EDEBİYAT YAŞAM 

‘AŞKIMIZ BU BAHARIN GÜLÜCÜĞÜ, TIPKI GÜZELLİĞİN GİBİ…’

Ölüm baharı kasıp kavururken dünyayı, bu yıl çiçekleri doyasıya koklayamadık; ağıt misali kuşların en hüzünlü şarkılarını dinledik. Baharı kaçırdık. Martta, nisanda, mayısta mutluluklarımızı erteledik. “Başka bahara kaldı” dedik. Sevdalarımız hep ileri bir tarihe ötelendi. Ama umudu da bırakmadık elimizden. Bırakmıyoruz. En büyük umudu şiirde aramayı sürdürüyoruz. Yüzyıllardır yazılıp insanlığa dokunduğu gibi, bu yüzyılda da yazılıp dokunacak yüreklere; bunu biliyoruz. Bunun bilinciyle uyanıyoruz her sabaha. Veba ve kolera günlerinde olduğu gibi korona günlerinde de şiir hep can yoldaşımız. Yine dünya şairlerini konuk ediyoruz duygu iklimimize. 19’uncu yüzyılda doğup 20’nci yüzyılda aramızdan…

Devamını Oku
YAŞAM 

GİDEN ÖĞRENCİLERİMİN ARDINDAN VE LİMONLU ÇAY

Bir yere sığamadığım geceler öylesine çoğaldı ki… İsterdim aklımı ve kalbimi genişçe bir sofaya bırakayım. Uzun uzun, geçen ömrüme bakıp içimdeki zehri boşaltırcasına ağlayayım, ağlayayım. İnsan bazen sevdiklerinden ve kendisini sevenlerden ayrı düşer. Seven ve sevilenlerin birbirinden ayrı kaldığı süreler uzadıkça başka başka formüller üretir akıl. Unuturmuş gibi yapar sevdiklerini, mantığa bürür ayrılığı. Ben hepsini denedim. Hâlâ da deniyorum; ama bir fotoğraf çıkınca karşıma sevdiklerimle yan yana, gönlüm yerinden oynuyor, gözlerime yaşlar doluyor. Vedalara alıştığımı zanneden ben, her defasında tekrar başa sarıyorum. Her sene, her sene gidenlerin arkasından gözyaşı döküyorum.…

Devamını Oku
YAŞAM 

HER GECE DOĞAN IŞILTILI ADA

Sırtını gökyüzüne yaslayıp ışıltılarını karanlık deniz yüzeyine yansıtan yalancı bir adayı izliyorum her gece. Tek bir yıldızın görünmediği gökyüzünde, bütün yıldızlar adaya hizmet ediyor sanırsınız. Bir sanayi ilçesi olan Aliağa’nın gece görünüşünü hep sevmişimdir. Denize demir atmış gemilerin suya yansıyan yakamozları beni rahatlatır. Gündüz gözüyle gördüğümüz denizi çevreleyen ne kadar yakıt depoları, fabrika bacalarının kara kurum salan kimyasal atıkları, demir çelik fabrikasının zehir saçan tozları genzimizi yaksa da alışkanlıklarıyla yaşayan biri olarak yine de Aliağa’da olmaktan memnunumdur. Sanırım teknolojiyle olan beraberliğimizin başka bir çelişkisi bu. Benim bir adaya benzettiğim görüntü…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

İLKYAZ SÜRGÜN VERİYOR AVUÇLARIMIZDA; ŞİİR OLUYOR…

Hazirana ramak kala şiirli bir ilkyaz akşamında buluşuyoruz bu sefer. Sevinci ve özlemi dile getiriyor mısralar. Bahar sevinci biraz hüzün kokuyor, yeniden buluşma özlemi saç diplerimizden bizi çekiştiriyor. Cevat Çapan’ın Cumhuriyet Kitap’taki ‘Şiir Atlası’ köşesi, bu hafta “ilkyaz” şiirlerine yer veriyor. A. Kadir Paksoy’un çevirisiyle Fransız şairlerin ilkyaz heyecanını anlattığı dizeleri mayıstan hazirana adeta umut nakşediyor. Lucie Delarue-Mardrus’tan Théophile Gautier’e 19’uncu ve 20’nci yüzyılın Avrupa şairlerinin kaleminden dökülenler, 21’inci yüzyılın 20’nci yılında, üstelik koronavirüs salgınıyla mücadele ettiğimiz bugünlerde üzgün ruhumuza pek iyi geliyor. HÜZÜNLENMEK NE HACET! “İlkyazda biraz deliyizdir/ bütün…

Devamını Oku
YAŞAM 

SAKİNLEŞELİM Mİ?

Önümüz bayram; ama tam bayram gibi geçmeyecek, evde olacağız. Önce sağlık olsun, sonra her gün bayram, değil mi? Öyle; ama insan yine de buruk hissediyor. İstiyor ki bayramda gezsin dolaşsın, çoluk çocuk şeker toplasın, koşsun, eğlensin. İstiyor ki evlerde yemekler pişsin, tatlılar şerbetlensin, sütlüler soğusun, maaile sofralara oturulsun. İstiyor ki el öpsün, el öptürsün, cüzdanını bücürlere soydursun, gülsün, güldürsün. Fakat bunlar olmayacak bu sene, evdeyiz. * * * Yine de bayram bayramdır, sakinleşelim, neşelenelim, tatlımız yok; ama tatlı yazalım, tatlı okuyalım. Yazının tatlısı olur mu? Olmaz mı? Hangi niyetle yazıp…

Devamını Oku
YAŞAM 

MEVSİMLER

Kadın, yok olan dünyanın varlığı ile kiraz çiçeği zamanlarını düşünür. Kiraz meyvesi, en çok kız çocuklarının seveceği bir meyvedir. Rengi kırmızı, iki adet oluşur dalda. Kızlar iki olmayı sever. Önce iki, daha sonra çok olurlar. Bu iki olan meyvenin tat tanımı ise hepsinin hayal gücüne göre değişir. Hem kiraz hem de gelincik mevsiminin geçtiği zamanlarda, içinizdeki küçük kız çıkagelir ve size özgürce bu mevsimleri hatırlatır. Onların tutkuları, coşkuları, umutları hep farklı ve canlıdır. Kadının bir kırık aynası hep oldu. Aynanın karşısında, kömür gözlü küçük kızla bakışıyorlar. Konuşmalarına gerek yok. Varoluşlarından…

Devamını Oku
YAŞAM 

IŞIK PRİZMASI

Tepelerdeki evimizden Aliağa’ya doğru yokuş aşağı yürüyerek sahile indiğim günlerden biriydi. Hem denizi hem de park ve bahçeleri izleyerek kendi başıma yürümeyi, düşünmeyi, kafamda cümleler kurmayı çok seviyorum. Yalnız yürümek, insanın etrafında olan biten her şeyle gönül bağı kurmak, aradaki mesafeleri kaldırmak, kendinle ve etrafındaki her şeyle bir olmak demektir. İşte, böyle günlerden biriydi; karınca ile kulağakaçanın mücadelesine şahitlik ettiğim. Güçlü çenesinden başka savunması olmayan küçücük bir karıncayla, ondan hem cüsse olarak hem de korunma kalkanları açısından kıyaslanamayacak kadar donanımlı kulağakaçanın ölüm kalım mücadelesini izlemek bana verilmiş bir görevdi adeta.…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘MAYISTA ÜZGÜN GÖNLÜM’; İÇİM BİRAZ UMUT, ÇOKÇA HÜZÜN…

“Mayısta üzgün gönlüm/ her gün/ biraz daha artarken/ içimdeki hüzün” diyor Gülsüm Cengiz. Ve şiirini şöyle sürdürüyor: “Uzak dağlarda şimdi/ giyinirken ilkyaz/ gelincikleri,/ toplanırken kırlangıçlar yeniden/ geçerken güller tomurcuğa/ bir mayıs günü,/ sevdiğime verecek/ karanfil bulamadım./ Ona yüreğimi sundum.” Mayısı ortaladık gidiyoruz. Koronavirüs günlerinde karantinalı yaşantımız devam ediyor. Bazı büyükşehirlerde hafta sonu sokağa çıkma yasağı kaldırıldı. Toparlanıyor muyuz, yoksa bizi daha kötü günler mi bekliyor; bilmiyoruz. Baharı kaçırmanın üzüntüsünü yaşıyor belki birçoğumuz. Doğaya karışmanın, güneşi yudumlamanın, bahar çiçekleriyle koklaşıp oynaşmanın ne denli kıymetli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Umudu bırakmamaya, şiire…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

GÖL, DOĞA ŞİİRİ, ELİF SOFYA, İNSAN, İNADINA CANLI…

Mayıs yağmurlarla geldi… Arada güneş yüzünü gösterse de alışılmış mayıs değil artık… Alışılmış ne kaldı hayatımızda? Derken bu hafta da birdenbire mevsim normallerinin üzerine çıktı sıcaklık. Anlıyoruz ki biz karantinadayken evimizde, bahar geçip gitmiş Adana’dan… Salgının dokuzuncu haftasındayız. Vaka sayılarında düşme, iyileşenlerde yükselmeyle olumlu bir tablo gözlenmeye başlasa bile kısıtlamalar devam ediyor. En azından biz, risk almak istemediğimizden önlemlerimizi sürdürüyoruz. Hayatı eve sığdırmaya devam… Korona günlerinin başından beri evden çalışıyoruz birçok kişi gibi. Geçen hafta, okuldaki odalarımızdan almamız gereken birkaç kitap için kampüse gittik. Terk edilmiş gibiydi, ıpıssızdı kampüs. En…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘BU SABAH HAVA BERRAK, HER ŞEY BİLLURDAN GİBİ’

Huzur veren bir Cahit Sıtkı Tarancı şiiri şöyle başlıyor: “Bu sabah hava berrak/ bu sabah her şey billurdan gibi/ gök masmavi bu sabah/ güzel şeyler düşünelim diye/ yemyeşil oluvermiş ağaçlar/ bulutlara hayretinden.” Şöyle devam ediyor: “Işıldıyor kanat seslerinde kuşların/ ilk uçtukları günün altın sevinci/ karlı dağlardır sefere çıkmış/ vadideki suyun şırıltısında/ ben gülüm ben karanfil/ ben de yasemin diye/ renk renk kokularla çiçekler/ sahiplerinden memnun evlerin bahçelerinde.” Ve şöyle bitiyor: “Boy boy insan gölgeleri kımıldar/ güneşi içmiş kaldırımlarda/ belli adım atışlarından/ içlerinden geçen şey. // Bütün erkekler delikanlı/ bütün kızlar…

Devamını Oku