POLİTİKA 

HATIRLAMANIN SESSİZ HAKKI

Bir süredir buradayım ama yokum. Görüyorum ama konuşmuyorum. Konuşursam eksik kalacakmışım gibi, susarsam kabuk tutamayacakmış gibi her şey.

Bazen sessizlik bir tür korunak… Ama bazen de sessiz kalmak, olan biteni normalleştirmek gibi geliyor insana. Ve bu ülkede hiçbir şey normal değil.

Gündem yorucu değil artık – yıkıcı. Çünkü burada gündem, yalnızca güncelin değil; geçmişin, geleceğin ve kolektif travmaların da ağırlığını taşıyor. Her yeni olay bir öncekini ezip geçiyor. Yaslarımız bile yarım kalıyor. Hatırlamak, direnmenin bir yolu… Ama unutturulmak, sistematik bir tercih!

Tezer Özlü bir yerde şöyle yazmıştı:

Kendimi hep başka bir zamanda hissettim.

Bu ülkede yaşayan herkes, artık biraz böyle değil mi? Ya fazlasıyla geçmişte ya henüz gelmemiş bir gelecekte. Çünkü şimdiyle kalmak, fazla yakıcı…

Ben burada kalmak istiyorum. Şimdiyle. Acıyla. Gerçekle.

Edebiyatın sezgisiyle, psikolojinin iç sesiyle, sosyolojinin açıklığıyla ve sanatın direnciyle bakmak istiyorum olup bitene.

Çünkü artık tek bir dilden konuşmak yetmiyor.

Çünkü insan sadece bir meslek, bir duruş, bir travma, bir kimlik değil.

Çünkü acının dili çok katmanlı.

Her şey yorgunlukla başlar ama sadece biri cesaretle biter.

Unutmaya mecbur değiliz. Unutturulmak istenene karşı, hatırlamanın sessiz hakkını saklı tutuyorum.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar