MEĞER NE ÇOK SEVMİŞİM SENİ
Gün ışığı, Anadolu yakasında dört gündür konuk olduğum bu dairenin küçücük odasında çevreyi kuşatan binaların arasından kıvrılıp, penceredeki tülden süzülerek geçip içeriyi aydınlatmaya başlamıştı. İnsanın içini ürperten tatlı bir esinti, beraberindeki taze havayı odaya dolduruyordu. Van Gogh’un ‘Arles’teki yatak odasından çok daha fakir bu odadaki tek kişilik bir yatakla etajerden oluşan mobilya üzerinde oynaşarak göz yanılsamaları yaratan günün ilk ışıklarını boş gözlerle izledikten sonra bir süre evdeki sessizliği dinledim. İçeriye derin bir ölüm sessizliği egemendi. Dışarda da günlük yaşam mücadelesine başlamış birkaç şaşkın kuşun cıvıldaşmaları dışında ses seda yoktu. Ekmek…
Devamını Oku