POLİTİKA 

COVID-19’LA MÜCADELE SÜRECİNDE KOMPLO TEORİLERİ

Covid-19 salgını süreciyle ilgili önceki makalemizde, salgınla ilgili komplo teorilerine ilişkin yeni bir yazı kaleme alacağımızı belirtmiştim. Çok sayıda okuyucumuzun ısrarı üzerine makaleyi çok bekletmenin doğru olmayacağını düşündüm. Bu makalede, virüs salgını konusundaki komplo teorilerinden söz edeceğim.

Komplo teorileri, olayların perde gerisini anlamaya çalışan ve bununla ilgili kurgular tasarlayan önemli fikir ürünleridir. Geçmişte komplo teorileri olarak görülen çok sayıdaki düşüncenin daha sonra gerçekler olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerde komplo teorileri üreten çok sayıda düşünce kuruluşu vardır ve bunların önemli miktarda fonla desteklendiği görülmektedir.

Gelelim konumuza. Koronavirüs salgını konusundaki komplo teorilerini şu başlıklarda incelemek mümkündür:

1- Covid-19’un küresel güçlerin yaydığına inanan teoriler

2- Salgını, 5G iletişim teknolojisi ile açıklayan görüşler

3- Virüsü, devletler ve küresel güçler savaşı olarak gören düşünceler

4- Virüs salgınını dünya dışı güçler ya da uzaylılarla ilişkili gören komplo teorileri

5- Virüsü, bir ülkenin biyolojik silah saldırısı olarak açıklayan yaklaşımlar

6- Salgını laboratuvar kazası olarak gören düşünceler

7- Diğer komplo teorileri.

Virüs salgınını küresel güçlerin yaydığına inanan görüşlerde; eskiden beri dile getirilen, dünya nüfusunu azaltmak ve insanları kontrol etmek amacıyla virüs salgınının planlandığı ileri sürülmektedir. Bu görüşler, dünya nüfusunun 500 milyona indirilmeye çalışıldığı, bu konuda Roma Kulübü gibi kuruluşların uzun zamandır çalışma yürüttüklerini iddia etmektedir. Bu görüşlerin temel iddiası, dünya nüfusunun azaltılması planının ‘İlluminati’ gibi gizli kuruluşlarca ve dünyayı yöneten 13 güçlü aile tarafından planlandığıdır. Sosyal medya mecralarında buna ilişkin çok sayıda yayın bulunabilir.

Diğer bir komplo teorisi, virüs salgınını 5G iletişim teknolojisi ile açıklayan görüşlerdir. Buna ilişkin görüşlere inananlar, bazı ülkelerde 5G teknolojisi istasyonlarını yakmışlar ve birkaç gösteri düzenlemişlerdir. Bu görüştekiler; 5G iletişim teknolojisinin işletilebilmesi için çok sayıda uydunun uzaya gönderildiği, 5G baz istasyonlarının kurulabilmesi için insanların evlerine hapsedildiği görüşünü savunmaktadır. 5G iletişim teknolojisi ile insan sağlığına olumsuz etkisi olan yüksek radyasyon yayılımı yaratılacağı ve bunun etkileri olarak insanlarda radyasyon zehirlenmesi ortaya çıkacağı iddia edilmektedir. Bu durumun perdelemesi amacıyla virüs salgını propagandasının yapıldığını düşünen bu komplo teorisi, birçok ülkede çok sayıda taraftar toplamıştır.

Başka bir komplo teorisine göre; devletler ve küresel güçler arasında bir savaş yaşanmaktadır ve Çin’de üstlenen küresel güçler, devletleri zayıflatmak ve ortadan kaldırmak amacıyla bu virüsü laboratuvar ortamında üreterek dünyaya yaymışlardır. Bu görüşe inananlar, Dünya Sağlık Örgütü’nün de küresel güçler tarafından yönetildiğini, bu sürecin devletleri hedef alan bir komplo olarak görülmesi gerektiğini iddia ederler.

Virüs salgınını dünya dışı güçler ya da uzaylılarla ilişkili gören komplo teorileri de mevcuttur. Son zamanlarda dünya dışı akıllı yaratıkların aramızda bulunduğu ve dünyayı sık sık ziyaret ettiğine inanan bu görüş sahipleri, insanların dünyayı yok edecek etkinlikler nedeniyle uzaylıların sürece müdahale ettiğini ve dünyayı kurtarmaya çalıştıklarını iddia etmektedir. Bu çerçevede, ‘Annunaki’ ya da ‘Sirius’ gezegeninden gelen uzaylıların salgını planladığına inanan görüşler olduğu gibi, salgını içimizde yaşayan kötü amaçlı uzaylılar olan Reptilyanların planladığına inananlar da bulunmaktadır.

Bir diğer komplocu görüş ise, salgını biyolojik bir savaş olarak gören iddialardır. Bu görüşe göre virüs salgını, bir ülkenin diğer ülkeye ya da ülkelere karşı biyolojik savaşıdır. Bu görüşe inananların bir kısmı, virüsün Çin tarafından ABD ve diğer Batılı ülkelere karşı üretilip yayıldığına inanırken, bazıları ise virüsün ABD tarafından Çin’i dünyadan soyutlamak için üretilip Çin’de ortaya çıkarıldığını iddia etmektedir.

Salgını laboratuvar kazası olarak gören düşünceler de yok değildir. Bu düşünceler, salgının ortaya çıktığı Çin’in Wuhan kentindeki laboratuvarda virüsle ilgili çalışmalar yapıldığını, ancak iş kazası sonucu virüsün laboratuvar dışına çıkıp yayıldığını iddia etmektedir.

Bu komplo teorilerine ek olarak, virüs salgınının bir aldatmaca olduğuna inanan görüşler de bulunmaktadır. Bazı gruplar ise virüs salgınının insanlara içinde nano çip bulunan aşılar yapmak için gerçekleştirildiğini iddia etmektedir.

Komplo teorileri, olayların arka planına yönelik düşünceler üretilmesi anlamında beyin fırtınaları olarak görülebilir. Ancak bu düşüncelerin, genel bir tıp bilimi karşıtlığı ya da bütün olarak aşı düşmanlığına dönüşme tehlikesi bulunmaktadır. Verem, tetanos ve kuduz aşısı gibi insanların geleceğini belirleyen tıbbi keşiflere düşmanlık noktasına varacak düşüncelerin zararlı olduğu açıktır. Ancak salgın sürecinde Çin’in dünyayı ve Dünya Sağlık Örgütü’nü zamanında ve doğru biçimde bilgilendirmediği, Dünya Sağlık Örgütü’nün de salgına ilişkin gerekli uyarıları zamanında yapmayıp olayı küçümsediği gerçektir. Bu vahim hataların nedeni ve salgının gerçek kaynağı anlaşılmadan, Covid-19 salgını konusundaki komplo teorileri de yaygınlaşmaya devam edecektir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar