EDEBİYAT 

YAŞAMIN YAŞANAMAZLIĞINA DAİR

“Geride bıraktığımız, bize yıllar boyu mutluluk vermiş bir güzelliğin yıkıntısı. Kurtarmak için parmağımızı bile oynatmağa davranmadığımızdan yıkılıp yok olmuş bir güzellik. Bir güzellik daha, demek gerekir. Yaşamak, durmadan ardında yıkıntılar bırakarak bir yerden bir yere gittiğimizi sanmak mıdır?” Bilge Karasu’nun da içini doldurmaya çalıştığı, kafasını epey meşgul etmiş bir uğraş bu yaşamak uğraşı. Yazılmış bütün metinler, yaşamın ve yaşamanın gizini fısıldamaktan öte bir şey yapmazlar aslında. Edebi metinlerde, bir yaşama kapı aralarken yaşamanın ne olduğu ya da olmadığını üstü kapalı biçimde okuruz. Görünenin ardındaki gerçekliği sözcüklerle ifade etmenin ne denli…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

BARIŞ YA DA GODOT’YU BEKLEMEK

“1 Eylül” geride kalırken her yıl olduğu gibi zihnimde yankılanan bir soru: Nedir barış? İçinde bulunduğumuz yüzyıla değin geçip giden onca zaman içinde defalarca adı konan ama bir şekilde çiğnenmiş bir değerler sistemi mi, yoksa çaresizlerin ulaşmak arzusuyla uğruna savaştıkları bir ideal mi?  TDK, “Savaş halinin bitmesinin bir anlaşma ile belirtilişinin ardındaki durum, hazar, sulh” olarak açıklıyor. Anlaşma yapmak barışmak için yeterliymiş gibi… Esasında barışmak anlaşmaktan daha başka bir durumu ifade ediyor. Barış, sadece çatışmasızlık hali olarak görüldüğü için ortadan kalkıp yerini tekrar savaşa bırakıyor ya zaten. Tarafların ikna olması,…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

OKURUN DÜŞSEL İKTİDARI

“Zavallı geçmiş / Gelecek yeni bir çağ mı sanki / Beynimiz yağmalanmış / Değişen bir şey yok / Günlerin çürümesinden belli.” – Nâzım TANER Kendini anlatmak için insanı, insanı anlatmak için de dünyayı konu edinen düşünürler, yazar ve şairler, eserlerinin arka planında ancak sezgi ile ve yoğun okumalar sonucu kavranan bir yapı kurarlar. Okura sunulan, eserin ön yüzüdür. Bir eserin öte yüzü ve hatta yüzleri vardır. Bir anlatma uğraşı olarak doğan edebiyat, zamanla harekete geçirme ve düşünsel eylem beklentileri ile bezenir. Yani ilkin mağara resimlerindeki anlatma ihtiyacı, zamansal akış ve…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

GORKİ’Yİ ÖZLEMEK

Saint Petersburg Sokağı’nda 24 no’lu binanın çatı katındaki evimin kitaplarla dolu küçük odasının penceresi önünde, elimde votka kadehi Kremlin Sarayı’nın altın kaplamalı ve ışıl ışıl parlayan kubbelerini dalgınca izlerken sevgili dostum Gorki’yle tanışmamız aklıma geldi. Sahi, nerelerdeydi? İtalya’da Capri Adası’ndaki villasında dinlendiğini, sonra Moskova’ya döndüğünü duymuştum. Lenin’in yakın arkadaşıydı ve Bolşevikler için yaptığı çalışmalar nedeniyle ‘Kızıl Yıldız Nişanı’ verilmişti. Ceple son konuşmamızda ‘Ana’ romanını bitirmek üzere olduğunu söylemişti. Onu çok özlediğimi fark ettim. Oldukça soğuk ve karlı bir Moskova akşamıydı. Soğuktan büzüşmüş ve başım eğik, Kızıl Meydan’ı geçerek eve gidiyordum.…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

ERİL SÖYLEMİ BENİMSEYEN İNANÇLARIN GÖLGESİNDEKİ KADININ TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ

“Dostum, kadınlara inanma! Vaatlerine gül geç! Çünkü onların iyi ya da kötü halleri ferçlerinin heveslerine bağlıdır. Güya aşktan söz ederler, oysa hainlik onları sarıp giysilerinin titreşiminde şekillenir. Yusuf’un dediklerini saygıyla anımsa; Âdem’i cennetten kovdurmak için iblisin kadını kullandığını unutma! Kendine de güvenme! Bir işe yaramaz! (…)” (s.54) ‘Binbir Gece Masalları’nda geçen bu satırlar bir kadının itirafı olarak aktarılır. Bu kadın, ifriti bile oyuna getirmiş olmakla övünen bir kadındır. Ve bu itiraf, Şehriyar’ın ülkesindeki kadınların kıyımına sebep olur. Ta ki sıra Şehrazad’a gelene kadar. Şehrazad, kadınların kurtuluşu için ölümü göze alır…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

ÇOCUKLUĞUMUN ORMANLARINDA

“Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk/ hiçbir yere gitmiyor.” – Edip CANSEVER Toplum olarak “Vurdumduymaz, bencil ve ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cıyız” demeyiz de “Unutkan bir milletiz” deriz. Belki de bütün bunların dışında hakikaten unutabiliyoruz da. Her şeyi unutabiliyoruz ama çocukluğumuz dünden daha kuvvetli ve yoğun bir biçimde yer ediyor hafızamızda. Bu çocukluğun hatıraları her zaman çiçekli bahçelerle bezeli de olmuyor ne yazık ki. Acaba bundan mı bu kadar hastayız, bundan dolayı mı böyleyiz, yoksa hepimiz mutsuz çocukluğumuzun tedavisine geç kalınmış hastaları mıyız? Çocukluğum; böğürtlen, keçiboynuzu, limon, portakal ve kızılçam…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

GÜLMEYE DAİR HÜZÜNLÜ KİMİ NOTLAR

“Taliban, komedyen Khasha Zwan’ı öldürdü” şeklinde servis edilen haberlere rastlıyorum birkaç gündür. Bahsedilen ismin bir araç içinde, silahlı iki adam arasında götürülmek üzere olduğunu ve yüzüne vurulduğunu gösteren kısa bir videoyla paylaşılmış bu haberler. Detaylı bilgi almak için kısa bir arama yaptığımda haber içeriğinin değişiklik gösterdiğini fark ettim. Kimi kaynaklar bu durumun bir iddia olduğunu söylerken, kimisi Taliban’ın yalanlayıp sonrasında kabul ettiğini söylüyor. Bazı kaynaklar ise Khasha Zwan’ın komedyen olmadığını, polis olduğunu, insanları güldüren kısa videolarının yayılmasıyla birlikte yakalanıp öldürüldüğünü aktarıyor. Burada Khasha Zwan’ın –komedyen olmasa bile– insanları güldürebilmesi ve…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ÖLMEMİŞTİM AMA YAŞAMIYORDUM DA!

Sayın müşterimiz, “ölüm seçeneklerinizi öğrenmek” için ‘1’i, “müşteri temsilcisine bağlanmak” için ‘2’yi tuşlayınız. (Derhal iki numaralı tuşa basar; çünkü kahraman ölmek istemiyordur.) Merhabalar, Kendisi Olmaya Çalışırken Kendini Kaybedenler Kulübü mü acaba? Evet, burası doğru yer. Size nasıl yardımcı olabiliriz, efendim? Bunca zamandır “ben” olmaya çalışırken içimdeki “ben”i kaybettim. Yolum yordamım şaştı ve şimdi kafamdaki soru işaretleri gözlerimden boşalıyor. Yüreğim mengeneler arasında sıkışıyor. Yaşamama izin vermedikleri bir hayatı yaşamaya çalışıyorum. Henüz ölümü yeğlemiyorum mutluluğa. Yardımınıza ihtiyacım var. (Müşteri temsilcisi düşünür. Kendi kendine, “İşte, yine o zorlayıcı vakalardan biri” der.) Öncelikli sorumuz:…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

“ÇİÇEKLİ ŞİİRLER”E SIĞINAN YORGUN RUHLAR

Bazı şairler, bazı şiirler hayatınızın tam ortasından geçer. Dokunmanın ötesinde bir gerçekliğin şaşkınlığını taşırsınız okurken. Birisi sanki size dair ne kadar giz varsa, aklınızın bir kenarında asılı kalan unutamadığınız ne kadar an varsa kalemiyle açık ediverir. Aynı hüzünlerin yaşandığı başka evlerden, başka kalplerden haberdar olunca rahatlamayla karışık bir sızı titretir içinizi. Biraz cesaretiniz bilenir belki. Konuşmaktan kaçındığınız ne varsa sıradanlaşır, utanmak duygusuyla perdelenen tüm yaşanmışlıklar aydınlığına kavuşur. Birkaç gün önce ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan paylaşımlar üzerine dizelerine göz atma ihtiyacı hissettiğim Didem Madak’ın şiirleri bilmediğim bir yere, zamana götürüp bıraktı…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

FLAMİNGOLAR, ‘CAZİBE İSTASYONU’, GÖL VE DİĞER ŞEYLER

“Önce su vardı. Sevdiğimiz su! Önce su geldi. Sonra göl doğdu. Yer altı dediğin damar damar. Suya doydukça başını yukarıya çeviren cinleri var toprağın. Hayat ve ışık fışkırıyor.” (s.65) Tuz Gölü kurudu. Onu besleyen, ona su taşıyan kanalların önüne set çekildi sulama yapabilmek için. Flamingoların yurdu olan Tuz Gölü, yumurtadan çıkmış yavrulara mezar oldu. Flamingolar gitti, su gidince, göle gelmeyince… Hayatın olağanlığı diye tanımladığımız yaşamımızın pratikleri, kayboluyor bir bir. Alışageldiğimiz döngüleri dünyanın, mevsimler gibi, gözümüzün önünde değişiyor… Yazın ortasında sonbaharda bile ender rastlanacak şiddetli yağışların yarattığı sel felaketiyle mücadele ederken…

Devamını Oku