncı ölümdür? Mehmet Said Paşa, boyun bükerek: – Sultanım, elimizden geleni yaptık. Payitahttaki tüm köpekleri toplattık. Teknelerle Hayırsız Ada’ya doldurduk. – Peki, bu kadar can kaybına ne diyorsun, hekimbaşı? Hekimbaşı iki büklüm ve çaresiz, adeta ağlamaklı: – Ulu Hünkâr’ım elimizdeki tekmil ilaçlarını en mütenasip şekilde tedarik ediyoruz. Hastalarımızı murakabe…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KÜLE DÖNMÜŞ BİR ZEYTİN AĞACINA SÖYLEV

Yangın yeri buralar. Bak, bu dumanı daha üzerinden gitmemiş yerde, şurada yan yana dizilmiş yatanların köyü vardı. Yıkıma uğradılar. Aslında yıkım değil de, “yakım” demek daha doğru olur. Ha, sen şimdi diyeceksin ki, esasında kim için “yakım” oldu? Bana sorma, onu vicdan diyecek. Bu insana yapılmaz, değil mi? Evet, doğru, yapılmaz belki. Peki, insana yapılmaz da kime yapılır? Mesela, hayvana yapılır mı? Kim hak eder bunu? Bırak onu bunu; biz hak dağıtıcı mıyız? O bunu hak ediyor, bunu verelim; şu diğerini hak ediyor, onu verelim. Herkesin hakkı bizden mi sorulacak,…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

AŞK AŞISI (2)

26 Temmuz 1874 Pazar günü Paris’te Seine Nehri’nin kuzey kıyısında yükselen gotik mimarinin en önemli yapıtlarından biri olan Notre Dame Katedrali’nde ayin biteli otuz dakika olmuştu. Cemaatten sona kalanlar yapıyı tek tek terk ediyorlardı. Bu muhteşem binanın batı cephesinde dantel gibi işlenmiş taş duvarlarıyla iki yüksek çan kulesinin arasında kalan görkemli ahşap giriş kapısının önünde Paris Başpiskoposu Guibert ve yanındaki din adamları Paris gündeminin kritiğini yapıyorlardı. Başpiskopos Guibert: – Ulu Tanrıya şükürler olsun ki geçtiğimiz perşembe günü Fransız Ulusal Meclisi’nde yapılan toplantıda Fransa-Prusya Savaşı sırasında hayatlarını kaybedenler anısına görkemli bir…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

AŞK AŞISI (1)

Gergin görünüyordu. Yıllardır hiç yapmadığı şeyi yapmış, bir haftadır tıraş olmamıştı. Yakın gözlüğünü kutusundan çıkardı. İpini boynundan geçirdi. Burnunun üstüne yerleştirdi. Gazetelikte üst üste duran gazetelerden en üsttekini çekti aldı. Açtı. Manşet, on iki sütundan yüzüne gözüne haykırıyordu: “Fırsatçı Virüsü Salgını” Yeni koronavirüs salgınını fırsat bilip fahiş fiyata mal satanlardan söz ediyordu. Canı zaten çok sıkkındı. İçinden okkalı bir küfür geçti. Yıllar önce babasının savurduğu türden, ağza yakışanından. “Günlerdir ev Mor Gabriel keşişlerinin mağara çilehanesine döndü, tıkıldık kaldık” diye düşündü. Kendi kendine söylendi: – Biz sefil fare gibi kapana kısıldık,…

Devamını Oku
EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

‘BEN GÜZEL GÜNLERİN ŞAİRİYİM, SAADETTEN ALIYORUM İLHAMIMI’

Melih Cevdet Anday, “Ben güzel günlerin şairiyim/ saadetten alıyorum ilhamımı/ kızlara çeyizlerinden bahsediyorum/ mahpuslara affı umumiden/ çocuklara müjdeler veriyorum/ babası cephede kalan çocuklara” dizelerini şöyle bitiriyor: “Fakat güç oluyor bu işler/ güç oluyor yalan söylemek.” “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz/ biz o renksiz, o yalnız, o sürgün medüzalar/ aşar söylediklerimizi çeker gideriz/ ülkemiz, toprağımız her şeyimiz” diyen Edip Cansever de, başka bir şiirinde şunları söylüyor: “Dağılmış pazaryerlerine benziyor şimdi istasyonlar/ ve dağılmış pazaryerlerine memleket/ gelmiyor içimizden hüzünlenmek bile/ gelse de/ öyle sürekli değil/ bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün/…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘KÖTÜ KALP’İN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bu, biraz gecikmiş bir yazı… Gündemin hızla değiştiği ve her şeyin yerini bir başka önemli durumun, olgunun aldığı bir çağda belki de “zamansız”lığa bir övgüdür bu tutumum… 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… 1857’de eşit hak arayışı için grev yapan 139 dokuma işçisi kadının direnişte öldüğü gün… Bir kutlamadan ziyade bir anma… Bu nedenle birkaç yıldır Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadın yazarlardan, feminist kuramla ilgili paylaşımlar yapıyor ve eşitlik bağlamında, kadının bilinçlenmesinin öneminin fark edilmesine dikkat çekmek istiyorum. Bu yıl ise kuram değil, kurmaca bir eser seçtim. “Bu kötü kalpler…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

FRANZ KAFKA’DA YABANCILAŞMA VE İNSAN ZAYIFLIĞININ EVRENSEL TRAJEDİSİ

“Ben dokunamıyorum, yazdıklarım dokunsun.” – İlhan Berk Franz Kafka, 20’nci yüzyılın ve modern Alman edebiyatının önde gelen yazarlarındandır. Yaşamı boyunca pek tanınmayan Kafka, yakın arkadaşı Max Brod’a verdiği vasiyetinde tüm yazdıklarının imha edilmesini rica etmişti. Oysa Max Brod, Kafka’nın Viyana’da ölümünün ardından bu büyüklükteki tefrikaları yakamayacağına karar verir. Elindeki bütün eserleri yayınlamaya başladı. Neredeyse bütün büyük yazarların başına gelen, Kafka’nın da başına gelmiş, yazar ölümünden sonra da olsa dünyaca tanınan büyük bir edebiyat ikonu haline gelmiştir. Franz Kafka, 3 Temmuz 1883’te orta sınıf bir Yahudi ailesinin ilk çocuğu olarak Prag’da…

Devamını Oku