ÖLÜCANLAR MÜZESİ
Uzun süredir duran ‘Ankara’da yapılacak işler’ listesindeki o satır için arabamın tekerleklerini döndürdüm. Acının, gözyaşının, işkencenin merkezi olarak görülen, pek çok insanın yaşamının sona erdirildiği yapının iç karartıcı görüntüsünü otuz yedi yıl kadar önce ilk kez görmüştüm. Belleğimde kaldığı kadarıyla o gün yüksek duvarlarla çevrili gri ve mavi renklerin hâkim olduğu binanın nizamiye çevresindeki asker ve gardiyanların yüksek perdeden gürültülü patırtılı tartışmalarından biraz gerilmiştim. Nizamiyenin önündeki yolun dar bir yol olduğunu anımsıyorum. Bir cezaevi aracı kapıda mahkemeye gidecek tutukluları almak üzere bekliyordu. Biraz oyalansam araca binecekler arasında yer alacakmışım gibi…
Devamını Oku