YENİ TÜRKİYE VE OPORTÜNİZM TEHLİKESİ
-ANKARA-
Günümüz toplumlarında gördüğümüz ve ülkemizde de neredeyse bütün kişi, kurum ve süreçlerde yaygın biçimde yaşadığımız bir konudan söz edeceğim.
“Güç durumlar karşısında, düşünce ve davranışlarını etik ilkelere göre değil, kişisel çıkarlarına göre belirleme” anlamına gelen bir kişilik/tavır/tutum belirleme hali vardır ki, buna, “Oportünizm” ismi verilir.
Ülkemizde geniş halk kitlelerinde oportünist bakış açısı ve yaşam biçimi başat kimlik olmuştur. Köylülük ile başlayan oportünist ve çıkarcı yaşam biçimi, kasaba muhafazakârlığı ile taçlandırılmış ve ülke siyasetine de egemen olmuştur.
Geçmişte muhafazakâr siyaseti besleyen oportünist tavırlar, köylülükten büyük destek alırken; bugünlerde dinsel ve kasaba muhafazakârlığı ile beslenerek otoriter bir yapıya yol vermiş olup oportünist siyasetçiler eliyle bütün ülkede yıkıcı etkilerini göstermeye devam etmektedir.
Devlet aygıtının gerçeklerden kopması, resmi verilerin güvenilir olmaktan uzaklaşması, kamu kurumlarına yönelik güvenin hızla azalması, liyakat sisteminin bütünüyle yok edilmesi, her alanda ayrımcılık ve yozlaşmanın belirginleşmesi, çok sesli yapının yok edilmesi, “mutlak” merkezden yönetimin ülke sorunlarına çözüm bulma yeteneği ve refleksini ortadan kaldırması yoluyla tükenmişlik sendromu yaşayan bir siyasi-ekonomik yapının oluşması; ülkenin bugünkü fotoğrafıdır. Bu noktada tek seçenek, mevcut olan ve kendini sürdüremeyen siyasi, ekonomik ve toplumsal düzenin hızla yenilenmesi, değiştirilmesi ve hastalıklı siyasi kurumsal yapının çağın ve ülke ihtiyaçlarının gereğine uygun olarak yeniden yapılandırılmasıdır.
Oportünist kişilikleri besleyen mevcut düzen, yönetemez ve çözüm üretemez noktaya geldiği için yeni dönemde iktidar değişikliğinden çok –elbette iktidar değişikliği kaçınılmaz olarak gerçekleşecek– yeni sistemin temellerinin atılması, en acil ihtiyaç olacaktır. Bu nedenle, Türk aydınlarının, yeni bir Türkiye’ye giden taşlar örülürken yenilenen yapının temellerinin nasıl inşa edileceği üzerinde kafa yormaktan başka seçeceği yoktur.
Yıkılan bir binanın yerine kurulacak yeni binanın yöneticisinin kim olacağının tartışılması yapılırken, yeni binanın temelleri sağlam inşa edilemiyor. Türk entelektüeline düşen en önemli görev ise, yeni binanın temellerini inşa etme sürecine katkı sağlamaktır. Eğer süreç bir anda iktidar değişikliği getirirse, “Yetmez ama evet!”çi oportünist kesimlerin yeni dönemde çürük bina inşa edilmesi sürecinde ön saflarda yer alması ve böylece çürük bir düzen/bina inşasının kaçınılmazlığı tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz.
Oportünizm, mevcut rejimi tükenişe sürüklerken yeni rejimi de tehdit ediyor.