POLİTİKA 

TÜRKİYE’NİN 20 YILLIK TARİHİ VE KADER SEÇİMİ

Son 20 yılda Türkiye, AKP iktidarını yaşadı. Ülkenin 20 yıllık AKP iktidarı döneminde nereden nereye geldiğinin bilançosunu yapanlar, genelde ekonomistler olacak. Ne var ki, bu bilançoya siyasal, sosyal, kültürel ve diğer başlıkları da eklemek gerekiyor.

Ekonomik tablonun hiç de iç açıcı olmadığını söyleyebiliriz. Bu konuda birkaç rakamsal karşılaştırma, son 20 yılda çok çarpıcı farklılıkların yaşandığını ortaya koyacaktır.

2002 yılında resmi verilere göre yüzde 30 düzeyinde olan enflasyon, 2022 yılında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yüzde 80’i aşmış görünüyor. Bağımsız bir araştırma kuruluşu olan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre enflasyon oranı, yüzde 185 olarak açıklandı (bakınız; https://enagrup.org).

Diğer bir ekonomik veri ise dış ticaret açığıdır. 2002 yılı dış ticaret açığı 15,5 milyar dolar civarındayken, 2022’de yılın ilk 9 ayında bu rakamın 83 milyar dolara ulaştığını, geçen yıl toplamının ise 105,9 milyar dolar olarak gerçekleştiğini görüyoruz.

Dolar kuruna bakarsak; 3 Kasım 2002’de 1,6 lira olan ABD doları, 3 Kasım 2022’de 18,6 liraya fırlamıştır.

Ekonomik açıdan Türkiye’nin gördüğü en büyük ekonomik krizlerden birisini yaşıyoruz. Peki; siyasal, kültürel, çevresel ve diğer alanlarda ülkenin 20 yılda geldiği durumu nasıl açıklayabiliriz?

Siyasal açıdan bakarsak, ülkenin demokratik parlamenter sisteme dayalı rejimi, cumhurbaşkanlığı sistemi ismi verilen “Tek Adam Sistemine” dönüştürülmüştür. TBMM’nin gücü ve etkisi, 20 yıl öncesine göre çok büyük ölçüde, biraz daha ileri gidersek çok partili sistem boyunca olmadığı kadar azalmış durumda.

Kamplaşmış, parçalı, güvensiz bir siyasal atmosferde kutuplaşmış Türkiye, Haziran 2023’te yeni bir seçim ile yol ayrımına gelecek. Bu yol ayrımında, “Tek Adam Rejimi” ismi verilen yönetim sistemi ile “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ismi verilen yönetim sistemi yarışacak ve Türkiye, bundan sonraki yıllarda nasıl yönetileceğine karar verecek. Bu noktada, ülkenin tercihinin otoriter ya da demokratik yönetim tercihleri arasında yapılacağını görmekteyiz.

Son 20 yılda kültürel açıdan hiç de iç açıcı bir tablo ortaya çıkmadı. Ülkenin son 20 yılında kültürel değerler açısından özellikle sanat alanında gerileme yaşandığını net biçimde görmekteyiz. Tarihi eserlerimizin ve kültürel-doğal değerlerimizin korunması noktasında “yapılaşmayı merkezine alan” yaklaşımın karnesinde geçer bir not bulmak imkânsız.

Çevre konusunda ülkenin son 20 yılda yaşadıkları ise tam bir çevresel yıkım olmuştur. Ormanlık ve yeşil alanların imara ve madenciliğe açılması nedeniyle özellikle kıyı alanlarında, Kaz Dağları ve özellikle Karadeniz Bölgesi’ndeki dere yataklarında coğrafyanın ekolojik dengesini bozan faaliyetler; bitki örtüsü ve dolayısıyla hayvanların yaşama ortamlarını yok eden çevresel kıyıma neden olmaktadır. Ülkenin akciğerleri sayılan bitki örtüsünün son 20 yılda büyük saldırıya uğraması, çevre koruma konusunda en bariz başarısızlık örneklerinden birisidir. Ekolojik dengenin bozulması açısından yeni bir sorun başlığı olarak gündemde bulunan Kanal İstanbul Projesi ise çevre konusundaki en büyük tehditlerden birisidir.

Sosyal açıdan değerlendirecek olursak, kutuplaşmış bir toplumun getirdiği bütün olumsuzlukları yaşıyoruz. Vatandaşların birbirlerine karşı güvenleri ve iş birliği kültürlerinin ortadan kalktığı ve bu biçimiyle sosyal sermayenin kaybedildiği bir dönemi iliklerimize kadar yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

Ülkenin son dönemde yaşadığı en trajik sorunlardan birisi ise sığınmacı ve göç sorunudur. Ülkenin demografik yapısının milyonlarca sığınmacı ile tersyüz edilmesi nedeniyle ekonomik, kültürel ve sosyal sorunların yanı sıra yeni güvenlik sorunları ile karşı karşıya kaldığımız çok açıktır.

Toparlayacak olursak… Türkiye, 2023’ün Haziran ayında tarihi bir seçim yaşayacak. Bu seçimin, son 20 yılın yönetim anlayışının oylanması niteliğinde olacağını düşünüyorum. Bir diğer bakış açısıyla, “Tek Adam Rejimi” ismi verilen yönetim anlayışı oylanacak.

Her ne olursa olsun Türkiye, bir kader seçimine doğru yaklaşıyor. Bu seçimde muhafazakâr değerleri ve son 20 yılın yönetimin anlayışını savunan vatandaşlarımız ile değişimi, çoğulculuğu, güven ve iş birliği kültürünü savunan iki farklı siyasi cephe karşı karşıya gelecek.

Ne diyelim, ülkemize layık olan kazansın.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar