SEÇİMLERDE KASABALI–ESNAF DEVRİMİ
-ANKARA-
14 Mayıs seçimlerine sayılı günler ve saatler kaldı. Türkiye, 1950’deki çok partili seçimler kadar önemli ve tarihi bir kader seçimiyle karşı karşıya. Türkiye; bu seçimlerde ülkenin geleceğini etkileyecek, uluslararası ilişkilerine yön verecek, demokrasi ve insan hakları konusunda çok önemli tarihi adımların atılıp atılmayacağının anlaşılacağı, otoriter ve demokratik rejim tercihinin yapılacağı, Kürt sorunu ve Alevi-Sünni ayrımcılığı gibi tarihsel sorunlarının çözülüp çözülemeyeceğinin ortaya çıkacağı, adeta ülkenin kaderinin yazılacağı çok kritik bir tercih ile karşı karşıya gelecek.
Türkiye’nin geçmişte yaşadığı seçimlere kısaca göz atarsak, ülkenin ekonomik gelişmesi ile bağlantılı olarak ilk dönemlerde köylülerin, daha sonra göçlerin ve kentlerin, 1980’lerden başlayarak kentlerde yaşayan gecekondu kuşağının seçim sonuçlarını belirlediğini görürüz.
Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinde ise “kasabalıların” ve esnaf ile ilk kez oy kullanacak “genç kuşağın” seçim sonucunu belirleyeceği anlaşılmaktadır. 14 Mayıs 2023 seçimlerinde yukarıda belirttiğim kesimlerin toplam seçmenler açısından büyük bir üstünlüğü olmadığını biliyoruz. Ne var ki seçmenlerin oy tercihlerinin aşağı yukarı netleştiği, büyük kentler ve kırsal kesimdeki seçmenlerin oy tercihlerinin büyük ölçüde kesinleştiği bir dönemde ilk kez oy kullanacak gençlerin ve yaşadığımız ekonomik krizin en büyük kaybedenleri olarak kasabalıların ve özellikle esnafın oy tercihleri, beklendiği gibi (geçmiş seçimlerdeki biçimde) siyasi partilere dağılmayacak, çok büyük sürprizler ve tepki oyları ortaya çıkacaktır.
Türkiye’nin kırsal bir toplum olduğu ve kentleşmenin düşük seviyelerde bulunduğu dönemlerde köylülerin seçim sonuçlarını belirlediği, bu nedenle de merkez sağ partilerin seçimlerde başarı kazandığını biliyoruz. Daha sonra hızlı bir kentleşme süreci yaşayan Türkiye’de plansız ve çarpık biçimde de olsa kent nüfusu artmış, artan kent nüfusunun seçmen oranlarındaki üstünlüğü nedeniyle Türkiye’nin siyasal yapısı ve özellikle kent seçmeninin oy verme tercihlerinde ciddi değişimler ortaya çıkmıştır. Bu sürecin 1980’ler sonrasında net biçimde gözlemlenebildiğini düşünüyorum. Bu değişimi, Demirel liderliğinde Adalet Partisi’nin (AP) kazandığı seçimlerden, 1983 yılından itibaren de Özal liderliği ile başlayan Anavatan Partisi (ANAP) zaferlerinde görebiliriz.
Zaman içinde kentlerdeki gecekondu nüfusunun siyasal tercihlerinin seçimlerde belirleyici rol oynamaya başladığını görüyoruz. Bu süreçte gecekondu nüfusunun tercih ettiği siyasal partilerin öne çıktığı ve seçimleri kazandığı örnekler yaşanmaya başlamıştır. Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) kazandığı seçimleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimleri kaybetmeye en yakın olduğu kritik bir seçime çok yaklaşmış durumdayız. Bunun nedenleri olarak iktidar yorgunluğu, kötü yönetim, yozlaşma, liyakatsiz kadrolar ve ağır ekonomik kriz sayılabilir. Efsanevi başbakanlarımızdan Süleyman Demirel’in “Tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” sözünün geçerli olduğu bir seçime doğru sayılı günleri ve saatleri yaşamaktayız.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda mı, yoksa ikinci turda mı kazanılacağı konusunda tartışmalar sürerken ilk kez muhalefetin seçimlerde başarı kazanabileceğine ilişkin geniş bir kamuoyu beklentisi oluşmuştur. İlk kez oy kullanacak genç seçmenlerin tercihlerinin Cambridge Analytica yöntemleriyle manipüle edilmeye yönelik çalışmaların ve kampanyaların ise başarılı olacağına inanmıyorum.
Sonuç olarak, 14 Mayıs 2023 seçimlerinin sonucunu “kasabalılar” ve “esnaf” belirleyecek, oy tercihleriyle muhafazakâr siyaseti yenilgiye uğratacaktır. Ben bu duruma ‘Kasabalı–Esnaf Devrimi’ ismini veriyorum.