POLİTİKA PSİKOLOJİ 

RUH SAĞLIĞI POLİTİK DEĞİLSE NEDİR?

Tarafsızlık, zalimin tarafını tutmaktır.” – Desmond TUTU

Ruh sağlığı meselesi politiktir; çünkü insan politiktir. Özgürlüğü elinden alınan bir bireyin ruh sağlığı nasıl korunabilir? Adalet duygusu zedelenen, belirsizlik içinde yaşayan bir toplumda bireylerin iyi oluşundan söz edilebilir mi? Psikoloji, bireyin iç dünyasını incelerken onun içinde bulunduğu toplumsal yapıyı görmezden gelemez. Ancak bugün, psikoloji, çoğu zaman bireysel bir iyilik hali arayışına sıkıştırılıyor, insanı toplumundan kopuk bir varlık gibi ele alıyor. Oysa bireyin iyi oluşunu anlamak, içinde yaşadığı sistemi de anlamaktan geçer. Gregory Bateson’ın dediği gibi, “bireyi iyileştirmek istiyorsanız içinde yaşadığı sistemi de anlamalısınız”.

Bugün 18, 19, 20 yaşlarındaki gençler tutuklanıyor. Henüz kimliklerini tam olarak inşa etmemiş, hayata dair umutlarını kaybetmemesi gereken bu gençler, yetişkinlerle aynı ortamda tutulma riskiyle karşı karşıya. Bu yalnızca hukuki değil, psikolojik açıdan da büyük bir sorun. İnsan gelişimi üzerine çalışan herkes bilir ki bu yaşlardaki bir bireyin böyle bir travmaya maruz kalması, onun geleceğini kalıcı biçimde şekillendirebilir. Gözaltına alınan her genç, yalnızca bugünü değil, gelecekteki ruh sağlığını da kaybetme riski taşıyor.

Varoluşçu filozoflar, bireyin özgürlüğü ve sorumluluğu üzerine sıkça durmuşlardır. Jean-Paul Sartre, “Özgürlüğümüz, başkalarının özgürlüğüyle anlam kazanır” derken insanın kendi kaderini belirleyebilmesinin ancak adil bir dünyada mümkün olacağını vurgular. Eğer bir toplumda adalet duygusu zedeleniyorsa, korku ve belirsizlik egemen hale geliyorsa bireysel terapilerle ruh sağlığını koruyamayız. Psikoloji, insanın acısını anlamak ve onu dönüştürmek için varsa o acının kaynağına da bakmak zorundayız. Ve bazen en büyük travma, adaletin eksikliğidir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar