KÜLTÜR-SANAT 

BU GİDİŞİ ‘OLDURAMADIM’

Mandolin ile daha küçük yaşta başladı müzik hayatına çarkçıbaşının oğlu Özkan… Güçlü ve iz bırakacak melodilere imzasını o çocuk elleriyle attı… Deli dolu bakışları çocukken nasıldı, kim bilir? Sayısız gruba katkı sunan Raif, genç yaşından sahne tozu yutmuş, farkını fark ettirmişti… Raif Özkan Uğur’u televizyonda gördüğümüzde “Bu adam bir başka” demiyor muyduk? Hakikaten de öyleydi. Başka çalar, başka söyler, başka bakar, başka oynardı Özkan Uğur… 8 Temmuz 2023 günü çoğumuzdan bir parça eksildi gibi! Müziği hayatı haline getiren birinin yeri asla dolmaz, dolamaz. Yapılacak tek bir şey var, o da…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

‘SUDE’

Bu yazıyı yazarken ‘Bésame Mucho’yu Zoé’nin yorumundan dinliyorum. Bana göre en güzel ‘Bésame Mucho’ yorumlarından biridir ve bugün, bir süredir dinlemediğim halde en az 10 kez dinledim ‘Sude’yi… Bu yazıyı yazarken ise dinlemek istemedim. Çok duygusal olmaktan çekinerek! Bana göre Özkan Uğur’u en iyi anlatan şarkıdır ‘Sude’. Çoğuna anlamsız gelen sözler bana hep, evrensel gelmiştir. Evrensel olanda çünkü ne din ne milliyet ne dil vardır; o herkesin içinden taşan ve anlamı bilinmese de anlamın önemsizliğinde anlam kazanandır. Sanat böyledir. Sanatçı böyledir. Sanatçı kopyalamaz; herhangi şey moda diye onun peşinden gitmez.…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

AFİŞ SANATININ ÖNCÜSÜ KÜÇÜK DEV ADAM / HENRI DE TOULOUSE-LAUTREC

Onu pek çok sanatsever Moulin Rouge kabareleri için yaptığı göz alıcı afişlerden ve çağdaşı olan Vincent van Gogh ile ilişkisinden dolayı tanır. Benim Lautrec’i tanıma sebebim ise, sanat tarihine ilgi duyan biri olmamın ötesinde, biraz kişiseldir. Gelin, hem yaşamıyla hem de eserleriyle 19’uncu yüzyılın en ilginç sanatçılarından biri olan Henri de Toulouse-Lautrec’i yakından tanıyalım. Toulouse-Lautrec, 24 Kasım 1864’te, Fransa’nın güneyindeki Albi kasabasında dünyaya gözlerini açtı. Babası köklü bir Fransız aileye mensup olan Kont Alphonse de Toulouse-Lautrec’ti. Anne ve babası kardeş çocuklarıydı. Henri o zamanlar adı konulmayan, ama bugün Osteogenesis Imperfecta…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

ÇİRKİN AMA KOCA YÜREKLİ SİLAHŞOR CYRANO DE BERGERAC KİMDİR?

Onu pek çoğumuz Gerard Depardieu’nun usta oyunculuğu ve Rüştü Asyalı’nın müthiş seslendirmesiyle taçlanan 1990 yapımı filmdeki “İstemem, eksik olsun” tiradıyla tanıyoruz. Peki, aslında Cyrano de Bergerac kimdir? Gelin, çirkin ama koca yürekli bu şövalyeyi yakından tanıyalım. Cyrano de Bergerac, 17’nci yüzyılda yaşamış bir Fransız oyun yazarı, şair, asker ve düellocuydu. Aynı zamanda bir “libertin”di, yani kiliseyle kralın sanat üzerinde uyguladıkları mutlak monarşiye karşı çıkanlardan biriydi. Zaten ölümü de kralın casusları tarafından düzenlenen bir suikast sonucu gerçekleşti. Tam adıyla Hercule-Savinien de Cyrano de Bergerac, 6 Mart 1619’da Fransa’da doğdu. Babası Solomon…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT TOPLUM 

İNSANLIĞIN SINIRLARI / ‘BORDER’ FİLMİ ÜZERİNE

İranlı yönetmen Ali Abbasi’nin İsveç’te geçen 2018 tarihli ‘Border’ filmi, Harari’nin ‘Sapiens’ çalışmasından etkilenmiş gibidir. Film, Homo Sapiens gibi insansılardan veya antroposen türlerden birisinin, diğer hayvanlar, bitkiler gibi Neanderthal türünün de sonunu hazırladığı üzerine tezini sahneye koyar. Filmde günümüzde de bu çatışma sürer. Yine antropolojik tezlere göre soğuk iklimlerde, İskandinav coğrafyasında toplanan Neanderthal soyunun iki temsilcisi İsveç’te ortaya çıkar. Fakat gümrük muhafaza memuru Tina, ayrı bir türden olduğunu bilmez. Aklı erdiğinden beri kendisini “çirkin” bir insan olarak görür. Ama diğer yandan başka insansılarda olmayan bir yetiye sahiptir; kötü duyguların kokusunu…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

ÜTOPYA KAYBINA KARŞI POLİTİK SİNEMA

“Bir mekânda yaşamak, orada izler bırakmak demektir.” [1] “Bu çağın asıl salgınının, ütopya kaybı; ütopyayı yitirip döngüye teslim olmak” olduğundan şüphe duymuyor ve bu halin en iyi özetinin de, “Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum” [2] itirafı olduğunu düşünüyorum. Kendine hapsolmuş –ütopyasız– insan(lık)ın düzen tarafından hüsnü kabul gördüğü elbette inkâr edilemeyecek bir hakikatken; “Burjuvazi hoşgörülüdür, insanları oldukları gibi sever. Çünkü onların olabileceklerinden nefret etmektedir” uyarısıyla sorunu tüm netliğiyle ortaya koyar Thedor Adorno… Beşeri var oluşumuzla sanatın tüm dallarından sinemaya böyledir bu.…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT TOPLUM 

ORHAN PAMUK VE MERSİN KENTİ EDEBİYAT ÖDÜLÜ

1990’lı yılların ortaları… Orhan Pamuk henüz Nobel Edebiyat Ödülü almamış. O ödülü almasına şöyle böyle on sene var. Ama Türkiye’de çok popüler… Radikal gazetesi o zamanlar Radikal 2 diye bir ek çıkarıyor. O ekte, Orhan Pamuk’un bir yazısı yayımladı. İçeriği aklımda değil. Ama mealen şöyle bir sekans hatırlıyorum. Altı yaşlarındaki Orhan Pamuk, babasının arabasıyla birlikte Akdeniz’e tatile gelmektedir. Toros dağlarını aşınca beyaz bir deniz göreceğini hayal eder. Fakat gördüğü deniz ak değildir! Orada bir düş kırıklığı yaşar… (Bu not burada dursun, yazının ilerleyen bölümlerinde lazım olacak.) * * * Mersin Ticaret…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

BUGÜNLERDE MÜZİĞE DAHA DA FAZLA MUHTACIZ!

“Yavaşça giderler, güzel, nazik, iyi kalpli olanlar;/ sessizce giderler, zeki, akıllı, cesur olanlar.” [1] Platon ve Konfüçyüs müziğe ahlakın bir parçası olarak bakarken; Friedrich Nietzsche’nin “Müziksiz hayat hatadır” ifadesindeki üzere müzik hayatın ta kendisidir. [2] “Müzik” sözcüğünün kökenine ilişkin değişik görüşlerden en yaygını Latince “musica”ya dayandığıdır. Antik Grekçedeki “mousike”den (mousa) türediği varsayılan “musica”nın kökü “müz”dür (muse). Yunan mitolojisinde Zeus’un Tanrıça Mnemosyre’den doğan dokuz kızının adı olan “müz”lerin her biri ayrı bir ilim ve güzel sanatın perisi sayılmaktaydı. Antik çağların sonlarına doğru “mus” ya da “musike” dendiğinde sadece bugünkü müzik kavramı…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

KOMİK ŞEYLER, HÜZÜNLÜ ŞEYLER VE DENİZ KAVUKÇUOĞLU’NUN ARDINDAN…

“Evet, neden olmasın? Aslında gülünecek bir hayattı onunki. Yalnızca kendi hayatı değil, yetmiş üç yıllık hayatına giren tüm insanlar; o insanların hayatları da komikti. Albay babası, paşa amcası, kayınpederi, onların eşleri, Günnur… Tümü de komik yaşanmış hayatların gülünç figürleriydi. Birden gülmeye başladı. Ne zamandır ilk kez böylesine içten, böylesine yüksek sesle gülüyordu.” – Deniz Kavukçuoğlu, ‘Komik Şeyler Yazmak’ Şair Kemal Burkay’ın şiirinde söylediği gibi, şehrimize “bir film gelir” belki, “bir güzel orman olur yazılarda” ve iklim değişip “Akdeniz” olur, ardından bizler “gülümseriz”. Benim yazı iklimimin gerçek anlamda “Akdeniz” olması, yaşadığım…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

‘HARRY POTTER’ KİTAPLARI DİZİ OLUYOR

“Birçok insan hâlâ Hogwarts mektubunun gelmediğini söylüyor. Hayır, Hogwarts’a gittin. Hep birlikte oradaydık. Tabi bunların hepsi kafanın içinde oldu ama bu neden gerçek olmadığı anlamına gelsin ki?” – Joanne Kathleen Rowling Kendi bunaltıcı dünyamızdan kaçmak yahut farklı esen bir rüzgârla nefes almak istediğimiz anlarda misafirleri olduğumuz dizi ve film evrenleri çok uzun zamandır hikâye ve özgün senaryo sıkıntısı çekmekte. İzlediğimiz her yeni yapım; ya başka bir yapımın izini taşımakta ya da bilindik bir hikâyenin farklı bir dildeki haliyle karşımıza çıkmakta. Ben, bu yeni ve keşfedilmemiş hikâye yokluğunu insanların donmuş ve…

Devamını Oku