POLİTİKA TOPLUM 

BOYKOTÇU

“Fransız mallarını boykot edelim” deyince Reis, bir boykot çağrısıdır, bir boykot heyecanıdır başladı sosyal medyada. Evvela listeler yayınlandı. Otomobilde şu marka… Benzinde şu firma… Kozmetik ve güzellik ürünlerinde şu marka… Deri çantada şu marka… Elbisede şu marka… Süt ve yoğurtta şu marka… Tavada bu, tencerede şu marka… Spor giyimde bu, sigortada şu marka… * * * Listeyi inceledim. Araba alacak durumum yok, bir çizgi çektim ona. Arabam olmadığına göre benzin almaya da gerek yok, bir çizgi de ona. Kozmetik ve güzellik ürününe zaten gücüm yetmez. Hem bizim kozmetikten anladığımız; sabunda…

Devamını Oku
YAŞAM 

HÜZÜN EKE EKE EKİM

Gözyaşı renklerinden hüzünler eke eke bir eylülü bitirdik ilkin. Şimdi yağmur grisiyle bir ekimi bitirmekteyiz. Gri gri hüzünler ekiliyor dağlarına taşlarına ovalarına memleketin. Ekim yalnızlık içinde, ekim sessizlik; şair, için için hüzünleniyor. Şair, ekimi karşılıyor grili pardösüler içinde, şairin sözcükleri gri güzün eşiğinde; gri, şaire eşlik ediyor. * * * Güz, ekimde sarı yapraklarını döke döke ilerlerken takviminde; aslında bir o kadar da takvimlerin esaretinde. Güz, şairini arıyor; iklimler, Akdeniz’den Muson’a dönüyor. İklim nerede, şiir nerede, aşk nerede? Hüznü ekimde bekleyen âşıklar nerede? Hüzünlü şiirler yazan güz şairleri nerede? Bir…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

ŞAŞIRDIM

Hocaefendi, 4 kızın sokakta bira içtiğini görünce şaşırdığını söyledi. Ben de şaşırdım. 4 kızın Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, üstelik bugünlerde sokak ortasında bira içecek cesareti, cüreti bulmasına şaşırdım. İnanamadım. Gözümle görsem zor inanırdım. Olacak şey mi bu? * * * Hocafendi’yi takip eder, izlerim. Türkiye gibidir o da, Türk halkı gibidir. Şaşırdığı şeylerle şaşırmadığı, kanıksadığı, alıştığı, giderek kültür haline getirdiği şeyler benzer bizim şaşırdıklarımıza, şaşırmadıklarımıza. Diyelim örnekteki 4 kız sokakta değil de bir kuytu barda içiyor olsun, Hocaefendi de şaşırır, biz de şaşırırız. O kızlar ana babalarıyla birlikte içse…

Devamını Oku
YAŞAM 

YOLCULUK NEREYE?

Hayatlarımız kesişim kümeleri gibi. Birimizin hayatı öteki ile kesişiyor, ötekininki beriki ile, berikinin hayatı bir başkası ile, bir başkasınınki herkesinki ile. Herkesinki başka herkesinkilerle… Herkes birilerinin hayatı içinde, birileri herkesin hayatlarına dâhil olmuş. Olmasına olmuş da, ne kendilerinin haberi var bu dâhil oluştan, ne de dâhil oldukları hayatı yaşayanların! Matruşka bebekler gibi hayatımız. Kapağımızı açıp bakıyoruz içeri. Kendimizden bir parça görmeyi beklerken bakıyoruz ki bir başkası var içimizde. O bir başkası parçamız olmuş bir şekilde ve haberimiz bile olmamış içimize yerleşiveren bu parçadan. Kim bilir? O başkasının da kendi içindeki…

Devamını Oku
YAŞAM 

RÜYA ÜZERİNE

“Rüya dediğin şey de bizlerden olur işte/ ve minicik ömrümüzü yine bir uyku noktalar.” – W. Shakespeare, ‘Fırtına’ Rüya… Var olmakla olmamak arasında, kendi cennetini bulup orada yaşamak gibi bir şey. Rüyalar görüyoruz, sonu genelde “Çok garip bir rüya gördüm, hatırlamıyorum” olan. Gördükten sonra rüyamızı bir başkasına anlatmak istiyoruz, ilgimizi çekiyor; fakat kısa sürüyor bu. Unutuyoruz. Ne zaman uykuma karışsa bir rüya, onu hatırlamak için çabaladıkça akıntıya kapılmış gibi daha da bilincimin derinliklerine gömülüyor gördüklerim. Neden düşünüyorum ki bunu? Soyut olması belki de onu bu kadar merak etmemize sebep oluyor.…

Devamını Oku
FELSEFE 

DEFNE AĞACI

Güneşe yarenlik, gökyüzüne çobanlık eden Apollon, toprağın diyarında lir çaldığı günlerin bir tanesinde tanrıları kıskandıracak kadar güzel bir su perisi görür. Apollon güçlüdür. Ok ve yayı kendisinden daha iyi kullanan kimseye rastlamamıştır. Apollon aydınlıktır. Güneş onu hem oğlu hem efendisi bilir, bir an olsun gözünün önünden ayırmaz. Apollon kabiliyetlidir. Henüz dile gelmeyi bekleyen bütün notalar ilk önce onun ellerinden yeryüzüne dökülür. Ama rüzgârı kıskandıran dört atının çektiği altın arabasında bulutları araladığı bir gün, Eros’u sinirlendirmiştir. Minicik kanatlarının taşıdığı bir fiskelik canına, çocuk yüzünden hiç eksilmeyen neşeli dudaklarına, ok ve yayı…

Devamını Oku
ŞİİR 

HAYDARPAŞA GARI

Haydarpaşa Garı görünüyordu iskeleye vuran Boğaz’ın mavi sularından, bir yanda yapayalnız deniz feneri, diğer yanda Kadıköy İskelesi ve telaşla vapura yetişmeye çalışan insanlar. Masmavi bir gökyüzü, ölgün bir deniz, hüzünlü bir hava, yaşlı solgun benizli bir adam, etrafı yılgın gözlerle süzüyordu, hırpani yırtık ceketli bir dilenci. Üşüyen bir çocuk bir yanda, elinde tablasıyla bir simitçi, diğer yanda falcı bir çingene, yıllar sonra aynı yerde, bir banka oturmuş müşteri arıyordu yine. Aralık’ın 5’iydi, sonbahardan kalma bir esinti ürpertiyordu. Kış kapıda, hava serin, dalgaları rıhtıma vuruyordu iskeleye yanaşan teknelerin. Bir çınar altı…

Devamını Oku
POLİTİKA 

MEKTUP

Çok sık kaybolurum. Yönümü kaybeder, gideceğim yere gidemem. İlk kaybolduğumda 6 yaşındaydım. İstanbul’a göçüyorduk, benim yüzümden neredeyse ailece otobüsü kaçırıyorduk. Sonraki yıllarda çok kereler uçak kaçırmamın geleneksel hale gelmiş olmasının nedeni de bu olsa gerek. Başka şekilde ve uzun süreli kaybolduğum da oldu. İlk kayboluşumdan sonra yolumu bulup tekrar eve her dönüşümde, babamın beni bulduğu zamanki o tarifsiz, yüreğinden gözlerine yansıyan o sonsuz sevgisini, sevincini gördüm. Son kaybolduğum zamanda ise oğlum Ali dört yaşındaydı. Zifiri karanlık bir odadaydım. Dışarıyla tek bağlantım gün ışığını hiçbir şekilde yansıtmayan, soba borusu kadar bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

YAZACAK BİR ŞEYLER MUTLAKA OLMALI

Gökyüzü bulut yüklü, bulutlar yağmur yüklü, sen hüzün yüklüsün; kaldırımlarda sarı gazeller var, savruluyor rüzgârda sağa sola, parklarda güz âşıkları sarmaş dolaş. Ama sen yazamıyorsun. Bir kafeye oturuyorsun, kahve söylüyorsun kendine. “Yazacak bir şeyler mutlaka olmalı” diyorsun. Ama yazamıyorsun. Dirseklerini masaya koyup başını ellerinin arasına alıyor, yoldan geçen yalnız insanları izliyorsun. Kalabalığı görüyorsun, kalabalıklar içindeki yalnızlığı görüyorsun. “Yalnızlığı yazayım” diyorsun; kalemin başka şeyler yazmak ister gibi harflerini oynatmıyor. Yazamamış oluyorsun. “Ülkem çalkalanıyor” diyorsun. Başka başka şeyler yazmak istiyorsun. Ama yazamıyorsun. Ülkende insanlar ellerinde bayraklarla terörü protesto ediyor. Sen onları yazmak…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSAN

İnsan, doğarken ağlar. Bilmediği bir hayata merhaba derken ağlar. Seçme şansı olmadığı annesine, babasına ağlar belki de. Yıllarca omzunda koca bir yük olarak taşıyacağı, seçemediği, kopamayacağı ailesine ağlar. Başına bin bir türlü bela açacak kardeşinin abisi, ablası olduğuna ağlar. “Yine hayata gelsem, aynı aileye sahip olmak isterdim, ailem en büyük şansım” diyecek olan bir insan da doğduğunda ağlar. İnsan, doğarken ağlar. İnsan, çocukluğunu gizler. Okuldayken saç kontrolünde üç boğum örgü olmayan saçları yüzünden okul müdürünün “Saçını kestirmeden gelme” diyerek eve geri gönderdiği günde arkadaşlarının önünde mahcup olmasını gizler; annesinden yediği…

Devamını Oku