YAŞAM 

SAKİNLEŞELİM Mİ?

Önümüz bayram; ama tam bayram gibi geçmeyecek, evde olacağız. Önce sağlık olsun, sonra her gün bayram, değil mi? Öyle; ama insan yine de buruk hissediyor. İstiyor ki bayramda gezsin dolaşsın, çoluk çocuk şeker toplasın, koşsun, eğlensin. İstiyor ki evlerde yemekler pişsin, tatlılar şerbetlensin, sütlüler soğusun, maaile sofralara oturulsun. İstiyor ki el öpsün, el öptürsün, cüzdanını bücürlere soydursun, gülsün, güldürsün. Fakat bunlar olmayacak bu sene, evdeyiz. * * * Yine de bayram bayramdır, sakinleşelim, neşelenelim, tatlımız yok; ama tatlı yazalım, tatlı okuyalım. Yazının tatlısı olur mu? Olmaz mı? Hangi niyetle yazıp…

Devamını Oku
YAŞAM 

MEVSİMLER

Kadın, yok olan dünyanın varlığı ile kiraz çiçeği zamanlarını düşünür. Kiraz meyvesi, en çok kız çocuklarının seveceği bir meyvedir. Rengi kırmızı, iki adet oluşur dalda. Kızlar iki olmayı sever. Önce iki, daha sonra çok olurlar. Bu iki olan meyvenin tat tanımı ise hepsinin hayal gücüne göre değişir. Hem kiraz hem de gelincik mevsiminin geçtiği zamanlarda, içinizdeki küçük kız çıkagelir ve size özgürce bu mevsimleri hatırlatır. Onların tutkuları, coşkuları, umutları hep farklı ve canlıdır. Kadının bir kırık aynası hep oldu. Aynanın karşısında, kömür gözlü küçük kızla bakışıyorlar. Konuşmalarına gerek yok. Varoluşlarından…

Devamını Oku
YAŞAM 

IŞIK PRİZMASI

Tepelerdeki evimizden Aliağa’ya doğru yokuş aşağı yürüyerek sahile indiğim günlerden biriydi. Hem denizi hem de park ve bahçeleri izleyerek kendi başıma yürümeyi, düşünmeyi, kafamda cümleler kurmayı çok seviyorum. Yalnız yürümek, insanın etrafında olan biten her şeyle gönül bağı kurmak, aradaki mesafeleri kaldırmak, kendinle ve etrafındaki her şeyle bir olmak demektir. İşte, böyle günlerden biriydi; karınca ile kulağakaçanın mücadelesine şahitlik ettiğim. Güçlü çenesinden başka savunması olmayan küçücük bir karıncayla, ondan hem cüsse olarak hem de korunma kalkanları açısından kıyaslanamayacak kadar donanımlı kulağakaçanın ölüm kalım mücadelesini izlemek bana verilmiş bir görevdi adeta.…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘MAYISTA ÜZGÜN GÖNLÜM’; İÇİM BİRAZ UMUT, ÇOKÇA HÜZÜN…

“Mayısta üzgün gönlüm/ her gün/ biraz daha artarken/ içimdeki hüzün” diyor Gülsüm Cengiz. Ve şiirini şöyle sürdürüyor: “Uzak dağlarda şimdi/ giyinirken ilkyaz/ gelincikleri,/ toplanırken kırlangıçlar yeniden/ geçerken güller tomurcuğa/ bir mayıs günü,/ sevdiğime verecek/ karanfil bulamadım./ Ona yüreğimi sundum.” Mayısı ortaladık gidiyoruz. Koronavirüs günlerinde karantinalı yaşantımız devam ediyor. Bazı büyükşehirlerde hafta sonu sokağa çıkma yasağı kaldırıldı. Toparlanıyor muyuz, yoksa bizi daha kötü günler mi bekliyor; bilmiyoruz. Baharı kaçırmanın üzüntüsünü yaşıyor belki birçoğumuz. Doğaya karışmanın, güneşi yudumlamanın, bahar çiçekleriyle koklaşıp oynaşmanın ne denli kıymetli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Umudu bırakmamaya, şiire…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

GÖL, DOĞA ŞİİRİ, ELİF SOFYA, İNSAN, İNADINA CANLI…

Mayıs yağmurlarla geldi… Arada güneş yüzünü gösterse de alışılmış mayıs değil artık… Alışılmış ne kaldı hayatımızda? Derken bu hafta da birdenbire mevsim normallerinin üzerine çıktı sıcaklık. Anlıyoruz ki biz karantinadayken evimizde, bahar geçip gitmiş Adana’dan… Salgının dokuzuncu haftasındayız. Vaka sayılarında düşme, iyileşenlerde yükselmeyle olumlu bir tablo gözlenmeye başlasa bile kısıtlamalar devam ediyor. En azından biz, risk almak istemediğimizden önlemlerimizi sürdürüyoruz. Hayatı eve sığdırmaya devam… Korona günlerinin başından beri evden çalışıyoruz birçok kişi gibi. Geçen hafta, okuldaki odalarımızdan almamız gereken birkaç kitap için kampüse gittik. Terk edilmiş gibiydi, ıpıssızdı kampüs. En…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘BU SABAH HAVA BERRAK, HER ŞEY BİLLURDAN GİBİ’

Huzur veren bir Cahit Sıtkı Tarancı şiiri şöyle başlıyor: “Bu sabah hava berrak/ bu sabah her şey billurdan gibi/ gök masmavi bu sabah/ güzel şeyler düşünelim diye/ yemyeşil oluvermiş ağaçlar/ bulutlara hayretinden.” Şöyle devam ediyor: “Işıldıyor kanat seslerinde kuşların/ ilk uçtukları günün altın sevinci/ karlı dağlardır sefere çıkmış/ vadideki suyun şırıltısında/ ben gülüm ben karanfil/ ben de yasemin diye/ renk renk kokularla çiçekler/ sahiplerinden memnun evlerin bahçelerinde.” Ve şöyle bitiyor: “Boy boy insan gölgeleri kımıldar/ güneşi içmiş kaldırımlarda/ belli adım atışlarından/ içlerinden geçen şey. // Bütün erkekler delikanlı/ bütün kızlar…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇOCUKLUĞUM VE GENÇLİĞİMİN GECEKONDU MAHALLESİ

Akşam yağan yağmurun asma yapraklarında kalan son damlaları da düştüğünde çıkardıkları şıp sesini sokakta oynayan çocukların sevinçli haşarı sesleri böldü. Henüz dünyanın tüm yükünü sırtlarında taşıdıklarını sanacakları günler umarım çok uzaktır. Ben onları dinlerken üç tane karganın hiçbir şeyi umursamaz tavırlarıyla çiçeklerin olduğu yere arka arkaya konmaları, sonra da aynı hızla kaybolmaları beni çocukluğuma, çocukluğumun tozlu sokaklarına bırakıverdi. Sanki o kargalar hem ulaklık hem de kanatlarıyla beni geçmişe taşıyan seraptı. Sıcak yaz günlerinden birinde oğlan çocuklarıyla çelik çomak oynuyorum, oldukça da başarılıyım. Kızlarla seksek, biz bu oyuna kaydırak derdik. Yakan…

Devamını Oku
YAŞAM 

BAKALIM, NASIL GEÇECEK YAZ SICAKLARI?

Nisan da çekilmek üzere, mayıs uzattı başını kapıdan. Mersin’e yaz sıcaklarının inmesi yakındır demektir. Bakalım, sıcaklarda nasıl geçecek karantina günleri? Ya da şöyle mi sormalıydı: Bakalım, karantinada nasıl geçecek yaz sıcağı günleri? * * * Yaz mayısla kalsa ne âlâ… Mayıs biraz daha kalender… Serinletmiyor; ama yakmıyor da. Hani pek karışmıyor insana da… Daha bunun bıçkın bir delikanlı gibi bakan haziranı var; gözü kara, çok canlar yakmış temmuzu var; insana acımaz, halden anlamaz, dediğim dedik ağustosu var. Her ay, mayıs gibi kalender değil ki… Bakalım, karantinada nasıl geçecek yaz sıcağı…

Devamını Oku
YAŞAM 

HANGİ TUZ?

Bir sabah uyanıp bahçeye çıktığımda güneşin sarı ışıkları henüz ortalığı kaplamamıştı. Hava henüz serin, bahçe henüz gölgeydi. Annem ve ben erken uyanmışsak muhakkak her sabah önce bahçeye çıkarız. Küçücük de olsa bahçemiz, bir iki defa tüm çiçeklerin ve ağaçların yanından geçer, dururuz. Benim göremediklerimi annem bana gösterir, annemin göremediklerini ben anneme gösteririm. Köşede açan turuncu papatyayı, çiçek veren biberi, yakında çatlayıp avuç büyüklüğünde yaprakları olacak ıhlamur ağacının kırmızı tomurlarını genelde annem haber verir. Bense toprağın yanına eğilir, gözlerimi dikkatlice gezdiririm. O serin sabah ben yine toprağın yanındaydım. Toprağın içinde birden…

Devamını Oku
YAŞAM 

KALBİMİZİ MUCİZELERE AÇMAK

“Her doğan ölümlüdür; ama onun bir sözü, ölümsüz bir eser olarak kalabilir.” – Yusuf Has Hacib “Maeterlinck’in hakikat ve eylem üzerine yazdığı tek bir cümle, hayata bakışımı bütünüyle değiştirdi benim.” – Henry Miller Olağandışı olaylar, olağan kabul edilir olan sert süreçlerden geçtiğimiz yılların günlere hapsedildiği bir dönemi yaşıyoruz. İnsan kahkahalarının duyulmadığı, sokakların sessiz, evlerin mahzun olduğu bir yaşamı kabullenişimiz sadece bir salgına bağlanabilir mi? Henry Miller’in “Hayatımı değiştirdi” dediği cümle neydi, bilmiyorum; ama ruhunu ısıtan, onu yaşam enerjisiyle dolduran yolculuğun sonunda bir değişim geçirdiğini anlıyorsunuz “Marousi’nin Devi” kitabını okuduğunuzda. İnsanla…

Devamını Oku