TOPLUM YAŞAM 

BİR YUDUM SEVGİ

“Bana,/ bir yudum sevgi gerek sadece/ ama ön koşulsuz./ Sen öyle sanmasan da dostum/ eşitiz biz,/ sonsuz değil ömrümüz,/ hem sen, hem de ben./ Bugün varız, yarın belki de yokuz.” – S. T. İlişkilere mütevazı, ılımlı, insani ihtiyaçlar boyutunda baktığınızda farkındalığımız artıyor ve hayatı daha berrak görüyoruz. Gördüğümüz şeyler sıradanlaşmış gibi görünse de aslında içimizi çok acıtıyor. Bunu kanıksıyoruz sadece; ancak gerçek değişmiyor. Bu çerçevede gördüklerimiz, büyük bir çoğunlukla insanların hayatlarının ne kadar yıkıcı çalkantılar içinde yaşandığıdır. Sosyal yaşam; sözüm ona baskın olma adına aşağılayıp, küçümseyici tavırlar takınıp, karşısındakini değersizleştirip…

Devamını Oku
YAŞAM 

TÜRKÜLERİMİZLE BİZ

–Serdar Ali Hortoğlu için… “Seni düşünmek güzel şey/ seni düşünmek ümitli şey/ dünyanın en güzel sesinden/ en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…” – N. Hikmet Geldin mi? Geç, otur başköşeye. Yanımıza erdin ya, Dost Meclisi’nin en kıymetlisi sensin gayri, bunu böyle bil. Dostum, sen al bağlamanı, “Karahisar Kalesi”ni çal. Ah, kavalımı alıp bir çoban nefesiyle sana eşlik edebilsem! “Çatal çama kurşun atalım” bir de. Sen çal, ben de akordeonumu alayım. Nasıl da çıkmış aklımdan, doğru dürüst tutamam bile, benden pek hoşnut değildir, aralara sıkışır kalırım. “Her bir dertten âlâ,…

Devamını Oku
YAŞAM 

ALICISINA HİÇBİR ZAMAN ULAŞAMAYACAK MEKTUP

–Serdar Ali Hortoğlu için… “Ölüm ne yaşayanları ilgilendirir ne de ölüleri; çünkü yaşayanlar için ölüm yoktur, ölülerin ise zaten kendileri yoktur.” – Epikuros Sevgili Serdar, Temmuzun sonlarıydı. Kenan Budak yazısı olan ‘Temmuz’u hazırlamış, kara bir haberden dolayı yayına verememiştim. Kara haberler durmak bilmiyordu, ülke yangın yeriydi. Ormanlar, içinde barındırdığı diğer canlılar ile birlikte yanıyor, kor bir ateşe dönüşüyordu. Halklarımızın iliğini kemiğini sömürerek açlığa ve yoksulluğa mahkûm edip kışlığı ve yazlığı ile saraylar yaptıran iktidar kılını kıpırdatamamış, bir yangın söndürme uçağı dahi kaldıramamıştı. Yoktu aslında, olan ise yandaşa peşkeş çekilmişti. Hemen…

Devamını Oku
YAŞAM 

MAVİ ÇOCUK

–Serdar Ali Hortoğlu için… Kardeşinden bir mektup almışsın. Zarfını özenerek açmışsın; çizgili kâğıda yazdıklarını incitmeden okumuşsun. Ateş böcekleri dönenmiş etrafında, ışıkları yürek bölgene işlemiş. İçlenip gözün yaşın akıtmışsın –demedin ama ben anladım–. Belli, duyguya bolalmışsın, içinde bir dağ kabarmış. Bir şey yapmalıymışsın. “Haydi, birlikte yapalım”mış. Bir mavi düş mü yaratmalı, yoksa bir maviliğe mi koşmalı? Mavi deniz ufuk çizgisine doğru dalgalanır, göğü ıslatır. Gün yükselir, sarı ışın demetlerini boylu boyunca saçar, altın rengi huzme olur… Şuracıktaki sazlığın tenhasında bilgece bakıp vakur duran telli turna, kendine eğmeçli bir biçim verir, kanatlarını…

Devamını Oku
YAŞAM 

HANİ BİR MAHALLE VARDI…

Akşam, yavaşça inerken mahallenin üzerine açılıp kapanan kapıların seslerini duymaya başlardım bir bir. Yorgun argın evlerine dönen babalara açılan kapılar ve kapanan kapılar… Ve sonra evlerde neşeli bir koşuşturma başlardı. Akşam yemeği telaşı… Pencereler ardı ardına aydınlanırdı. Ve pencerelerden şarkılar, türküler yayılırdı mahalleye. Şarkılar, türküler mahalleyi şöyle bir dolaşır, sonra gecenin karanlığında yitip giderdi. Bendeki bu türkü tutkusu o günlerden hatıradır. Cabbar Abi, rakısını yudumlarken pikaba koyduğu 33’lük plaktan Münir Nurettin’i dinlerdi her akşam. En sevdiği şarkıydı ‘Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın’… O, insanın yüreğini dağlayan içli sesiyle eşlik ederdi…

Devamını Oku
YAŞAM 

ARINMANIN KURTULUŞU

Arınma… Söyleyişi bile ayrı bir kurtuluş gibi gelir insana. Her mevsim geçişlerinde insan ruhunda arınma başlar. Mevsimlerin de çok etkisi vardır. Hazana doğru aralandı kapılar… Hazan mevsimi diye insanın her zaman durgun olmasından bahsetmiyorum. Bu hazan bile arındırır insandaki olumsuzları… Çetin kış öncesi en sessiz günlerini yaşar kendi içinde. Farklı bir muhasebe zamanıdır… Yeni kurtuluşlar ve kutlamalar olsun ister insan. Arınmanın ta kendisidir… Nelerden arınmak ister? Arınmak temizlenmek ile eş değer olduğu için “kendisini kötü hissettiren her şey ve herkesten” diyebiliriz. Sana kendini kötü hissettiren birinden arınamamak? Sebebi nedir? Bağımlılık?…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇÖLLERDE KÜREK ÇEKENLER

“Biz ne çöllerde kürek çektik/ kaç deniz yitirdik/ en güzel maviyi/ gözlerde değil/ sözlerde çığırdık.” – S. Ç. Şair, şiirini kâğıda yazıp tutuşturdu elime… Saatler gece on ikiyi gösteriyordu. Tekne bir o yana bir bu yana sallanmakta, bizler de kadehlerin bir dolup bir boşalmasıyla o sallantıya eşlik etmekteydik. İstanbul’daydık, Kadıköy’de Haydarpaşa Garı’nın duvarlarına yanaşmıştı teknemiz. Şairin şiirini sokak lambasının ışığında okudum. Sağımdan solumdan insanlar geçiyordu. Zaman, bir sonbahar gece yarısında sabaha karşıya doğru yol alırken sağımdan solumdan geçen insanların peşine takıldım. Şairi aradım, şair gözden kaybolmuştu. Şair neden çöllerde kürek…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR SÜRGÜNÜN PARİS GÜNLERİ

Sait Faik’in “Çıplak heykeller yapmalıyım/ çırılçıplak heykeller” şeklinde başlayan o şiiri, ne güzel de anlatıyordu aşkı, çıplaklığı ve o çağlayan çığlıkları: “Sana önce/ şiirlerin tadını/ aşkların tadını/ kitaplardan tattırmalıyım/ resimlerden duyurmalıyım, resimlerden…” Ardından devam ediyordu: “Anlatsam şu kiraz mevsiminin/ sevişme vakti olduğunu…” * * * Ağustosun eylül kapısında beklediği bir yaz akşamında Turgay Fişekçi’nin romanı ‘Hep Seni Sevdim: Bir Sürgünün Paris Günleri’ni (Sözcükler Yayınları) okuyorum. Gecenin serinliğinde sessizliğin eşlik ediyor sessizliğime. Sessizliğinin sesi gecenin derinliklerindeki sözcükleri canlandırıyor. Ne güzel de anlatıyor Paris’i, Turgay Fişekçi… Seine Nehri’ni, Eiffel Kulesi’ni, Notre Dame…

Devamını Oku
YAŞAM 

“ÇEK Bİ’ ACILI ‘ADANA’, YANINDA ŞALGAM DA OLSUN!..”

Dışarı çıkınca iki toplum polisiyle burun buruna geliyorum. Sağımda duran uzun boylu, kilolu, esmer ve kara bakışlı… Solumdaki ise zayıf, sarışın ve daha insanca bakıyor. Kara polis, “Hakkında ihbar var, bizimle geleceksin” diyor. İçimde soğuk bir rüzgâr esiyor. Akşam eve giderken içimdeki Adanalı aklımı çeliyor, “Şöyle güzel bir kebap yesene” diyor. Kırmıyorum onu. Ara sıra gittiğim kebapçıdan içeri giriyorum: “Acılı bi’ ‘Adana’, yanında şalgam da olsun!” Yarın başlayacak sınavları düşünerek kebabı bitirip hesabi ödüyor, dışarı çıkıyorum. “Hakkında ihbar var, bizimle geleceksin” diyor kara polis. Sesi de kara çıkıyor. Didik didik…

Devamını Oku
YAŞAM 

DENİZ ÖZLEMİ, ÖZLEM DENİZİ; EYLÜL AŞKI, AŞK EYLÜLÜ!

Aşkın ne demek olduğunu söyleyebilir misin bana, sevgili? O diyalektik tutkuyu “gözyaşların hüzünle dansı” olarak dile getirebilir yahut “kahkahaların mutlulukla  sarmaş dolaş olması” olarak adlandırabilir misin? Denize yakılan özlemi, eylüle duyulan aşkı hangi söz öbekleriyle açıklayabilirsin? Hangi deyim, hangi özdeyiş özetleyebilir içimizdekileri? Hangi yer altı edebiyatı sonsuzlaştırabilir okyanusumsu duygularımızı? Hangi melankolizm hesaplayabilir yüreğimizdeki hüzün debisini? * * * Deniz de var şu an içimde, özlem de var, eylül ve aşk da var… Sensizliğin kıyılarına vuruyor artık gemilerim, kapitalist sandalların meteliksiz balıkçıları benim için söylüyor deniz türkülerini… Bir balıkçı meyhanesi oluyor…

Devamını Oku